Üst Header Banner Reklam
AHLAKSIZLIĞA “BİR KERELİK” DENİR Mİ?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu’nun Karaman’daki çocuk istismarına ilişkin değerlendirmelerine, “Ne demek, bir kerelik? Ahlaksızlığa bir kerelik denir mi? Bunları değiştireceğiz.
24.03.2016 18:50:04
Bu haber 413 kez okundu
AHLAKSIZLIĞA “BİR KERELİK” DENİR Mİ?

 AHLAKSIZLIĞA “BİR KERELİK” DENİR Mİ?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu’nun Karaman’daki çocuk istismarına ilişkin değerlendirmelerine, “Ne demek, bir kerelik? Ahlaksızlığa bir kerelik denir mi? Bunları değiştireceğiz. Ahlak bütün inançların ortak temelidir. Eğer ahlaksızlığı kural haline getirirseniz, o inancı yıkmış olursunuz” sözleriyle tepki gösterdi.

Genel Başkan Kılıçdaroğlu, Bilkent Üniversitesi Genç Hukukçular Kulübü’nün, Mithat Çoruh Amfisi’nde düzenlediği etkinlikte konuştu. Konuşmasında Türkiye’nin bu durumdan çıkabilmesi için ilk olarak demokrasiyi tesis etmesi gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, stratejinin ikinci ayağında ise üretimin yer aldığını belirtti.

Türkiye’nin üretmesi gerektiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, "Neyi üreteceğiz? 21. yüzyılda bilgi toplumuna yakışan ürünler, yani katma değeri yüksek ürünler üretmeliyiz. Aklın özgürlüğünü sağlamamız lazım, bu ürünleri üretmemiz lazım. Eğer üniversiteler bilgi üretirse, katma değeri yüksek ürün üretebiliriz." diye konuştu. Üçüncü önemli ayağı, "güçlü bir sosyal devletin inşası" olarak niteleyen Kılıçdaroğlu, her bireyin devletin koruması altında bulunduğu devleti, "sosyal devlet" diye tanımladı.

Kemal Kılıçdaroğlu, dördüncü ayağın ise sürdürülebilirlik olduğunu ifade etti. Kılıçdaroğlu, "İlk üç maddeyi yapabilirsiniz ancak bunları devamlı yapmak zorundasınız, bu da sürdürülebilirliği zorunlu kılıyor. Bütün bunları yapacağız, o zaman Türkiye gerçek anlamda uluslararası saygınlığı olan bir ülke olur. Bizim stratejimiz bu." dedi.

Zaman zaman parti olarak "çözüm üretmeme" noktasında eleştirildiklerini aktaran Kılıçdaroğlu, "Hani diyorlar ya ’bu Cehape...’ Türkiye’de nerede bir sorun varsa, o soruna çözüm üreten tek partiyiz, öz güvenimiz bu kadar yüksek." ifadesini kullandı.

AHLAKSIZLIĞA "BİR KERELİK" DENİR Mİ?

Daha sonra öğrencilerin sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, Karaman’daki istismar iddiaları ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu’nun açıklamalarının sorulması üzerine şunları söyledi:

"Ne demek, bir kerelik? Ahlaksızlığa bir kerelik denir mi? Bunları değiştireceğiz. Ahlak bütün inançların ortak temelidir. Eğer ahlaksızlığı kural haline getirirseniz, o inancı yıkmış olursunuz. Bir ilimizde küçük çocuklar, belli evlere toplanıyor, onlara ’Ensar’a verdik’ diyorlar. Ensar bir vakıf, bu vakfın çocukları bir evde toplama yetkileri var mı? Yok. Bu ülkenin savcısı, polisi var mı? Var. Neden izin veriyor bunlara? Sosyal devlet bütün çocukları korumak zorunda olan devlettir. Eğer çocuk şiddet görüyorsa, devlet alır bakar. Siz tam tersine çocuklarınızı oraya teslim ediyorsunuz. Kimse bir şey sormuyor. Kardeşim İslam’ı öğreteceksen Diyanet İşleri Başkanlığı var, Kur’an kursu açar öğretir. Daha ayıp olan ise Milli Eğitim Bakanlığının bunlarla işbirliği yapması. Adında milli olan bakanlık, işbirliği yapacak başka bir yer bulamadınız mı? Dışarıda binlerce atama bekleyen öğretmen, alın bunları, eğitsin. Çocuk istismarı konusunda çok dikkatli davranmak zorundayız."

Konuyla ilgili dört siyasi partinin ortak önergesi ile bir araştırma komisyonu oluşturulacağını anlatan Kılıçdaroğlu, "AKP’nin dünkü retten sonra bu noktaya gelmesi güzel bir olay. Çocuklar hepimizin çocukları, onlara güzel bir gelecek hazırlamak hepimizin görevi. Siyasi düşüncemiz farklı olabilir ama bu çocuklar hepimizin çocukları, bunlara güzel bir Türkiye hazırlamak zorundayız. Vakıflara karşı değilim, insanlar dernek kurabilirler, bütün sorun şu; Milli Eğitim Bakanlığı kendi görevlerini neden seçilmiş vakıflar aracılığıyla yaptırıyor. Bu evlerin tamamı yasa dışı ve Türkiye’de bu tür evlerde 10 binlerce çocuk olduğu söyleniyor. Bu vesileyle belki hükümet uyarılır ve çocuklar buraya teslim edilmez." diye konuştu.

BAZILARININ GECE RAHAT UYUMADIĞINI BİLİYORUM

"Rıza Sarraf’ın ABD’de yakalanması hakkında ne düşünüyorsunuz?" sorusunu Kılıçdaroğlu, şöyle yanıtladı:

"Ne düşündüğümü siz de gayet iyi biliyorsunuz. Deniz Feneri olayı vardı, ben o zaman davayı izlemeye gitmiştim. Alman yargıç ’Asıl failler Türkiye’de’ demişti. Alman tarihinin en büyük yolsuzluğuydu, ’Yüzyılın yolsuzluğu’ olarak tanımlanıyordu. Bizde de dava açıldı ama neyse savcılar canlarını zor kurtardılar. Ellerinden önce dosya alındı. Tamamı aklandı. Hukukun olmadığı bir ülkeyiz, bizim anladığımız anlamda hukuk, yargıç yok. Tüm ümidimiz yeni nesil hukuk öğrencileri. Sarraf’ın ABD’de tutuklanması, önümüzdeki günlerde belki çok daha farklı bir tabloyu ortaya koyacaktır ve bir ülkede hukuk nasıl çalışır, savcılar, yargıçlar nasıl görev yaparlar bunların hepsini görmüş oluruz. Bugünden bir yorum yapmayı doğru bulmuyorum ama Sarraf Amerika’da tutuklandı diye Türkiye’de bazılarının gece rahat uyumadığını ben de biliyorum."

EĞER BEDEL ÖDENECEKSE ÖNCE BEDELİ BİZ ÖDEYELİM

Terör saldırıları hatırlatılarak, "Siz de bizler gibi can güvenliğinizden endişeli misiniz?" denmesi üzerine Kılıçdaroğlu, "Şu soruyu kendinize sormak zorundasınız; 2002’de sıfır terör vardı, 2014’te Türkiye kan gölü, neden? Bunun sorumlusu kim? Herhalde siz değilsiniz, simit satan adam da değil, kim peki sorumlusu? Ülkeyi yönetenler, eğer bu soruyu kendimize sormazsak, asıl faili bulmazsak, yapacağımız bütün yorumlar havada kalır." değerlendirmesini yaptı.

Parlamentoda dokunulmazlıklarla ilgili geçici bir düzenleme yapıldığına dikkati çeken Kılıçdaroğlu, "Bizim de dokunulmazlık dosyalarımız var, bazı çevrelerde endişe var, deniyor ki ’yargı bağımsız değil bunlar hemen alıp sizi hapse atacaklar.’ Biz de diyoruz ki ’eğer birisi girecekse önce siyasetçi girsin.’ Eğer bedel ödenecekse önce bedeli biz ödeyelim. Nazım’ın dediği gibi yanacaksa biri, biz önceden yanmaya hazırız, demokrasi için, insan hakları için bu mücadeleyi vermek zorundayız." diye konuştu.

Kürt sorunu ile ilgili bir soru üzerine Kılıçdaroğlu, sorunun hükümetin izlediği yöntemlerle çözülemeyeceğini savundu.

Sorunu çözmek için adres olarak TBMM’yi gösteren Kılıçdaroğlu, daha önce açıkladıkları tüm partilerin katılımıyla bir komisyon ve dışarıda da akil adamlar heyeti kurulması teklifini yineledi.

Kemal Kılıçdaroğlu, sorunun çözümünde samimi olunması gerektiğini vurgularken başka bir soru üzerine de "Biz üniter devletten yanayız. Çok açık, Türkiye Cumhuriyeti üniter bir devlettir, bunun korunmasından yanayız." dedi.

CHP’nin muhalefeti ile ilgili bir soru üzerine de Kılıçdaroğlu, Türkiye’de bir "AKP devleti" ile karşı karşıya olduklarını savundu.

Türkiye’deki sorunun bir "sağ", "sol" sorunu olmaktan çıktığını ve artık bir demokrasi sorunu haline geldiğini öne süren Kılıçdaroğlu, bütün demokratların birleşmesi gerektiğini söyledi.

AKP’Lİ İKİ MİLLETVEKİLİ GİTTİ BİLİYORUM

"Sezgin Tanrıkulu’nun PKK taziyelerine katılması konusunda ne düşünüyorsunuz?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, "Hiçbir PKK taziyesine katılmadı. Sosyal medya yazıyor bunları. Bizim bir partilimizin, il başkanımızın çocuğu ölmüştü, onun cenazesine gitmişti. Bu bizim partilimiz. Onun dışında bir PKK taziyesine, vesaire falan Sezgin Bey hiç katılmadı. Dolayısıyla Sezgin Bey, her yerde ve her ortamda söylemiştir." diye konuştu.

Tanrıkulu’nun PKK’ya yakın bir televizyon kanalında konuşmacı olduğunun hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, o programı izleyen olup olmadığını sordu.

Programda Tanrıkulu’nun PKK’yı kınadığını belirten Kılıçdaroğlu, "Sezgin Tanrıkulu’dan önce üstelik Brüksel’de ondan önce AKP milletvekilinin katıldığını biliyor musunuz? Ama suçlanan biz oluyoruz, onların medya ayakları çok güçlü. Biz, DHKP-C, PKK, IŞİD, nereden gelirse gelsin, teröre karşı ortak tavır takınıyoruz." ifadesini kullandı.

"Partide PKK sempatizanlarının barınmasına neden izin veriyorsunuz?" sorusuna Kılıçdaroğlu, "Öyle bir şey yok arkadaşlar" yanıtını verdi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu’na, "Sizin milletvekillerinizden terör örgütü üyelerinin cenazesine giden oldu mu?" sorusunu yönelttiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, "Bizden giden olmadı ama iki AKP milletvekili gitti biliyorum, ismini açıklasın. Hiçbir CHP milletvekili çıkıp ’PKK terör örgütü değildir’ demedi ama AKP milletvekilleri çıkıp televizyona dedi." değerlendirmesinde bulundu.

Kılıçdaroğlu, başka bir soruyu yanıtlarken de "Her zaman PKK ve IŞİD bir terör örgütüdür, terör bir insanlık suçudur" dediklerini ve terörün sağı, solu olmayacağını kaydetti.

HDP, TÜRKİYE PARTİSİ OLMALI

"Partinizin HDP’ye karşı tutumu nedir?" sorusunu da yanıtlayan Kılıçdaroğlu, "HDP’nin bir Türkiye partisine dönüşmesini, PKK’ya karşı açık ve net tavır almasını isteriz. ’PKK bir terör örgütüdür’ demesi ve lanetlemesi gerekir, nokta. Bütün siyasi partiler terör konusunda gayet açık net durmalıdır" diye konuştu.

Kemal Kılıçdaroğlu, "Partinize yönelik ’dinsiz’ gibi ön yargıları nasıl kırmayı düşünüyorsunuz?" sorusu üzerine de "Bir siyasi partinin dini olmaz, din insanlar içindir. Tüzel kişilerin dini olmaz, Merkez Bankası’nın dini var mı? Yok böyle bir şey ama hepimizin inançları var, manevi dünyamızın zenginliğidir, dolayısıyla inancın siyasete malzeme edilmemesi gerekir." dedi.

CHP’nin HDP ile yakınlaştığı yönündeki bir soru üzerine Kılıçdaroğlu, şu ifadeleri kullandı:

"CHP hiçbir partiyle yakınlaşmamıştır, biz ayrı bir partiyiz. Üniter yapıyı savunuyoruz. Böyle bir yakınlaşma asla söz konusu değil, bütün partilere eşit mesafedeyiz. MHP, yani onu anlamakta biraz zorlanıyorum... Bunu da çok samimi söylüyorum. AKP’yi zaten biliyoruz. Biz hukukun üstünlüğünü savunan, düşünce özgürlüğünü savunan bir siyasi partiyiz, dolayısıyla ’şuna veya buna yakınlaşma’ diye bir şey söz konusu değildir. Her partinin programı farklıdır."

Bir soru üzerine dokunulmazlıklar konusunda çok dikkatli olduklarını belirten Kılıçdaroğlu, "Dokunulmazlıkların kaldırılmasını savunuyoruz. Kürsü dokunulmazlığı hariç, milletvekillerinin düşüncelerini ifade edebilmeli." yorumunda bulundu.

Görüşlerinin bu olduğunun altını çizen Kılıçdaroğlu, "Bu konudaki bir teklifimizi Sayın Davutoğlu’na verdik. Şimdi Sayın Davutoğlu, geçen gün açıklama yapıyor, bizden görüş istiyor, ’bak şah dedik, mat oldular’ diye. Sanki birimiz de düşüneceğiz, Davutoğlu gerçekten Başbakan. Hani meşhur bir laf var ya, rivayet olunur söylemişler, Davutoğlu demiş ki ’sakın benim vesayet altında olduğumu söylemeyin anneme, o beni hala gerçek bir başbakan sanıyor’, aynen öyle. Vesayet altında bir kişi ülkede başbakanlık yapamaz. Başbakanlığın kendi yetkilerini kullanması lazım. Davutoğlu bu konuda net bir tavır takınacaksa, biz açığız. İlkelerimiz, kurallarımız var. Aleyhimize dönebilirmiş, hiç önemli değil. Bedel ödemekten çekinmeyiz." açıklamasını yaptı.

Dokunulmazlıklar konusunda hükümetin yanlış yönlendirmelerde bulunduğunu savunan Kılıçdaroğlu, terör suçunun dokunulmazlık kapsamında olmadığını, bunun Ergenekon, Balyoz gibi davalarda görüldüğünü söyledi.

İktidar yetkilileriyle neden televizyon programlarına çıkmadığının sorulması üzerine de Kemal Kılıçdaroğlu, "Defalarca çağrı yaptım kimse çıkmıyor, Melih Gökçek’in başına, Dengir Mir Mehmet Fırat’ın başına ne geldiğini biliyorlar" dedi. Hükümetin dış politikasını da eleştiren Kılıçdaroğlu, barış eksenli bir politika izlenmesi gerektiğini ifade etti. Türkiye’nin komşularıyla da barış içinde olması gerektiğine dikkati çeken Kılıçdaroğlu, kendisinin yaptığı Bağdat ziyaretini hatırlattı. Bu ziyaretle birçok iş adamının sorunlarını çözdüğünü bildiren Kılıçdaroğlu, "Daha önce Mısır’a bir heyet göndermiştik, şimdi ikinci bir heyeti 26-27 Mart’ta Mısır’a gönderiyoruz, Mısır’la ilişkilerimizi düzeltmek istiyoruz. Bütün komşularımızla barış içinde yaşamak zorundayız. Suriye ile Mısırla, İran’la, Irak’la, Libya ile ilişkileri düzeltecek tek parti biziz." değerlendirmesinde bulundu.

FUAT AVNİ KİM?

"Erdoğan’ın sert üslubuna neden aynı şekilde cevap vermiyorsunuz?" sorusu üzerine de Kılıçdaroğlu, "En sert tepki veren benim. Benim kadar hiçbir lider vermiş değil. Ahlaktan, namustan, şereften söz ettim, daha ne diyeyim, bana söyleyin. Namusu ve şerefi üzerine yemin eden birisi sözünü tutmazsa, ben bunu sorgulayamaz mıyım? Ben bunu sorguladım diye 81 ilde şikayette bulundular. Ben hakaret etmiyorum, ben suç işlemiyorum, namus ve şeref kavramının ne kadar önemli olduğunu anlatıyorum." diye konuştu.

Anahtar Kelimeler
YORUMLAR
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Henüz yorum yapılmamış ilk yorum yapan siz olun...
2
Sağ 300x250 Reklam
YAZARLAR