Üst Header Banner Reklam
BÜTÜN MEVKİLER TAHRİP EDİLDİ
Başbakan Ahmet Davutoğlu, resmi ziyaret gerçekleştireceği Ürdün'e hareketinden önce Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi'nde gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
27.03.2016 04:32:34
Bu haber 771 kez okundu
BÜTÜN MEVKİLER TAHRİP EDİLDİ

 BAŞBAKAN DAVUTOĞLU ÜRDÜN’E GİTTİ

Başbakan Davutoğlu Atatürk Havalimanı‘nda basın toplantısı düzenledi

Başbakan Ahmet Davutoğlu, resmi ziyaret gerçekleştireceği Ürdün'e hareketinden önce Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi'nde gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Başbakan Davutoğlu, Irak'ın kuzeyinde bir askerin şehit edilmesine ilişkin, "Angajman kurallarımız gereği ve Genelkurmay Başkanımızla yaptığımız değerlendirmeler sonucunda Hava Kuvvetlerimizin doğrudan müdahalesiyle üsteğmenimizin şehadetine sebebiyet veren bütün mevkiler tahrip edildi. Koalisyon uçaklarının da katıldığı bir başka hava harekatı daha yapıldı. Bu konudaki kararlılığımız ve Türkiye'nin yurt dışındaki askeri mevcudiyetine dönük olabilecek her türlü saldırı karşısındaki güçlü irademiz ve gücümüz ortaya konmuş oldu" dedi.

Bir gazetecinin, Irak'ın kuzeyinde terör örgütü DAEŞ'in Peşmerge güçlerine attığı mermilerin bir kısmının Türk askerlerinin de bulunduğu Gedu Üs Bölgesine düştüğünü hatırlatarak, konuya ilişkin son gelişmeleri sorması üzerine Davutoğlu, "Maalesef DAEŞ terör örgütünün yaptığı saldırıda bir üsteğmenimizi kaybettik. Allah rahmet eylesin diyorum. Ailesine taziyelerimi sunuyorum. Orada bulunan ve kahramanca görev yürütmekte olan subaylarımıza ve askerlerimize de milletimizin, hükümetimizin selamlarını ve dayanışmamızı ifade ediyorum" dedi.

BÜTÜN MEVKİLER TAHRİP EDİLDİ

Saldırının olduğu saatlerde Irak eski Meclis Başkanı ve şu anda Irak'taki özellikle Musulluların, Meclis'teki en önemli temsilcisi olan Usame Nuceyfi ve Musul'un eski Valisi Asil Nuceyfi ile bir toplantı yaptıklarını dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Bu haber ulaştığında Sayın Genelkurmay Başkanımız ile birkaç kez telefonda konuştuk. Önce durum tespiti yapıldı. Durumla ilgili tarafıma bilgi aktarıldı, arkasından da yine angajman kurallarımız gereği ve Genelkurmay Başkanımızla yaptığımız değerlendirmeler sonucunda Hava Kuvvetlerimizin doğrudan müdahalesiyle üsteğmenimizin şehadetine sebebiyet veren bütün mevkiler tahrip edildi. Koalisyon uçaklarının da katıldığı bir başka hava harekatı daha yapıldı. Bu konudaki kararlılığımız ve Türkiye'nin yurtdışındaki askeri mevcudiyetine dönük olabilecek her türlü saldırı karşısındaki güçlü irademiz ve gücümüz ortaya konmuş oldu. Şunu ifade etmek isterim ki Irak ve Suriye'nin toprak bütünlüğü bizim için esastır. Oradaki her türlü güvenlik riski de Türkiye'yi doğrudan ilgilendiren bir risk konumundadır. Dolasıyla oradaki askeri mevcudiyetimiz hem Irak halkına destek ve teröre karşı mücadele bağlamındadır hem de Türkiye'nin güvenlik kaygılarını giderme amaçlıdır."

Musul'un DAEŞ terör örgütünün eline düşmesinden sonra hem Suriye'deki DAEŞ terör örgütü tehdidi arttığını hem de bu örgütü bahane ederek, mezhep çatışması çıkarmak isteyenlere imkan doğacak şartların oluştuğunu aktaran Ahmet Davutoğlu, bu çerçevede uluslararası toplumla, Irak hükümeti ve Kuzey Irak'taki bölgesel Kürt yönetimiyle koordinasyon içinde Musullulara yardım etmek üzere kurdukları üssün nihai noktada, ülkede teröre karşı verilen mücadelenin önemli unsurlarından olduğunu dile getirdi.

Başbakan Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Son dönemde de DAEŞ'e çok ciddi zayiatlar verdirilmiştir yapılan saldırılara mukabil gösterdiğimiz tavırla. Ayrıca Musullu kardeşlerimizi, kendi şehirlerini kurtarmaları için, topraklarında özgürce yaşayabilmeleri için Arap, Türkmen, Kürt kardeşlerimizi hepsini eğiten askerimiz bu anlamda da Irak'ın geleceğine büyük katkı yapmaktadırlar. Musul'un kurtarılması operasyonunun başladığı şu günlerde güneyden ve kuzeyden Musul'a yönelik olarak kurtarma çabası içinde biz, şehrin Musullular tarafından kurtarılmasının, Irak'ın geleceği açısından çok büyük önem taşıdığına inanıyoruz. Bunun için de oradaki çalışmalarımız aralıksız şekilde devam edecek. Ayrıca Musul'un kuzeyinde özellikle Sincar bölgesinde gittikçe artan PKK faaliyetlerini ve bunun Türkiye'ye oluşturduğu riskleri de göz önünde bulundurarak açık şekilde ifade ediyorum; Musul-Halep hattının kuzeyindeki bütün bölgeler Türkiye için bir güvenlik kuşağı oluşturmaktadır. Güvenlik riski de güvenlik kuşağı da oluşturmaktadır. Yani Irak'ta Musul, Suriye'de Halep, kuzeyindeki her türlü boşluk ya DAEŞ terör örgütü ya da PKK terör örgütü tarafından dolduruluyor. Oralarda bu boşluğun oluşmaması için kahraman Silahlı Kuvvetlerimizin oradaki mevcudiyeti hem bu kardeş ülkelerin halklarına verilen bir destek, Irak'ta Irak Hükümeti'ne de verilen bir destektir hem de Türkiye'nin güvenlik ihtiyaçlarını karşılamaya dönüktür. Bu hat üzerinde Türkiye'yi tehdit eden ne kadar unsur varsa, o unsurlar orada mevcut kaldıkça Türkiye de oradaki askeri mevcudiyetini sürdürecek ve sınırlarımıza yönelik muhtemel tehditleri çok daha güneyde karşılayabilecek kapasitemizi muhafaza edeceğiz. Bu saldırı, bu konudaki kararlılığımızı herhangi bir şekilde değiştirmez, Irak halkına destek ve Türkiye'nin güvenlik ihtiyaçları söz konusu olduğunda gerekli adımları atarız."

DAEŞ'in 9 Mart'ta Irak'ta Tazehrumatu'da kimyasal silah kullandığı bir saldırının söz konusu olduğunu dile getiren Davutoğlu, "Tazehrumatu, Türkmen kardeşlerimizin yoğun olarak yaşadığı bir şehirdir. Buradan 22 Türkmen kardeşimizin bu kimyasal saldırıdan etkilenen kardeşlerimizin Türkiye'ye getirilmesi talimatını vermiştim. Bunlar da Türkiye'ye geldiler. Tedavileri devam ediyor. Irak'ta hangi gerekçeyle olursa olsun bu tür saldırılan karşısında kalan Türkmen, Arap, Kürt kardeşlerimizin hiçbir ayrım yapmaksızın yardımlarına koşmaya devam edeceğiz. Irak ve Suriye Türkmenleri bu hat üzerinde bizim varlıklarını korumak bakımından tarihi bir görev olarak addettiğimiz kardeşlerimizdir. Bu çerçevede de Tazehrumatu'daki kardeşlerimize de bir kez daha taziyelerimi ifade ediyorum, şehit olan kardeşlerimize... Ülkemize gelen kardeşlerimizin tedavileri için gereken her türlü tedbiri almaya devam edeceğiz" diye konuştu.

HİÇ BİR ŞEYİMİZ SAKLI GİZLİ DEĞİL

Davutoğlu, bir gazetecinin "Can Dündar ve Erdem Gül'ün yargılandıkları duruşmaya bazı konsolosluk çalışanlarının katılmış olmaları sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından da bugün sert bir dille eleştirildi. Bu konuda sizin görüşleriniz nedir?" sorusuna, Türkiye'nin demokratik, bütün dünyaya açık ve şeffaf bir hukuk devleti olduğunu yanıtını verdi.

Türkiye'nin hiçbir yerde, hiçbir zeminde saklayacağı bir hususun olmadığını kaydeden Ahmet Davutoğlu, "Meclisimizde tartışmalar yaşanırken, bütün dünyanın gözü önünde yaşanıyor. İsteyen gelip orayı takip edebilir, ediyor. Siyasi tartışmalarımız dünyanın önünde. İki seçim yaşadık. Hiç kimseye 'Şuraya gidemezsin, bunu yapamazsın' demedik. Türkiye'de görev yapan konsoloslar, diplomatlar her yere gitti. Gözlemciler her yere gitti ve her türlü soruyu sordular, bilgi aldılar. Şeffaf bir şekilde Türkiye bütün dünyanın gözü önündedir. Hiç bir şeyimiz saklı gizli değil. Terörle verdiğimiz mücadelede de şeffaflığa önem verdik" dedi.

Dolayısıyla Türkiye'deki mahkemelerdeki yargılamaların da bu anlamda şeffaf olduğunu kaydeden Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Kimseden çekinecek, üstünü örtecek bir hususumuz yok ancak şunun da bilinmesi lazım, yurtdışında bizim büyükelçilerimiz, başkonsoloslarımız da ilgili davalara gidiyor. Son Neonazi davasına giden milletvekillerimiz, başkonsoloslarımız da müdahil oldu. Hep oralarda belli bir sükunet, vakar ve oradaki yargı sürecine saygı tutumunu gösterdik her yerde. Bazen sınırlamalar getirildi. Bugün bu konudaki tutumumuz açık. Kimseden sakladığımız bir husus yok. Fakat dikkat edilmesi gereken husus şu; Bütün diplomatik temsilciler bu yargı süreçlerine dikkat ve riayet göstermek, titizlik göstermek zorundalar. Neredeyse bir siyasi tavır niteliği taşıyacak şekilde, toplu olarak mahkeme salonlarına gitmek, orada bazı tavırlar sergilemek, bu şeffaflığı istismar eden hususlardır. Türkiye'de yargı bağımsızlığı esastır. Yargı üzerinde baskı oluşturacak şekilde, sanki uluslararası baskı unsuru olacak şekilde bir tavır sergilemek diplomatik nezaket ve profesyonel uygulamalar bağlamında doğru ve tutarlı değildir."

Başbakan Davutoğlu, gözlemci olarak herkesin gelip takip edebileceğini kaydederek, "Fakat mahkeme üzerinde baskı oluşturacak şekilde gerek Türkiye içinden siyasilerin, gerekse dışarıdan diplomatik temsilcilerin bulunması ve böyle bir baskı atmosferi oluşturması yargı bağımsızlığı açısından da doğru değildir. Diplomatik görev bağlamında da son derece titizlikle davranılması gereken bir süreçtir" dedi.

Bunlara dikkat ve riayet gösterilmediği kanaatinde olduğunu belirten Davutoğlu, "Bu konuda da Dışişleri Bakanlığımız gerekli teşebbüslerde bulundu, bulunuyorlar. Dediğim gibi hiç kimseden saklayacak bir husus yok. Fakat gerekli girişimlerde bulunuldu. Ümit ederiz bundan sonra bu tür konularda bizim gösterdiğimiz özeni muhatabımız olan temsilcilikler de gösterirler" dedi.

RUSYA İLİŞKİLER

Bir gazetecinin, Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova'nın, Türkiye'yle krizin geçici olduğu şeklindeki ifadelerini nasıl değerlendirdiğini sorması üzerine Davutoğlu, "Lafzi olarak, yani cümlenin kendisi itibariyle değerlendirme yapmamı isterseniz, bu bizim de görüşümüzü yansıtmakta" karşılığını verdi.

Ahmet Davutoğlu, "Yani biz krizin çıktığı andan itibaren bu krizin geçici olduğunu, arizi olduğunu ve olayın gelişmesi esnasında Türkiye'nin hava sahasının ihlal edilmesi sonucu ortaya çıkan bir durum olduğunu ve Rus uçağının o anda Rus uçağı olduğu bilinmeksizin, angajman kuralları çerçevesinde pilotlarımızın kendilerine verilen vazifeyi yaptığını ifade ettik. Yani bunun Türk-Rus ilişkilerinde kalıcı ve köklü bir husumet ilişkisinin sonucu olmadığını hep ifade ettik. Geçici, arizi bir durumdur diye ama maalesef bizim bu tutumumuza rağmen çoğu zaman Rusya'dan gelen ifadeler aksine bu krizi derinleştirmeye yönelik ifadeler olmuştu" diye konuştu.

Bu ifadeyi, o anlamda olumlu değerlendirdiklerini kaydeden Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Gerçekten bu krizin geçici olduğuna biz de inanıyoruz, rasyonel düşünen bütün Türk ve Rus yetkililerin, başta liderler olarak bizlerin tarihi ve coğrafi bakımdan Türkiye ile Rusya'nın iyi ilişkiler geliştirme zorunluluğuna inandığımızı ifade etmek isterim. Çünkü bu coğrafyayı değiştiremeyiz. Bu coğrafya etrafındaki mücavir alanlardaki ortak çıkarlarımızı yok sayamayız. Ümit ederim Rus liderler de bu konuda rasyonel, makul bir çizgiye gelir ve bu krizi, geçici krizi aşmak için gerekli adımlar karşılıklı olarak atılır. Lafzi yorumunu bu şekilde değerlendirebilirim ama siyasi olarak nasıl bir arka plana sahip olduğunu önümüzdeki günlerde hep beraber gözleriz."

Davutoğlu, dost ve kardeş Ürdün'e başbakan olarak ilk ziyaretini gerçekleştireceğini söyledi.

Amman ve Ürdün'ün akademik hayatında özel bir yerinin olduğunu belirten Davutoğlu, "Akademik hayatım esnasında, 1988 yılında yaklaşık bir yıl Ürdün Üniversitesinde araştırmalarda bulunmuştum. Daha sonra dışişleri bakanı olarak da ziyaret ettim. Tarihi bağlarla birbirimize bağlı, çok köklü ilişkileri bağlı olduğumuz bir ülke" dedi.

Ziyaretin aslında 15-16 Mart tarihlerinde planlandığını anımsatan Davutoğlu, "Hain terör saldırısı sebebiyle bu ziyareti ertelemek zorunda kalmıştım. Sağolsunlar Ürdün kralı Abdullah ve Başbakan Abdullah en-Musur bu durumu anlayışla karşıladı, telefon ederek taziyelerini iletti ve bu ziyareti ilk fırsatta yapmam için ricada bulundular. Ben de bölgedeki hassas durumu da göz önüne alarak istişarelerimizde vakit kaybetmemek açısından bu ziyareti gerçekleştirmek için gerekli planlamaları yaptım" diye konuştu.

İkili ilişkiler bağlamında Ürdün ile herhangi bir problemin olmadığını anlatan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Herhangi bir siyasi problemimiz yok. Aksine son dönemde 2009 yılında imzaladığımız serbest ticaret anlaşmasından sonra ticaretimiz iki misline çıktı. Özellikli Suriye ve Irak'ta yaşanan krizler sebebiyle, ulaştırmada yaşanan sıkıntılara rağmen dış ticaret hacmimizi 2 misline çıkarmak, ilişkilerin yoğunluğu bakımından da önemli bir göstergedir. Yatırımcılarımızın da Ürdün'e ilgisi gittikçe artıyor. 300 milyon dolar civarında bir yatırımımız var. Bu görüşmeler sonrasında daha da artacağına ve özellikle ulaştırma  Akabe Limanı üzerinden yapılacak aktarmalarla sağlandığı zaman bunun daha da artacağına inanıyoruz. Bu çerçevede Sayın Kral Abdullah ve Başbakan en-Musur ile yapacağımız görüşmeler ışığında Türkiye-Ürdün İş Forumunu yapacağız. Doğrudan bu konuda iş adamlarının da kanaatlerini alarak, ilişkilerin daha köklü bir şeklide ilerlemesi için gerekli adımları atacağız."

SEMBOLİK DEĞERİ ÇOK BÜYÜK BİR PROTOKOL İMZALAYACAĞIZ

Ziyaret esnasında Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı'nın (TİKA) Amman koordinasyon ofisini de açacaklarını aktaran Davutoğlu, şu ana kadar 21 milyon ABD doları ölçeğindeki TİKA yardımlarının artmasına önem verdiklerini kaydetti.

Davutoğlu, sembolik değeri çok büyük bir protokolü de imzalayacakları bilgisini vererek, "Hicaz demiryolunun, bölgeye duyduğu muhabbeti ve önemi Amman tren istasyonunun restorasyonu ve müze inşasına ilişkin protokolü imzalayacağız. Ecdadın bu eserine bir anlamda sahip çıkmış olacağız" dedi.

Ürdün ile eğitim ve kültür işbirliğinin de devam ettiğini dile getiren Ahmet Davutoğlu, "2009 yılında dışişleri bakanıyken ziyaret ettiğim, geçmişte akademik çalışmalar içinde bulunduğum Ürdün Üniversitesinde Türk Dili ve Edebiyatı kurulmasına yönelik bir mutabakat imzalamıştık. 2014 yılında Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden ilk mezunlar verildi. Bunu da görmek bizim için memnuniyet kaynağı" dedi.

Başbakan Davutoğlu, yarın Yunus Emre Enstitüsü ve Yermük Üniversitesi arasında Türkoloji alanında işbirliği anlaşmasının imzalanacağını ve üniversitede Türkçe derslerinin başlayacak olmasının dostluk ilişkilerinin güzel bir nişanesi olacağını bildirdi.

Başbakan Davutoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:

"Bütün bu ilişkiler ve ikili güzel bağlantıların yanında çok büyük bir jeopolitik deprem yaşıyor. Bu bağlamda Ürdün çok önemli bir müttefikimiz. Çünkü Suriye ile Irak'a aynı anda komşu iki ülke var. Biri Türkiye, diğeri Ürdün. Suriye'deki her gelişme kuzeyde Türkiye'yi, güneyde Ürdün'ü etkilerken aynı şekilde Irak'taki gelişmeler de iki ülkeyi birden etkiliyor. Dolayısıyla Suriye ve Irak'taki son gelişmeleri de kapsamlı bir şekilde ele alma imkanına kavuşacağız. Zaten çok yakın bir bürokratik, istihbari açıdan yakın bir işbirliği içindeyiz."

FİLİSTİN KONUSUNU HEP GÜNDEMDE TUTACAĞIZ

Ahmet Davutoğlu, bu ziyarette en üst düzeyde özellikle Suriye'deki gelişmeleri istişare edeceklerini belirtti.

"Ateşkes sonrası yaşanan gelişmeler, Rusya'nın Suriye'deki operasyonları ve çekilme kararı, bunun muhtemel etkileri, Suriye rejiminin yol açtığı insani trajediyle ilgili Türkiye ve Ürdün'ün birlikte atabileceği adımlar, DAEŞ terör örgütüne karşı alabileceğimiz ortak tedbirler... Bütün bunları da ziyaretim esnasında ele alacağım" diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Suriye ve Irak'taki gelişmeleri birlikte istişare etme yanında Ürdün'ün tabii paylaştığımız çok önemli bir rolü de dost ve kardeş Filistin halkıyla ilgilidir. Ürdün, bildiğiniz gibi Mescid-i Aksa'nın bu anlamda dini ve idari sorumluluğunu da üstlenmiş bir ülke olarak, Kudüs sorunu başta olmak üzere Filistin halkıyla doğrudan irtibatlı konularda özel bir öneme sahiptir. Biz Filistin davasını dünyanın her yerinde savunan güçlü bir ülke olarak, bu konunun doğrudan muhatabı anlamında Ürdün ile yapacağımız istişarelerde tabii Filistin konusunu hep gündemde tutacağız."

Başbakan Davutoğlu, Kudüs ile Mescid-i Aksa'nın statüsü ve bu konularda yapılacak çalışmalar konusunda Ürdün ile birlikte gayret sarf etmeye büyük özel önem verdiklerini ifade ederek, "Ayrıca önümüzdeki ay, bildiğiniz gibi İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi yapılacak. Türkiye'de yapılacak zirve hazırlıkları bağlamında Kral Abdullah ve Ürdünlü yetkililerle istişare etme imkanı bulacağız" dedi.

Dosya ve gündemlerinde çok farklı ama son derece önemli konular olduğunu vurgulayan Davutoğlu, konuşmasını, "Ziyaretimizin her iki ülke için de hayırlara vesile olmasını diliyorum. İnşallah yarın bütün bu ziyaretleri tamamladıktan sonra gece mutadı vechile geç bir vakitte ülkemize döneceğiz" diye tamamladı.

Anahtar Kelimeler
YORUMLAR
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Henüz yorum yapılmamış ilk yorum yapan siz olun...
2
Sağ 300x250 Reklam
YAZARLAR