Üst Header Banner Reklam
CHP Önce Türkiye, AK Parti Önce Saray Dedi
Sayın Başbakanın, geçici Başbakanın üniversite dersi gibi tekrarlarla dolu konuşmasını izledik. Kendi meşruiyetinin sancılı izahını yapmaya çalıştı. İçinde tekrarlarla dolu cümleler. Bunu da anlayışla karşılıyoruz.
26.08.2015 00:25:21
Bu haber 759 kez okundu
CHP Önce Türkiye, AK Parti Önce Saray Dedi

 KOÇ’TAN DAVUTOĞLU’NA KOALİSYON YANITI

-CHP ÖNCE TÜRKİYE, AKP ÖNCE SARAY DEDİ

-DEMOKRASİ TESTİNDEN GEÇEMEDİNİZ

-UZUN UZUN İZAHATLARI MEŞRUİYET ARAMA ÇABASI

-ÖYLE ANLAŞILIYOR Kİ, YAPTIĞI İŞTEN KENDİSİ DE İKNA OLMAMIŞ

-‘KOALİSYONA GEÇİT VERMEYECEĞİM DEMEK’ DEMOKRASİYE DE GEÇİT VERMEYECEĞİM DEMEKTİR

-TÜRKİYE’DE HERKES MEHMET YARBAY GİBİ DÜŞÜNÜYOR

-O TÜRKİYE’NİN SESİ OLDU

-BİLİNSİN Kİ, ONUN SÖZLERİNE MİLLETİMİZ GİBİ BİZ DE İMZAMIZI ATIYORUZ

-‘ERDOĞAN BAŞKAN OLSAYDI TABUTLAR GELMEZDİ’ DİYOR AKP’Lİ BİR BAKAN… YANİ, ‘7 HAZİRAN’DA BİZE OY VERMEDİĞİNİZ İÇİN EVLATLARINIZ ÖLÜYOR’ DEMEK İSTİYOR; TERCÜMESİ BUDUR BU SÖZLERİN

-ARTIK ACILI ANNELERDEN HELALLİK ALINMADAN TÜRKİYE YÖNETİLEMEZ

-CHP OLARAK SEÇİME HAZIRIZ, TEMEL SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ İÇİN MİLLETİMİZDEN 4 YILLIK YETKİ İSTİYORUZ

-EKONOMİDEKİ KAYIP ŞİMDİDEN EMEKLİYE İKİ İKRAMİYENİN KAYNAĞI

-DOLAR KURUNDA HER 1 KURUŞLUK ARTIŞ REEL SEKTÖRE 1,8 MİLYAR LİRA ZARAR OLARAK YANSIYOR

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Prof. Dr. Haluk Koç Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun koalisyon hükümeti kurulması sürecine yönelik olarak ifade ettiği, “Genel Başkanlar görüşmek isterse kapım açık. Neredeyse yalvardım ’Gelin 45 gün dolmadan birlikte hükümet kuralım’ dedim’’ sözlerine yanıt verdi. “Biz önce Türkiye dedik, siz önce saray dediniz” diyen Koç, “Sayın Davutoğlu, demokrasi testinden geçemedi, seçimden ikinci çıkmış partinin genel başkanına görev verilmemiş karşısında gıkı çıkmadı” diye konuştu.

CHP MYK toplantısına ilişkin basın açıklaması yapan Koç, Davutoğlu’nun yaptığı uzun uzun açıklamaların bir meşruiyet arama çabası olduğunu ve bu nedenle adeta üniversite derslerindeki gibi sık sık tekrarlara düştüğünü savunan Koç şu değerlendirmeleri yaptı:

KENDİ MEŞRUİYETİNİN SANCILI İZAHI

“Değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakanın, geçici Başbakanın üniversite dersi gibi tekrarlarla dolu konuşmasını izledik. Kendi meşruiyetinin sancılı izahını yapmaya çalıştı. İçinde tekrarlarla dolu cümleler. Bunu da anlayışla karşılıyoruz. Çünkü gerçekten şuanda içine düştüğü tablonun meşruiyetini ifade etmeye, anlatmaya çalışırken oldukça sıkıntı çektiği ortada.

Değerli arkadaşlarım, ekranları başında bizleri izleyen sevgili yurttaşlarım hepinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle dün Artvin Hopa’da meydana gelen sel felaketi dolayısıyla kaybettiğimiz tüm yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyoruz. Yakınlarına, tüm Artvinli hemşerilerimize de sabır ve başsağlığı diliyoruz. Doğanın intikam alması maalesef jandarma önlemleriyle engellenemiyor. Bunu da bu arada açıkça görmüş oluyoruz.

BİLİNSİN Kİ, MEHMET YARBAY TÜRKİYE’NİN SESİ OLDU

Değerli arkadaşlarım, yine dün Şemdinli’de bir hain pusuda saldırıda hayatını kaybeden Mehmetçiklerimize rahmet, ailelerine ve milletimize ve Türk Silahlı Kuvvetlerine de tekrar başsağlığı ve sabır diliyorum. Ne yazık ki, her gün bu şehit haberleri gelmeye devam ediyor. Son 49 günde 61 evladımızı bu şekilde kaybettik. Tam 34 ilde ocaklar söndü. 81 ilde gözyaşı döktük. Türkiye’nin her tarafında ana feryatları yükselmeye maalesef devam ediyor. Bu 61 şehidimizden bir tanesi Yüzbaşı Ali Alkan. Osmaniye’de toprağa verdiğimiz şehidimiz. 21 Ağustos tarihinde Şırnak Ayvalı köyünde PKK roket atarlar ve uzun namlulu silahlarla bulunduğu yeri tarayarak şehit etti Ali Alkan’ı. Askerimiz kahramanca savaştı, yüzbaşımız ne yazık ki şehit düştü. Daha 32 yaşında fidan gibi bir genç. Hayatının baharında, ailesinin onda umutları var. Kendini Türkiye’ye ve milletimize vakfetmiş Osmaniyeli bir ailenin oğlu. İki ağabeyi de asker. Birinin adı Mustafa astsubay, birinin adı Mehmet yarbay rütbesinde. Mehmet yarbay kardeşinin cenazesinde adeta Türkiye’nin sesi oldu. Bilinsin ki, bugün Türkiye’de yaşayan herkes, her aile aynı şekilde düşünüyor, aynı şekilde hissediyor. Mehmet yarbay ne dedi? O kardeş acısının içinde fırtınalar doğurduğu o gündemde neler söyledi? Düne kadar çözüm diyenler ne oldu da sonsuza kadar şimdi savaş demeye başladılar. Saraylarda 30 tane korumayla gezip, zırhlı arabalara binip birde şehit olmak istiyorum diyorlar. Böyle bir şey yok. Bu isyanı herkes duydu.

BİLİNSİN Kİ, BU CÜMLELERE MİLLETİMİZ GİBİ BİZ DE İMZAMIZI ATIYORUZ

Herkes bilsin bu cümleler harfi harfine bizimde düşüncelerimiz. MYK olarak kelime kelime aynı milletimiz gibi altına biz de imza atıyoruz. Kimse kusura bakmasın ama ne yazık ki, bu ülkenin Cumhurbaşkanının bu sözlere verecek hiçbir cevabı yok.

Değerli arkadaşlarım, burada bir şeyi daha söylemem gerekiyor. Mehmet yarbayımız çok büyük bir acıyla böyle bir feryatta bulundu. Bir kısım medya, burada kalem tutanlar, troller ve bir dolu alçak kendisine hakaret etti. PKK’lı dediler, terörist dediler, mezhep sorgulamasına kalktılar. İtibarını linç etmek istediler. Ellerinden geleni yaptılar. Kardeşini şehit veren Mehmet yarbaya hatta terörist diyecek kadar alçak, bu kadar izanını kaybetmiş örneklerle karşı karşıya kaldık. Bakın şu alçaklara hiç kelimemi esirgemeden söylüyorum aynen şunları ifade ediyorum. Bu millet şehitlerine ve şehit yakınlarına asla hakaret ettirtmez. O şehit yakınlarına hakaret eden karşısında önce bizi ve Türk milletini bulur. Bunu kafanızın bir kenarına yazın. Bu insanları parayla tutan, bunların maaşlarını kamu kaynaklarından ödeyenler bu hakaret suçunun da ortağıdırlar hiç unutmasınlar. Tüyü bitmemiş yetim çocuklarının verdiği vergilerle, çaldığınız haram paralarla kurduğunuz medyalarınızda milletin şehidine küfürler ettiriyorsunuz. Belediye bütçelerinden havuzlar kurup aktrol ordusu oluşturup milletin şehitlerine, kutsal değerlerine saldırıyorsunuz. Bunu yapan sadece aktroller değil, yandaş kalemlerde değil. Onların maaşlarını ödeyenlerde bu suçun ortağı. Sonra çıkıp şehit cenazesinde elini tabutun üstüne koyup ağlayan, içi parçalanan bir babanın yere diz çökmüş görüntüsünün önünde konuşma yapabiliyorlar.

BÖYLE DENSİZLİK, BÖYLE VİCDANSIZLIK OLABİLİR Mİ?

Değerli arkadaşlarım, ve o konuşmayı yapan zat acılı babaya ne mutlu oğlunuz şehit oldu diyor. Siz mutlu bir ailesiniz diyor. Diyebiliyor. Böyle bir şey olabilir mi, böyle bir utanmazlık olabilir mi? Böyle bir densizlik olabilir mi? Böyle bir vicdansızlık olabilir mi? Böyle bir istismar olabilir mi? Daha kelimeleri çoğaltmak mümkün.

Değerli arkadaşlarım, soru çok basit bunu Sayın Kılıçdaroğlu’da Parti Meclisi konuşmasında söyledi. Sen o mutluluktan niye kaçtın kardeşim? Madem dünyanın en mutlu ailesi o baba sen o mutluluktan niye kaçtın? Dün analar ağlamasın deyip bugün acılı annelere ne mutlu size oğlunuz şehit oldu denebilir mi? O acılı annelerden helallik almadan açık söylüyoruz Türkiye yönetilemez kardeşim. Gelinen nokta budur.

13 YILLIK AKP DÖNEMİNDE NE YAPILDI Kİ, BİTME NOKTASINDAKİ TERÖR EN AZGIN HALİYLE KARŞIMIZA ÇIKTI?

Değerli arkadaşlarım, terör sorunuyla tam 30 yıl geçirdik. Bu 30 yılın 13 yılında, yani yarısında tek başına AKP iktidardaydı. Bunun 12 yılında da şimdiki Cumhurbaşkanı Başbakan olarak görev yapıyordu. Bütün milletimizin şu soruyu çok açık ve net sorması gerekiyor. Bu 13 yılda ne yapıldı ki bitme noktasına gelen terör bugün en azgın haliyle karşımıza çıktı?

Bakın, tek tek okuyorum sözleri var tek tek okuyorum. Öcalan bölgenin yeni aktörü diyen bir Başbakan Yardımcısı. Kim söylüyor? AKP’nin bir Başbakan Yardımcısı. Öcalan’ın düşünceleri bizimde düşüncelerimiz aynen. Bir diğer Başbakan Yardımcısı bunu ifade ediyor. O zamanın Başbakanı İmralı’yla görüşüyoruz diyor. Başbakan Yardımcısı Öcalan ile direk diyaloğumuz var diyor. Eski İçişleri Bakanı anlamayan kaldıysa onun içinde açık seçik söylüyor. PKK’yla biz doğrudan görüşüyoruz kardeşim diyor. En sonunda Başbakan Başdanışmanı devreye giriyor iyi ki Öcalan var diyor. Bunlara tanık oldunuz. Bunlar arşivlerde var hepsi.

EVET PKK TERÖR ÖRGÜTÜ, DERHAL SİLAH BIRAKMALI, AMA AKP DE ARTIK ÖCALAN İLE ARASINA MESAFE KOYMALI

Şimdi buradan açıkça çağrıda bulunmak istiyoruz. Evet PKK bir terör örgütüdür derhal silah bırakmak durumundadır. Ama AKP’de artık Öcalan ile arasına mutlaka mesafe koymalıdır. Bu sözleri nereye koyacaksınız AKP yetkilileri? Bu sözler yakanızda duruyor. Nereye koyacaksınız bu sözleri? Toplumsal barış değerli arkadaşlarım samimiyetle sağlanır, şefkatle sağlanır, dürüstlükle sağlanır. Demokrasiye inanmak ve gereğini yapmakla sağlanır. Türkiye’nin bu önemli sorununu çözmek için önce Türkiye, önce Türkiye’nin birliği, önce demokrasi, önce kişisel hak ve özgürlükler, önce demokratikleşmede tıkanan noktaları aşmak diyen bir anlayışa ihtiyaç var. Terörle etkin mücadele konusunda Türkiye mutlaka üzerine düşeni tereddütsüz yapmalıdır. Bunda hiçbir sorun yok. Terörle mücadele konusunda Türkiye üzerine düşeni tereddütsüz yerine getirmelidir. Ulusal ve uluslararası hukuk çerçevesinde Türkiye bu mücadelesini, hukuk çerçevesinde bu mücadelesini tavizsiz sürdürmelidir. Herkes bilsin ki, temel toplumsal uzlaşmazlık konusu olan bu sorun demokrasi çerçevesinde, meşru zeminde Cumhuriyet Halk Partisinin önerileri doğrultusunda çözüme ulaştırılabilir. Toplamsal barış, huzur ancak bu anlayış ile kurulabilir. Gerçi bunu da Sayın Bülent Arınç terörle ilgili araştırma önergemiz mecliste görüşülürken bu dönem kürsüden bir özeleştiri olarak ifade etmiştir. Cumhuriyet Halk Partisinin tespitleri haklı çıktı demiştir.

13 AĞUSTOS’TAN SONRA REEL SEKTÖRÜN ZARARI 32 MİLYAR DOLAR

Değerli basın mensupları, terör bir yandan Türkiye’yi sarsıyor, diğer yandan da ekonomik darboğaz toplumu germeye başladı. Turizm sektörü bu yıl 7 milyar dolar zarar etti. İşsizlik oranı %10 seviyesinde. Türkiye potansiyelinin kendi standardındaki ülkeler arasında mukayese edecek olursak potansiyelinin çok altında bir rakamla büyüyebiliyor. Büyük risklerle karşı karşıyayız bu alanda da. Yılbaşından itibaren Türk lirası dolar karşısında tam %22 oranında değer kaybetti. Yani paramız güçsüzleşti. Dolar kurunda her 1 kuruşluk artış reel sektöre 1,8 milyar lira zarar olarak yansıyor. 1 kuruş 1,8 milyar lira. 13 Ağustos’tan beri yani intihar mı edeceksin uyarısı üzerine AKP – CHP koalisyonunu çıkmaza sokanların kararından sonra, 13 Ağustos’tan sonra reel sektörün uğradığı toplam zarar 32 milyar 400 milyon Türk lirasıdır.

Şimdi herkese soruyorum kim ödüyor bu parayı? Bu parayı sırça köşklerinde oturanlar ödemiyor, ayakkabı kutularına dolar istifleyenler ödemiyor. Onlar kazanıyor bu durumda. Yılbaşında ayakkabı kutusunda 10 milyon doları olan bugün kur artışından 2 milyon 100 dolar, 2 milyon 200 bin lira kazanmış durumda. Hiç merak etmeyin onların gemileri yüzüyor ama milletin ocağı tütmüyor. Dolar kuru her artışında bunun bedelini girişimcimiz ödüyor, sanayicimiz ödüyor, işçimiz ödüyor, emeklimiz ödüyor. Efendim emekliye 2 maaş ikramiye veremeyiz bağırıyorlardı değil mi? Sadece bu artışla 2 dini bayramın arifesinde emeklilerimize 2 maaş ödeyecek kadar kaynak çıkıyor ortaya. Kaybettiği Türkiye’nin para.

TÜRKİYE BEDEL ÖDEMESİN DEDİK, MİLLİ İRADEYE SAYGI DEDİK

Değerli basın mensupları, işte bu Türkiye bu bedelleri ödemesin diye 7 Haziran’dan sonra büyük bir sorumluluk duygusuyla davrandık. Demokrasi milletin kendi iradesiyle iktidarı değiştirebileceği bir sistemin adıdır, bir rejimin adıdır. Millet seçimde konuşur, istediğini ortaya koyar, istediğini başa getirir, istediğini oradan indirir. Milli iradeye saygı demek aynı zamanda sandıktan çıkan seçim sonuçlarına da saygı demektir. 7 Haziran’da milletimiz bir irade koydu. Hiçbir siyasi partiye tek başına iktidar yetkisi vermedi. Sonuçta bir koalisyona işaret etti. Bizde o irade çerçevesinde sürecin başından beri sorumluluk duygusu içinde hareket ettik. Bu milletimizin gözünün önünde cereyan eden bir süreçtir. Türkiye bedel ödemesin dedik, milli irade hayata geçsin dedik. Türkiye bu süreçte geçici baştan savma hükümetlerle yönetilmesin dedik. Kalıcı, uzun süreli bir reform hükümetiyle yoluna devam etsin dedik. Büyük hedeflerimize ulaşmak için gelin hep beraber çalışalım, toplumsal kutuplaşmayı kaldıralım, milletimizi hep beraber kucaklayalım, bir huzur getirelim, bir kardeşlik getirelim, ekonomide bir istikrar getirelim dedik ve bunu da masada ifade ettik. Küçük parti çıkarlarını bırakalım, kişisel hesaplarımızı bırakalım. Biz önce Türkiye diyoruz da size de önce Türkiye dedirttirelim dedik. Ama önce saray dediniz. Önce saray dediniz. Biz önce Türkiye dedik, siz önce saray dediniz. Seçimin ekonomiye güvenli etkisi nedir? Bunların böyle bir derdi yok. Onların tek derdi demin söylediğim başlarında demokrasinin kılıcı gibi duran kaçak saray.

Türkiye’nin dertleriyle dertlenen bizdik değerli milletim. Türkiye zarar görmesin diye taşın altına elini, gövdesini koyan bizdik, eleştirileri göğüsleyen bizdik. Türkiye’nin çıkarı bu yönde dedik. Bunun için geceler boyunca çırpındık, anlattık, anlattık, anlattık.

‘İNTİHAR MI EDECEKSİN’ TELKİNİNE KAPILAN BİR DAVUTOĞLU FOTOĞRAFI ÇIKTI KARŞIMIZA SON GÜN

Neticede üzülerek söylüyorum Sayın Davutoğlu böylesi bir iradeyi gösteremedi. Yolun başında 13 Temmuz’da Sayın Kılıçdaroğlu’nu ziyaretinde ortaya koyduğu bir koalisyon kuralım, karşılıklı güvensizlikleri giderelim noktasından intihar mı edeceksin telkinine kapılan bir Davutoğlu fotoğrafı çıktı son gün karşımıza.

Efendim anayasal meşruiyet içinde kaldım, hep bu sınırlara ben saygı gösterdim. Sayın geçici Başbakan Ahmet Davutoğlu, anayasal meşruiyet içinde isen niye ikinci partinin, görevi teslim ettikten sonra ikinci siyasi partinin Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’na Cumhurbaşkanı tarafından hükümeti kurma görevi verilmemesi karşısında çıtın çıkmadı? Biraz daha sorgulayalım mı bu meşruiyeti?

Değerli arkadaşlarım, uzun uzun konuşabilirsiniz, kelimelerinizi tekrar edebilirsiniz. Bu içine düştüğünüz durumun meşruiyetini anlatmak için çektiğiniz sıkıntıyı yansıtıyor. Bunu da anladığımızı ifade ettim konuşmamın başında.

SEÇİM SONUÇLARI GASP EDİLMEYE ÇALIŞILDI

Bakın, Türkiye tarihinde ilk kez hükümet kurulamadığı için bir seçimden sonra yeni bir seçime gidiyor. Örneği yok. 90’lı yıllara dönüp bakalım. Çok daha kötü koşullar altında daha fazla partinin yer aldığı meclis kompozisyonlarında o yapılardan koalisyonlar çıkmıştır. Sandık iradesi de o dönemlerde iktidara yansımıştır. Çok açık söylüyorum. Koalisyona geçit vermeyeceğim diyen kişinin verdiği mesaj ben demokrasiye geçit vermeyeceğim demektir. Bunun anlaşılması lazım, görülmesi lazım. Teamüllere göre Sayın Kılıçdaroğlu’na hükümeti kurma görevi vermeliydi. Teamüller ayaklar altına alındı tıpkı anayasanın her kademede ayaklar altına alındığı gibi. Milli irade yok sayıldı. Seçim sonuçları gasp edilmeye çalışıldı. Milli irade yerine tek kişi iradesi milletin karşısına bir dayatma olarak çıktı. Bu yeni seçimin anlamı budur, yorumu budur. Teamüller işleyen bir demokrasinin teminatıdır. Gelenekler yıllar içinde oluşur ve herkes o geleneklere uyduğu için demokrasi rayından sapmadan güçlü bir şekilde ilerler. Demokratik bir rejimin kanıtı teamüllerdir. Teamülleri çiğnemek demokrasiyi çiğnemektir. En üzücü olaylardan bir tanesi Sayın Davutoğlu ve diğer parti liderlerinin bu gaspa seyirci kalmalarıdır. Demokrasinin bu samimiyet testinden maalesef hepsi sınıfta kaldılar. Bunları yaşayarak gördük.

Sayın Davutoğlu demin vurguladım biraz önce çok uzun bir konuşma yaptı. Bazı yerler üç, beş kere tekrar edildi. Bazı cümleler dediğim gibi yine milletin kafasına işlenmeye çalışıldı. Analizi nedir, yorumu nedir? İçine düştüğü sıkıntılı durumda meşruiyet aramasının sancılarıdır bunlar. Meşruluğunu kanıtlama çabasını anlayışla karşılayalım bir dereceye kadar. Ama belli ki yaptığı işten kendisi de ikna olmamış. Öyle ya açıkça bir uzun süreli bir reform koalisyonu kurma şansı vardı, masadaydı, son gün çark edenler kendileri. Bunlar milletin önünde olmuştur açın bakın bütün konuşmalar toplantılar sonrasında ortada.

Sayın Davutoğlu, madem seçim hükümetini istemiyordunuz hükümet kurma görevinin CHP’ye verilmesi için neden hiç sesini çıkartmadın?

Sonuç olarak özet bugüne geldik. Çünkü hani hep söylenir ya kırmızı plakaları Türkiye’de gerçekten çok sevenler var. Bunlar ortada. Çünkü kendi koltuklarını bir yandan korkularının esiri olarak da başlarına neler gelebileceğinin korkularının esiri olarak da ülkenin çıkarlarından daha öne kendi çıkarlarını koymaları çok doğaldır.

‘EVLATLARINIZ BİZE OY VERMEDİĞİNİZ İÇİN ÖLÜYOR’ DİYORLAR

Onlar dertlerinin ne olduğunu açıkça söylüyorlar. Bazı bakanlar talihsiz açıklamalarda yapıyorlar. Efendim başkan olsaymış tabutlar gelmezmiş. Bunu söyleyen bakanlar var ey milletim, sevgili yurttaşlarımız. Bunu söyleyenler AKP’nin bakanları. Yani başkan seçilseymiş, başkanlık onaylansaymış şehit tabutları asla gelmezmiş. Bu açıkça bir suçun itirafıdır. Nedir o suç? Bu kaosun evet bir terör örgütü Türkiye’yi kemiriyor, bu terör örgütüyle mutlaka mücadele edilmelidir. O kanlı terör örgütünün adı PKK terör örgütüdür. Mutlaka ulusal ve uluslararası hukuk çerçevesinde Türkiye mücadelesini yapmalıdır. Burada hiç şüphe yok. Bunu da lafı çevirmesinler diye söylüyorum. Ama bu sözü söyleyen bakanlar bugünkü güvenlik sorununun, terör sorununun doğmasında 7 Haziran’da verdiğiniz oyunda etkisi var diyorlar. Bu kadar acı bir muhasebe olabilir mi? Bu kadar acı bir değerlendirme olabilir mi? Yani evlatlarınız bize oy vermediğiniz için ölüyor. Türkçeye çevirmesi budur.

Değerli arkadaşlarım, işte bugün akan kanında, ekonomideki sıkıntının da baş sorumlusu adres olarak ortaya çıkıyor. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak demokrasiye inanıyoruz. Milli iradeye her zaman saygı gösteriyoruz. Biz makam, mevki için değil, önce Türkiye için siyaset yapıyoruz ve yaptığımızı da ifade ettik. Bizim farkımız burada. Bu çok önemlidir.

Değerli arkadaşlarım, bakın, eğer Cumhuriyet Halk Partisi iktidarda olsaydı, bir koalisyonun parçası olsaydı önerdiğimiz bugün birçok şey çok daha farklı akacaktı Türkiye’de. Bunları Sayın Genel Başkanımız ifade ettiler.

MİLLETİMİZDEN SADECE DÖRT YIL İÇİN YETKİ İSTİYORUZ

Şimdi önümüzde bir seçim var. 1 Kasım’da Türkiye bir seçim yapacak. Bir tarafta önce Türkiye diyenler var, diğer tarafta önce ben, önce benim çıkarım, önce benim korkularım diyenler var. Bir tarafta Türkiye için elini, gövdesini taşın altına sokanlar var, bir diğer tarafta tepeden emir almadan adım atamayanlar var. Bir tarafta bu ülkenin insanlarını barış içerisinde yaşatmak isteyen, ülkemiz kalkınsın, büyüsün diyen, gelişsin diyenler var. Diğer tarafta ben işime bakayım da millet ne olursa olsun diyenler var. 7 Haziran’dan beri milletimiz izliyor, milletimiz görüyor. En güzel notu da milletimiz verecektir. 13 yılda bu ülkeyi ne hale getirdikleri belli. Biz Türkiye’den sadece 4 yıl istiyoruz. Huzur için, barış için, kalkınma için, hukuk devleti için, demokrasi için, birlikte yaşama iradesini güçlendirmek için, temel uzlaşmazlık konularını çözmek için biz milletimizden 4 yıl yetki istiyoruz. 1 Kasım’a bu hazırlıklar ve bu çerçeve içerisinde gideceğiz. Gelişmeler devam ediyor.

Bu çerçeve içerisinde sizin bugünkü gelişmelerle ilgili sorularınız varsa onları da ayrıca yanıtlayabilirim.

Soru- YSK, önseçime ilişkin başvurunuzu kabul etti galiba, 1 Kasım’a kadar ki süreçte neler olacak? Aday belirleme süreci nasıl ilerleyecek?

Haluk KOÇ- Şimdi seçimin tarihi konusunda henüz tam bir netlik yok. 1 Kasın olarak buyuruldu bir yerlerden. Bilmiyoruz, 1 Kasım mı, 8 Kasım mı, 25 Ekim mi. Bu konuda bir netlik olacak, ona göre çıkacak takvime uygun olarak da CHP sürecini tamamlayacak.

Soru- Başbakan Davutoğlu’nun açıklamasını takip etmişsinizdir tahmin ediyorum. Parti Genel Başkanlarını aşıp da, milletvekillerine teklif götürmek gibi bir niyetim yok vurgusu öne çıktı. Ama bunun bir anayasal zorunluluk olduğunu da ifade etti. Bunu nasıl değerlendirirsiniz bir? İkincisi eğer partili milletvekillerinize herhangi birine böyle bir teklif olursa, ihraç edilir mi?

Haluk KOÇ- CHP, tavrını ortaya koymuştur. CHP, bu tavrını sergiledikten sonra zaaf gösterecek hiçbir CHP milletvekili yoktur.

Soru- Seçim takvimiyle ilgili 1 Kasım’a gelmesi durumda tatil öncesine denk geliyor buda bazı noktalarda sıkıntı yarattığı ifade ediliyor. Siz 1 Kasım tarihine nasıl bakıyorsunuz? Bu MYK’da gündeme geldi mi? Ertelenebilir mi? Böyle bir teklif sunabilir misiniz?

Haluk KOÇ- 8 Kasım olması her açıdan çok daha uygun olarak gözüküyor. Sizin belirttiğiniz handikabı da sayarak söylüyorum. Ama sonuçta bu kadar ciddi bir süreçten geçiyoruz. Bu kadar ciddi siyasal olayların geliştiği bir sürecin sonunda, 1-2 günlük tatilini feda ederek insanlar mutlaka Türkiye’nin yönetimi için iradelerini koymak için bazı fedakârlıklarda bulunacaklardır. Buna inanmak istiyorum. Henüz YSK açıklamadı biliyorsunuz, ortada dolaşan tarihler var. O tarih açıklandıktan sonra bizde görüşümüzü ifade ederiz ama 8 Kasım’da olabilmesi için YSK’da ki temsilcimizle de görüştük. Bu düşüncemizi ifade ettik.

Soru- Sayın Baykal’ın gazetelere yansıyan bazı demeçleri oldu, bu seçim hükümetiyle ilgili bir teklif gelirse o zaman kendisinin teklifine gereken cevabı vereceğini söyledi. Ayrıca meclis başkanlığı seçiminin bir kırılma olduğunu belirtti ve ben meclis başkanı seçilseydim koalisyon kurulurdu dedi. Bu sözleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Haluk KOÇ- Eğer teklif giderse vereceği yanıtı kendisi ifade ediyor zaten Sayın Baykal. Meclis Başkanlığı seçimi geride kalmıştır. Meclis başkanlığı seçimi bildiğiniz gibi Adalet ve Kalkınma Partisi adayının seçimiyle sonuçlanmıştır. Şimdi oraya geriye dönüp bir değerlendirme yapmak mümkün değil. Ama öncelikle şunu söyleyeyim. Normal mevzuat içinde söylüyorum. Teamülden bahsettik, teamüller içinde söylüyorum. Seçilen meclis başkanının, koalisyon oluşturma süreci içerisinde herhangi bir işlevi, fonksiyonu yoktur. Bir kişiye görev verilir, o siyasi partilerle temas yapar ve bir koalisyon kurulacaksa o şekilde gövdesi oluşur.

Soru- Partilere seçim yardımı yapılamayacak olması, milletvekillerine daha fazla mali yük bildirecek. Bazı milletvekilleri açıkladı. Finansal destek bulamayacağı için bu seçimlerde yer alamayacak. CHP’den böyle bir milletvekili var mı size beyan geldi mi?

Haluk KOÇ- Sonuçta bu ülke İstiklal Savaşını’da, Kurtuluş Savaşını’da her türlü yoksunluklar içinde yapmıştır. Para her şey demek değil, yeter ki mücadele edecek bir düşünceniz olsun, bir gücünüz olsun ver onu da alana yansıtacak iradeniz olsun. CHP için bunlar sorun değil. Biz parasız pulsuz da milletimizin, örgütümüzün fedakarlığıyla hep beraber bu süreci taşırız. Değişik havuzlardan beslenenlerin seçim yapması çok doğaldır ki daha kolay. Ama bunları neden olarak ileri sürmek yerine, tam tersine çok daha kamçılayacak bir süreçtir.

Soru- YSK’nın sonucu size ulaştı mı aday belirleme yönetmeliğinde ki değişikle ilgili? Olumlu mu?

Haluk KOÇ- Alt yazı geçti, olumlu.

Soru- Efendim, bu karar doğrultusunda, MYK’da gündeme geldi mi? Milletvekili listesi nasıl oluşturulacak? Yüzde kaçlık bir değişim söz konusu olacak? Hani böyle bir yönetmeliğe ihtiyaç duyulduğu için bir değişiklik bekliyoruz bizde.

Haluk KOÇ- Hayır gündeme gelmedi, dediğim gibi, seçim takvimi, net seçim günü belli olduktan sonra geriye dönük olarak bütün aşamaları biliyorsunuz takvimlendiriliyor. Hangi siyasi partinin hangi seçim bölgesinde hangi yöntemle adaylarını tespit edeceği de YSK’nın siyasi partilere sorduğu sorulardan bir tanesi. Onunda bir tarihi var. O belli olduğu zaman CHP, demin söylediğiniz soru çerçevesinde görüşünü ifade eder. Şuanda konuşulmadı o.

Evet, yürüyen Cumhuriyet Halk Partisi kongreleriyle ilgili örgütlerden sorumlu Genel Başkan yardımcılığı birimi ve Genel Sekreterlik ayrıca bir açıklama yapacak. Onu buraya ben getirmedim. Onlar yazılı olarak bir açıklama yapacaklar. O süreçle ilgili olarak da örgütlerimize bilgi verecekler.

Evet çok teşekkür ediyorum. İyi yayınlar, iyi çalışmalar.”

 

 

 

 

 

kaynak:chp.org.tr

Anahtar Kelimeler
YORUMLAR
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Henüz yorum yapılmamış ilk yorum yapan siz olun...
2
Sağ 300x250 Reklam
YAZARLAR