DEMOKRASİNİN YIKILMASINA ASLA İZİN VERMEYECEĞİZ
Ülkemize, milletimize kast etmiş olan, FETÖ’nün Türkiye’den temizlenmesi bir zorunluluktur. Bunu başımıza açmış olan siyasi yapının da bu konu ile ilgili hesap vermesi, bu temizlik kadar zaruridir.
7.09.2016 22:53:21
Bu haber
759 kez okundu
TÜRKİYE DEMOKRASİSİNİN YIKILMASINA ASLA İZİN VERMEYECEĞİZ
CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK), Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında, parti genel merkezinde toplandı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Doç. Dr. Selin Sayek Böke, MYK Toplantısı sonrasında yaptığı basın açıklamasında, “Ülkemize, milletimize kast etmiş olan, FETÖ’nün Türkiye’den temizlenmesi bir zorunluluktur. Bunu başımıza açmış olan siyasi yapının da bu konu ile ilgili hesap vermesi, bu temizlik kadar zaruridir. Bütün kurumlar nasıl temizleniyorsa; FETÖ’yü devlete yerleştirmiş olan AKP’nin de kendi içerisinde bir siyasi temizlik yapma zamanı geldi, çoktan geçiyor.” dedi.
Genel Başkan Yardımcısı Böke’nin, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başkanlığında toplanan Merkez Yönetim Kurulu’nun gündemine ilişkin parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısındaki konuşması şöyle:
Değerli basın mensupları, bizleri ekranları başında izleyen çok sevgili vatandaşlarımız, her şeyden önce hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Her hafta olduğu gibi bu hafta da sizlerle Cumhuriyet Halk Partisinin Türkiye’nin gündemine dair yaptığı değerlendirmeleri paylaşmak üzere bir aradayım.
BİR ÜLKEYİ ÜLKE YAPAN MATEMİNİ ACILARINI BİRLİKTE YAŞAYABİLMEKTİR
Ve maalesef her hafta olduğu gibi bu paylaşıma acılarımızı paylaşarak başlamak durumundayız ve maalesef her hafta olduğu gibi bu acılarımızın büyüdüğü gerçeğini anımsatma ihtiyacıyla başlamak durumundayız. Ülkemizin her köşesinde bizlere hayatı daha güvenli kılmak için mücadele veren, vatani görevlerini yapan gencecik insanlarımızı her gün onlarca sayılarla kaybediyoruz, kurban veriyoruz. Teröre, hain bir teröre kurban veriyoruz. Gençlerimizi, geleceğimizi yakıp yıkan bu gerçek bizden canlarımızı alıyor ve maalesef bu sayı her gün hızla artıyor. Geçtiğimiz hafta sonu elimiz yüreğimizde geçti. Cuma günü başlayan çatışmalarda sadece hafta sonu 30 canımızı kaybettik, 30 şehit verdik. Yalnızca Cumartesi 20 gencimizi kaybettik. O gün tarihimize “Kara Cumartesi” olarak yazıldı. Unutmayalım biz 30 can kaybettik. 30 anne evladını kaybetti. O evlatların eşleri vardı, o evlatların çocukları vardı, o evlatların kardeşleri vardı. Bu acılar hepimizin acıları.
Ülke olarak kaybettiğimiz bu değerlerin, canların matemini birlikte tutmak zorundayız. O kayıplar yaşanmamış gibi veya bu kayıplar normalmiş gibi davranmaya hiçbirimizin hakkı yok. Bu fedakâr evlatlarımız daha iyi bir gelecek için, Türkiye için çalışırken canlarından oluyorlar. Biz hayatımıza onlar canlarını kaybetmemiş gibi devam edemeyiz. Edilmesine de asla izin veremeyiz. Bir ülkeyi ülke yapan matemini ortak tutabilmektir. Bir ülkeyi ülke yapan acılarını birlikte yaşayabilmektir. Toplum olarak derde, kedere ve tabi mümkünse daha çok mutluluğa ortak olmak demektir. Derdi, kederi yok saymak bu ortaklığı zaten bozmak demektir. Ülkemizin belli bir bölgesinde her gün onlarca gencimiz can kaybederken geri kalanında hayat normalmiş gibi yaşanıyorsa burada ciddi bir sorun var demektir. Toplumsal birlikteliğimizi kuvvetlendirmek, gerçek ve samimi bir mutabakat kurmanın ilk adımı işte bu ve bunun gibi acıları paylaşmaktan geçer. Hayatlarını ülkesi için feda eden gençlerimiz bırakın manşetleri artık gazetelerin ilk sayfalarında bir satırda dahi kendilerine yer bulamıyorlar. Kara Cumartesi gibi bir günden sonra ertesi gün yine kalbimiz kanayarak ve yüreğimiz ağzımızda gazeteleri elimize aldık ve şunu gördük. Kaybettiğimiz 30 gencimiz yandaş medyanın baş sayfasında yoktu, diğer medya da korkusundan olacak bir iki satırla bu durumu geçiştirmek zorunda bırakılmıştı.
TERÖR HAMASETLE ENGELLENMİYOR
Zaten kanayan yüreğimiz bu tabloyla birlikte daha da ağırlaştı. Kim olursak olalım terör yokmuşçasına davranamayız. Terörü ülkemizin değişmeyecek kaderi gibi kabullendirilmeyi asla kabul etmeyiz. Bu kaderi değiştirmekle yükümlüyüz. Terör hamasetle engellenmiyor. Siyasi nutuklarla terör yangını söndürülemiyor. Hepimiz, öncelikle de siyaset kurumu terör ve terörün aramızdan aldığı evlatlarımız adına bir sorumluluk duymak zorundayız. Çocuklarımız ölüyorken biz hiçbir şey yaşanmıyormuş gibi davranamayız. Biz bu ülkenin sorunlarının nasıl çözüleceğini hep birlikte konuşmak zorundayız. “Çözüm mözüm yok” deme lüksü hiçbir siyasetçinin yoktur. Hele de bu işi ciddiye alan ve bir Türkiye sevdası olan siyasetçi asla yaşanan bu kan kayıplarından sonra böyle ciddiyetsiz cümleler kurma lüksüne sahip değildir.
BİR YATIRIM İKLİMİ ANCAK BİR YAŞAM İKLİMİ OLURSA GERÇEKLEŞEBİLİR
Siyasetin görevi her şart ve koşul altında memleketin kanayan yaralarını tespit etmek ve bu yaralara çare üretmektir. Onun için iktidar seçilirsiniz, çözmek için kanayan yarayı durdurmak için, ölümleri Türkiye gerçeği olmaktan çıkartmak için, terörü sonlandırmak için. Terör sorununa dair ciddi bir yaklaşım ortaya konmuyor, hükümet tarafından konmadığı gibi bu gerçeği yok sayan ve çok da gayriciddi olan, sonrasında da güneydoğu ve doğu bölgesine dair bir teşvik paketi açıklanıyor. Bölgesel Kalkınma Türkiye’nin öncelikli sorunlarından biridir. Bölgesel kalkınmada kamu yatırımları doğal olarak öncü yatırımlar olmalıdır. Ancak unutulmamalıdır ki, bu kamu yatırımlarının gerçeğe dönüşebilmesinin tek koşulu bir yatırım iklimi olmasıdır. Bir yatırım iklimi de ancak bir yaşam iklimi olursa gerçekleşebilir. Bunların inşa edilmediği bir Türkiye’de bu paketler daha doğarken ölü doğarlar. Bu gerçekleri gözardı eden hükümetin kaynağını da belirleme zahmetine girmeyen gayriciddi yaklaşımı asla kabul edilemez. Orada insanlar var, orada bir yarın umudu beslemek için gayret gösteren vatandaşlarımız var. Onların bu gayretini ve yaşamlarını ciddiye almakla yükümlüsünüz.
HÜKÜMET, ÜNİVERSİTELERDE KENDİNDEN OLMAYANLARI TEMİZLEME GAYRETİNDE
Bütün bunlar olurken bir yandan da bir insan temizliği gerçekleştiriliyor. Üniversitelerimizde yıllarca kendilerine emek vermiş, bilim üretmek için kendilerini odalarına kapatmış, yarın daha aydınlık bir Türkiye olsun diye gençlerle bir arada çalışan akademisyenlerimiz var. Kolay yetişmiyorlar ve Türkiye’nin yarını için olmazsa olmaz insanları akademisyenler.
Şimdi üniversitelerde hükümetin solcu bildiği, demokrat bildiği, Atatürkçü bildiği, kısacası kendinden olmayan kim varsa temizleme gayretine girdiği bir dönemden geçiyoruz. Bizden değilsen darbecisin diyen bu yaklaşım esasında darbecilerin yaklaşımından hiç de farklı değil. Nasıl ki, 12 Eylül’de o darbe faşizmi Türkiye’de bilim üreteni, fikir üreteni yok etmeyi kendine görev bilmişse şimdi maalesef hükümette yine fikir üreteni bu fikri özgürce söylemek isteyeni yok etmeyi kendine görev edinmiş gözüküyor. Biz ne yaptığımızın çok farkındayız. Türkiye’yi devleti ele geçirme ihtirasıyla siz bu hale getirdiniz. Çünkü derdiniz asla Türkiye olmadı. Derdiniz bu devleti ele geçirmek oldu ve size karşı demokrasi diyen, bir Türkiye sevdalısı olan herkesi de kendinize karşı gördünüz. Şimdi yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali herkesin, FETÖ’ye karşı çıkan herkesin hayatını zindan ediyorsunuz.
TÜRKİYE’DE YENİ 1402’LİKLER YARATMA ARAYIŞLARINA KARŞI MÜCADELE VERECEĞİZ
Buradan bir kez daha uyarıyoruz. Türkiye’nin en değerli insan gücünü siyasi fırsatçılıkla tüketmenize asla izin vermeyeceğiz. Yarın yine ‘aldatıldık’ diye bundan da sıyrılmaya çalışmanıza hiç izin vermeyeceğiz. Yeni mağduriyetler yaratıp Türkiye’nin geleceğini yine kendi siyasi ihtiraslarınızla yok etmenize de biz asla geçit vermeyeceğiz. Üniversitelerden, akademisyenlerden, Türkiye sevdalılarından elinizi çekin.
Barış için ‘Akademisyenler Bildirgesi’ne imza atmış olan ve bu sebeple zaten bir hukuki süreçten geçiyor olan değerli akademisyenlerimiz bunu bir fırsat bildiler ve onları yok etmek istediler düşüncesiyle KHK’larla okullarından atıldılar. Biz bu hukuki mücadelenin yanında sonuna kadar duracağız. Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye’de yeni 1402’likler yaratma arayışlarına, akademiyi bir sivil darbeyle iktidarın arka bahçesi yapma anlayışına elindeki tüm araçlarla sonuna kadar mücadele verecek.
G20 zirvesi gerçekleşti. Başka bir dünya tarif ediliyor. Teknolojiyle büyüyecek, inovasyonla değişecek, yenilenecek bir dünya ekonomisi tarif ediliyor. Eğer Türkiye bu yeni dünya ekonomisinin bir parçası olacaksa, eğer Türkiye potansiyeli olan ekonomik güce erişecekse bunu ancak fikir üreterek yapabilir. Bunu yapabilmesi içinde bilim insanlarının özgürce fikir üretebildikleri üniversitelerin olmazsa olmaz bir şart olduğu gerçeğini kabul etmek gerekir. Özgür düşüneceğiz, düşündüğümüzü konuşacağız, belki anlaşamayacağız ama böylece yenilikleri beraber ortaya çıkartabileceğiz.
HÜKÜMET, MEDYADA DA DARBE HUKUKUNU İŞLETİYOR
Nasıl ki, bilginin özgürce üniversite ortaya çıkartılmasından rahatsızsa iktidar bu bilginin siz değerli medya mensupları tarafından da özgürce paylaşılmasından bir o kadar rahatsızlar. Bu da kabul edilemez. Nasıl ki, üniversitede fikir özgürlüğü bir zorunluluksa medyanın da bu fikirleri özgürce paylaşabilmesi bir demokrasinin olmazsa olmazıdır. Daha bugün, bu sabah FETÖ’nün imamlarının TSK yapılanmasıyla ilgili bir kitap yazmış olan, Türkiye’ye bu gerçeği göstermiş olan yazarlardan biri olan Yeniçağ gazetesinden Yavuz Selim Demirağ gözaltına alındı. Ve bu muameleye tabi tutulan tek gazeteci değil, bu liste çok uzun. Darbe hukukunun hükümet tarafından işletildiği tek alan üniversiteler değil, aynı zamanda medya da. Ve maalesef bunlarla da sınırlı değil, suçun ve cezanın şahsiliği ilkesi de olduğu gibi ihlal ediliyor.
DEMOKRASİYİ HİÇE SAYAN HİÇBİR ADIMIN ORTAĞI OLMAYIZ
Bununla da bitmiyor. Bir darbe fırsatçılığıyla Kanun Hükmünde Kararnamelerle parlamento ve Türkiye demokrasisi yok sayılıyor ve bu yok saymanın da bir mutabakat adı altında bizler tarafından kabul edilmesi isteniyor. Bizler gerçek Türkiye romantikleriyiz. Bizler gerçek Türkiye sevdalılarıyız ve bizler Türkiye’nin yarınının demokrasi üzerinde yeşermesi gerekliliği konusunda çok kararlıyız. Bu konuda eminiz. Türkiye demokrasisi için her adımda mutabıkız. Ama bu demokrasiyi hiçe sayan hiçbir adımın da ortağı olmayız. Biz anayasaya karşı olan KHK’larda mutabık değiliz, asla olmayacağız. Biz adli yıl açılışlarının sarayda yapılmasına mutabık değiliz, asla olmayacağız. Biz meclisin yok sayılmasında mutabık değiliz, asla olmayacağız. Biz üniversitelerin özgürlüklerinin ellerinden alınması konusunda mutabık değiliz, asla olmayacağız. Suçlu, suçsuz ayrımı yapmadan bir cadı avına dönüşmüş hukuk süreçlerde asla mutabık değiliz, asla da olmayacağız. Bir cemaat örgütlenmesinin sonucunu en ağır biçimde bir ülke olarak yaşamışken devletin bu kez başka cemaatlere teslim edilmesi konusunda mutabık değiliz, asla da olmayacağız. Mutabık olduğumuz tek bir şey var. O da darbelerin karşısında durulması gerektiği ama Türkiye’de samimi bir demokrasi inşa edilmesi gerektiği. İşte bu konuda mutabıkız. Ve bu darbelerin bir daha yaşanmaması için AKP’nin eliyle devlete yerleştirmiş olduğu FETÖ’den devletin temizlenmesi gerektiği konusunda da mutabıkız. Ellerinizle yerleştirdiniz. Şimdi hep beraber hukuk çerçevesi içerisinde bu temizliği yapacağız. Ama asla demokrasi dışına çıkan adımlarınızda yanınızda olmayacağız. Bir darbe fırsatçılığıyla Türkiye demokrasisinin yıkılmasına asla izin vermeyeceğiz. Ülkemize, milletimize kast etmiş olan, FETÖ’nün Türkiye’den temizlenmesi bir zorunluluktur. Bunu başımıza açmış olan siyasi yapının da bu konu ile ilgili hesap vermesi, bu temizlik kadar zaruridir. FETÖ’yle mücadele; bütün kurumlar nasıl bu mücadele kapsamında temizleniyorsa; her şeyden önce FETÖ’yü devlete yerleştirmiş olan AKP’nin de kendi içerisinde bir siyasi temizlik yapma zamanı geldi, çoktan geçiyor. Kendileri söylemişlerdi; “Büyük şehirlerinizi parsel parsel verdik” dediler, “Peşkeş çektik” dediler, Fetullah Gülen ile kol kola resimlerini her yerden yayınladılar, Pennsylvania’ya ziyarete gidip; bunu bir dış ilişkiler gibi sundular. Vatandaşın kendilerine vermiş olduğu demokratik yetkileri; yasa dışı olduğu belli olan bir örgütle açıkça paylaştılar. Şimdi bu temizliğin de yapılması gerekiyor.
AKP, KENDİ SİYASİ İKTİDARINI KOLLUYOR
Ancak; bütün bu yapılanlardan şunu görüyoruz. Yaklaşım küçük balıkları temizleyelim, büyük balıklara dokunmayalım. Bunun arkasında da yatanın AKP iktidarının kendi siyasi iktidarını kollamak olduğu gerçeği apaçık ortada. Bu ülkenin masum insanlarının canlarına kast etmiş, fedakar askerlerine kumpaslar kurmuş, namuslu akademisyenlerine, işini yapan gazetecilerine hayatı zindan etmiş, en sonunda da ülkenin kendi uçağını, tankını, tüfeğini gasp edip, insanlarımızı katletmiş bu örgütle mücadele etmek; bu ülkenin siyaset kurumunun, bu ülkeye borcudur. Yapılmak zorundadır. Dün bu yapıyla paralel yollarda yürüyen AKP’nin, temizliğe hiç de paralel olmayan bir biçimde hemen kendi içinden başlaması gerekmektedir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Anahtar Kelimeler
YORUMLAR
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter
kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar
hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Henüz yorum yapılmamış ilk yorum yapan siz olun...
2