Üst Header Banner Reklam
G-20 TÜRKİYE’NİN SURİYE YALNIZLIĞINI TEYİT ETMİŞTİR
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Prof. Dr. Haluk Koç, “Antalya’da toplanan G-20 zirvesi Türkiye’nin Suriye politikaları bağlamında yalnızlığını teyit etmiştir” dedi.
17.11.2015 18:32:31
Bu haber 424 kez okundu
G-20 TÜRKİYE’NİN SURİYE YALNIZLIĞINI TEYİT ETMİŞTİR

 G-20 TÜRKİYE’NİN SURİYE YALNIZLIĞINI TEYİT ETMİŞTİR

CHP Genel Başkan Yardımcısı Koç, MYK toplantısı sonrası gündemi değerlendirdi:

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Prof. Dr. Haluk Koç, “Antalya’da toplanan G-20 zirvesi Türkiye’nin Suriye politikaları bağlamında yalnızlığını teyit etmiştir” dedi.

MYK toplantısı sonrası siyasi gündemi değerlendiren Koç, Türkiye’nin ev sahibi ülke avantajıyla sahne önünde sergilemek istediği görüntünün toplantının içeriğine yansımadığını savunurken, bunun izlerinin ABD Başkanı Obama ve Rusya Devlet başkanı Putin’in açıklamalarında da bulunduğunu kaydetti. CHP Genel Merkezi’ndeki basın toplantısında Koç şu mesajları verdi:

YENİ DÖNEM “GÜÇ ZEHİRLENMESİNE” ZEMİN TEŞKİL ETMESİN

“Değerli arkadaşlarım, Merkez Yönetim Kurulumuz toplantısını bitirdi. Birazdan 26. dönemin yemin töreni yapılacak TBMM’de. Umarım bu yeni yasama dönemi iktidar partisinin elde ettiği seçimdeki oy oranının daha önce yaşandığı gibi bir güç zehirlenmesine zemin teşkil etmeden daha uyumlu, verimli bir parlamento dönemi olmasına zemin teşkil eder.

Bunu söylüyorum çünkü daha önce yaşadıklarımız bu çerçevede hepimizin aklında. Yeterli çoğunluğum var, ben istediğimi yaparım, istediğimi söylerim. İktidara yakın bazı köşe yazarlarının bugün köşelerinde yol haritası vermelerine rağmen gazetelerde, köşelerde kalabilecek temennilerin ötesine geçmesini diliyorum.

FRANSIZLAR “KOKTEYL TERÖR” DEMEDİ

Değerli arkadaşlarım, geçen hafta biliyorsunuz Paris’te IŞİD terörünün çok acı bir sonucunu daha gördük. Daha önce bu acıyı, bu sıkıntıyı yaşamış bir ülke olarak bir kere daha Fransa’ya, Fransız halkına Cumhuriyet Halk Partisi adına da başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz. Ama orada terör saldırısından sonra devlet yetkilileri hiçbir zaman bu terörü adres saptırarak bir kokteyl terör olarak tarif etmediler. Yani olayın A’sı, B’si, C’si basına bir kısıtlama da getirilmeden, sosyal medya yavaşlatılmadan tüm ayrıntılarıyla halkla paylaşıldı ve Fransa bundan sonrası için yol haritasını da kendisi çizdi.

Bizde daha önce kurulan dostlukların, daha önce kurulan siyasi şemsiyelerin herhalde etkisiyle terörü yapan adresler belli olmasına rağmen, o adres dahi net olarak Ankara katliamından sonra söylenememişti. Bunu da hatırlatmak istiyorum.

CNN SADECE OBAMA’NIN TOPLANTISINI VERDİ

Değerli arkadaşlarım, yine G20 zirvesi biliyorsunuz geçen hafta içerisinde tamamlandı. Belki Paris’teki terör saldırısının dünyada yarattığı yankılar aynı zamanda eş zamanlı olarak dünya basınında yer aldığı için, TRT’deki çocuk kanalı kadar dahi uluslararası yayın kuruluşları G20 zirvesini kendi pencerelerinden yansıtamadılar. CNN International bile sadece Obama’nın basın toplantısını canlı verdi. Bir iki ufak haber dışında. Önemli kanal olduğu için söylüyorum. Diğerleri de aynı şekilde.

Yani burada bazı hususlara değinmemiz gerekiyor. Onlardan bir tanesi ABD ve Rusya hemen G20 zirvesi öncesi Viyana’da Türkiye’nin de katıldığı bir konferans düzenlediler biliyorsunuz. Bunu Suriye olayları ortaya çıktığında, acı gelişmeler yaşandığında Türkiye’nin önermesi gereken bir öneri olarak Cumhuriyet Halk Partisi o tarihte dile getirmişti hatırlatmak istiyorum. Ama o günkü şartlar içerisinde bir takım hülyalarla, geçmişe dönük rüyalarla, mezhep eksenli politika tercihleriyle Türkiye Suriye batağında ne yazık ki, bölgedeki ağırlığıyla orantılı bir duruş sergileyemedi. Ve bugün ABD ve Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanlarının vardıkları kararda Türkiye sadece o toplantıda dinleyici olmaktan öteye gidemedi.

TÜRKİYE TEZLERİ BAKIMINDAN AÇIK YENİLGİ

Şimdi G20 zirvesiyle birleştirdiğimiz zaman Viyana’daki toplantıyı. Baktığınızda önemli ana aktörlerin tutumlarını göz önüne aldığımızda Türkiye’nin ısrarla dile getirdiği güvenli bölge, terörden arındırılmış bölge veya uçuşa yasak bölge seçeneklerinin tamamen devre dışı kaldığını görüyoruz. Bu Türkiye’nin tezleri bakımından açık bir yenilgidir, açık bir taleplerini yerine getirememiş olması durumudur. Ama biz ne yazık ki, ev sahipliğinin getirdiği coşkuyla esas ortaya çıkan sonuçları yorumlamaktan biraz uzak kalıyoruz.

ANTİ IŞİD’CİLER YABANCI ASKERE HALA ÇOK DİKKATLİ

Yine anlaşılmıştır ki, anti IŞİD koalisyonunun başını çeken ülkeler Suriye topraklarına yabancı asker basmaması, yabancı asker girmemesi konusunda dikkatli tutumlarını sürdürmekteler. Yine bölgede PKK’nın uzantısı olan PYD’nin ABD’yle olan ilişkisi de açık bir şekilde devam ettiği açıklamalardan, yorumlardan anlaşılıyor.

Değerli arkadaşlarım, burada ABD "Suriye’de Beşar Esad’ın geleceğinin olmadığına inanıyoruz" derken, Türkiye" Esad’ın gelecek seçimlerde aday olmayacağını, olamayacağını" söylemektedir. Ancak herhalde Türkiye’nin şunu çok iyi görmesi gerekir. Esad’ın geleceğine Türkiye değil, Suriye halkı karar verecektir. Viyana görüşmelerinden çıkan temel sonuç da Türkiye’nin bu görüşünü, Dışişleri Bakanı tarafından ifade edilen bu görüşünü desteklememektedir. Bunu da ifade etmek istiyorum.

İki önemli liderin yaptığı basın toplantısında ifade ettiği sözler son derece anlamlıdır. Ev sahipliğinin verdiği coşkuyla bunları satır aralarında kaçırıyor olabiliriz. Ama Obama’nın yaptığı basın toplantısında bilhassa G20’deki Müslüman ülke liderlerine dönük ifade ettiği cümle son derece önemlidir, üzerinde durulması gerekir. Müslüman ülkelere radikal terör örgütlerine gençlerin yönelmesi konusunda kendi sorumluluklarını yerine getirip getirmediklerini kendi kendilerine sorması talep ediliyor. Herhalde G20 içerisinde Türkiye ve Suudi Arabistan dışında Müslüman ülke yok. Müslüman ülke liderlerinin Obama’nın bu sözünün üzerinde özenle durmaları gerekiyor. Omza el atmakla, koldan çekiştirmekle bu samimiyetler kurulamıyor, diplomatik tavırlar bir cümleyle de olsa muhatabını bulunduğu yere çivileyebiliyor.

PUTİN, ‘RADİKAL TERÖRE DESTEK VERENLER’ DİYOR

Yine bir diğeri Putin’in yaptığı basın toplantısında ifade ettiği açıklamalar. Bu daha da önemlidir. Şunu söylüyor Putin, G20 ülkeleri içerisinde isim vermiyor ama radikal teröre destek veren ülkeler var diyor. Bunu Türkiye ne kadar aldı bilmiyorum. Ama daha önce yaşanan süreçler, dünyadaki istihbarat örgütlerine ulaşan bilgiler, Türkiye’deki değişik dönemlerde yaşanan tartışmalar, Türkiye’nin tavrı Putin’in bu sözlerinin üzerinde durulması gereğini ortaya çıkıyor. Bu açık bir suçlamadır. Hatta Putin şunu ilave ediyor. Petrol yüklü konvoyların uzunluğu onlarca kilometreyi buluyor ve uydu fotoğraflarından da IŞİD’ın bu petrol ticaretine ait görüntüleri liderlere izlettiğini ifade ediyor.

Ekran önünde demin söylediğim gibi samimi pozlar vermek ayrı, fakat politik gerçeklik içerisinde orada bu iki liderin Türkiye’yi de hedef alan sözlerinin iyi okunması, değerlendirilmesi gereğini düşünüyoruz.

Yine mülteciler konusunda Türkiye’nin çabaları takdir ediliyor ama Türkiye’nin elini rahatlatacak bir kararın çıkmadığını da sonuç bildirgesinden görmüş oluyoruz. Ve bu konuda bir görüş birliğinin oluşmadığı da açıkça sergileniyor.

ULUSLARARASI PLATFORMDA YALNIZLIĞIMIZIN TEYİDİ

Değerli arkadaşlarım, sonuç olarak G20 zirvesi Türkiye’nin uluslararası platformlarda bilhassa Suriye bağlamındaki şimdiye kadar olan tutumunun kendisine getirdiği yalnızlığın teyit edildiği bir toplantı olmuştur. IŞİD’le mücadele konusunda gittikçe artan beklentiler Türkiye’nin Suriye’ye dönük şuana kadar yürüttüğü planların gerçekleşmesinin de imkansız olduğunu bu bölümle ilgili konuşmamın başında ifade ettim ortaya koymuş görünmektedir.

Yani ev sahibi ülke olmanın getirdiği avantajla sahnede gösterilmeye çalışılan ağırlığın toplantı içeriğine yansımadığı acı bir gerçektir. Bunu belki mizahi bir beklenti ya da bir değerlendirme olacak ama TRT Çocuk kanalının G20 toplantısına verdiği önem kadar uluslararası önemli yayın kuruluşlarının G20’den bihaber gibi davrandıklarından da çıkartabiliyoruz.

BAŞBAKAN, CUMHURBAŞKANININ GÖLGESİNDE

Bu arada Sayın Başbakanın konumuyla da ilgili bir değerlendirme bir iki cümle eklemek durumundayım. Sayın Başbakan üzülerek bunu bir kere daha altını çizerek söylüyorum. Üzülerek söylüyoruz, bunu Sayın Kılıçdaroğlu’da defaten söyledi. Geleneksel olarak temsil edilmesi gereken bir toplantıda, kendisinin temsil etmesi gereken bir toplantıda gereken platformlarda Cumhurbaşkanının gölgesinin altında bırakıldığı da açık bir gelişmedir. Hasbelkader bakan olmuş bazı kişilerin efendim Cumhurbaşkanımızla Başbakanımız arasına fitne sokamazlar filan gibi böyle günlük sokak laflarına cevap vermek için bunu söylemiyorum. Bu acı bir gerçektir. G20 toplantılarında Türkiye’nin idari sistemi bakımından temsil etmesi gereken makam Başbakan makamıdır. Daha önceki toplantılarda da Avusturalya son toplantı örneğinde olduğu gibi Sayın Davutoğlu’nun bu görevi sürdürmesi gerekirdi. Ama sahnede hep ben, yine ben, tek ben, her zaman ben bir anlayışın ön safta bulunduğunu ve Başbakanı Türkiye’nin idari sisteminin açıklığına, netliğine, mevcut anayasasındaki görev tanzimine rağmen mevcut Cumhurbaşkanı tarafından baskılandığını görüyoruz. Bir kere daha söylüyorum Başbakan adına bunu üzülerek tespit ettiğimizi ve ifade ettiğimizi de eklemek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, tabi bu tavır ve davranışlar önümüzdeki dönem hükümet etme yani yürütme görevinde de aynı şekilde Başbakanı gölgede bırakacak tarzda sergilenir ise Türkiye’nin bu 26. dönem parlamentosundan da istediği toplumsal huzuru, beklentiyi bulmasının zor olacağını göstermek durumundayız.

OCAK’IN İLK YARISINDA OLAĞAN BÜYÜK KURULTAY

G20’yle ilgili değerlendirmelerden sonra biliyorsunuz bir olağan kurultay sürecimiz devam ediyor. Şuana kadar 12 ilimizde kongrelerimiz tamamlandı. Geçen hafta sonunda da birçok ilçemizde kongrelerimiz yapıldı. 15 Aralık tarihi itibariyle bir iki itiraz yapılan yer dışında mahalle temsilciliği seçimleri tamamlandı. Bütün kongre takvimleri de belirlendi. Özet olarak şöyle söyleyebilirim. Aralık ayının sonuna kadar bütün illerimizde kongrelerimiz tamamlanmış olacak ve Ocak ayının ilk 15’i içinde de Cumhuriyet Halk Partisi olağan kurultayını gerçekleştirerek yeni bir kadroyla, yeni bir yönetim anlayışıyla, yeni bir işbölümüyle yoluna devam edecek.

TOPLUMSAL MUHALEFETİN ÖNCÜSÜ OLMAYA DEVAM

Bu yoluna devam edecek derken toplumsal muhalefeti kucaklamayı sürdüreceğiz. Türkiye’de birliğin, Türkiye’de birlikte yaşama iradesinin temel savunucusu olma görevimizi sürdüreceğiz. Türkiye’de hiç kimseyi ayrıştırmama ilkemizi, hiç kimseyi dışlamama ilkemizi, hep beraber bunu her toplantıda söylüyoruz eşit haklara sahip, eşit hukuku paylaşan eşit birer cumhuriyet yurttaşı olma yönündeki tüm engelleri kaldırarak siyasi mücadelemize devam edeceğiz. Bunun güvencesi olmaya devam edeceğiz.

SİYASİ VAATLERİN TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ

Bu arada seçimler öncesinde Cumhuriyet Halk Partisinin önünü çektiği temel ekonomik vaatlerin refahın tabana yayılması bağlamında dile getirdiği tüm önermelerin, daha sonra 7 Haziran – 1 Kasım arasında iktidar partisi tarafından da taklit edilmesinden mutluluk duyduğumuzu daha önce ifade etmiştim. Bunlarında hayata geçmesi bakımından siyasi takibimizi, ısrarımızı, baskımızı sürdüreceğiz. İktidarda olmasak bile asgari ücretlilere, emeklilere, taşeron işçilere kadro verilmesi konusunda verilmiş sözlerin hepsinin takipçisi olacağız ve iktidardaymış gibi bunların gerçekleşmesi bakımından da üzerimize düşeni yapacağız.

İktidar partisini bu söylemlere getirmekte önemliydi. Sonuçta üzüm yemekse bu iş, bağcıyı dövmemekse mesele üzüm yeme konusunda toplumsal gelirden en az payı alan, refahın adil dağıtılmadığı için sıkıntı çeken toplum kesimlerine dönük vaatleri sanki Cumhuriyet Halk Partisinin sözleriymiş gibi gerçekleşmesi için elimizden katkıyı da koymaya devam edeceğiz.

DAHA KAPSAYICI BİR TBMM DÖNEMİ

Birazdan TBMM’de yemin töreni olacak. 26. dönem başlayacak, daha sonra başkanlık divanı teşekkülü ve ondan sonra komisyonlar ve süratli bir çalışma dönemi başlayacak. Umarım yeni dönem daha huzurlu olur, daha kapsayıcı olur, daha güç zehirlenmesinden uzak olur ve toplumun beklediği süreçler biz kendi üzerimize düşen kısmı yerine getirerek iktidarda kendi üzerine düşeni demin yaptığım tespitlerdeki hataları tekrarlamadan yerine getirmesi durumunda Türkiye daha sağlıklı bir noktaya, döneme taşınır diye düşünüyorum.

HUKUK KURALLARI İÇİNDE TERÖRLE MÜCADELE

Bu arada Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde güvenlikle ilgili, terörle mücadele noktasında iktidarın daha önce bilerek, göz yumarak bıraktığı boşluklardan doğan aksaklıkların giderilmesi yönünde bazı adımlar atılıyor. Bu hususlar yerine getirilirken tabi Türkiye terörle mücadelesini yapacaktır bunda hiç şüphe yok. Türkiye kendi güvenliğini sağlayacaktır bunda hiç şüphe yok. Ama üzerinde durulması gereken en temel konulardan bir tanesi bu mücadele yapılırken ulusal ve uluslararası hukuka bağlı kalarak Türkiye bir hukuk devleti olarak bu görevini yapmak durumundadır. Bunu da yaşanan bazı olaylar çerçevesinde dışarıya yansıyan görüntüler ve bazı gelişmeler üzerine bir kere daha hatırlatmayı bir görev olarak kabul ediyorum.

Anahtar Kelimeler
YORUMLAR
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Henüz yorum yapılmamış ilk yorum yapan siz olun...
2
Sağ 300x250 Reklam
YAZARLAR