Üst Header Banner Reklam
Görüşme Sonrası Basın Açıklaması
Yeni anayasa Türkiye'nin kimlik belgesidir. Türkiye'nin 2023'e ilerlemedeki yol haritasıdır. Bu bakımdan Başbakanımız, Türkiye'nin her alanındaki sorunların aşılması için en üst hukuki metin olan anayasada sadece değişikliklerle yetinilemeyeceğini
30.12.2015 15:44:04
Bu haber 761 kez okundu
Görüşme Sonrası Basın Açıklaması

 ÖMER ÇELİK’TEN BASIN TOPLANTISI

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, TBMM'de basın toplantısı düzenledi.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve beraberindeki heyete karşılamada gösterdikleri nezaket ve ortaya çıkan verimli tablodan dolayı teşekkürlerini sundu. Çelik, görüşmenin 2 saat 15 dakika sürdüğünü ve hemen hemen hiç ara vermeden son derece değerli bir görüşme olduğunu söyledi.

Asıl konunun yeni anayasa meselesi olduğunu vurgulayan Çelik, şöyle devam etti:

 

"Mevcut anayasanın değişmesi gerektiği, her iki tarafın da adlandırmasıyla darbe hukukuna kaynaklık eden bu anayasanın ruhundan başlayarak, ruhunun özellikle ve arkasından metninin beraberce değiştirilmesi konusunda tam bir mutabakat var. Tabi bizim yeni anayasa konusundaki görüşümüz son derece net bir görüştür. Biz Türkiye'nin mevcut bu devlet yazılımını ifade eden anayasayla çok daha fazla 2023 hedeflerine, bir yol yürüneceğine inanmıyoruz. 1876'dan beri Türkiye bir anayasa meselesini tartışıyor."

Çelik, 2011 yılında da siyasi partileri ziyaret ettiklerini ve ardından anayasa için uzlaşma komisyonu kurulduğunu hatırlatarak, net bir biçimde Türkiye'nin yeni bir anayasaya kavuşması gerektiğini ifade ettiklerini söyledi. Ömer Çelik, "Yeni anayasa Türkiye'nin kimlik belgesidir. Türkiye'nin 2023'e ilerlemedeki yol haritasıdır. Bu bakımdan Başbakanımız, Türkiye'nin her alanındaki sorunların aşılması için en üst hukuki metin olan anayasada sadece değişikliklerle yetinilemeyeceğini, Türkiye'nin artık anayasa konusunda revizyon dönemini geride bırakması ve tam bir reform anayasası zeminine geçilmesi gerektiğini açık bir şekilde ifade etmiştir" diye konuştu. Çelik, CHP Sözcüsü Haluk Koç'un da açıklamalarını yaptığını belirterek, "darbe hukukunun kaynağını oluşturan anayasanın değiştirilmesi konusunda CHP'nin de hemfikir olduğunu" söyledi.

Çelik, şöyle devam etti:

"Bunun yanı sıra bütün bir mevzuatımızdaki darbe hukukunun izlerinin silinmesi, mevzuatımızdan darbe hukukunun arındırılması konusunda da bir mutabakat var. Bu, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu tarafından dile getirildi. Bizim bundan önce Adalet Bakanlığı temelinde darbe hukukunun bütün unsurlarını ve bütün izlerini mevzuatımızdan arındırma yönünde bir çalışmamız var. Bu çalışma bundan sonrasında CHP ile paylaşılıp, grup başkanvekilleri kendi aralarında görüşüp  mevzuatımızın arındırılması için ne yapılması gerektiğini dile getirecekler.

AK Parti'nin uzlaşma komisyonuna verdiği yeni bir denetim modeli olan başkanlık sistemi, Başbakanımız tarafından gündeme getirildi. Bizim başkanlık sisteminden ne anladığımız, başkanlık sistemi çerçevesinde sadece etiket düzeyindeki tartışmaların verimsiz olduğu, içeriğe odaklanılması gerektiği, bu bakımdan bizim başkanlık sistemi önerimiz ile CHP'nin parlamenter demokrasi önerilerinin karşılıklı olarak tartışılması gerektiğini ve asıl odaklanılması gereken unsurun şu olduğunu; Türkiye'de temel hak ve hürriyetleri teminat alma konusunda, yargı bağımsızlığını temin etme konusunda, kuvvetler ayrılığını gerçekten kuvvetler ayrılığı düzeni haline getirme konusunda denge ve denetim mekanizmalarını güçlendirme konusunda en önemlisi de halkın devlet yönetiminde yegane özne olmasını sağlayacak bir anayasal sistemin ortaya çıkması konusunda, biz bunun, başkanlık sistemi ile mümkün olacağını söyleyerek, bu önerimizi gündeme getirdik.

Onlar da bunun parlamenter sistem ile mümkün olacağını söylediler. Bundan sonrasında bu iki sistemden veya başka önerileri olan varsa bunlardan hangisinin Türkiye'de gerçek anlamda kuvvetler ayrılığını, parlamentoyu özne yapacağını, halkın devletin öznesi olmasını sağlayacağını, ileri demokrasilerdeki gibi denge denetim mekanizmalarını güçlendireceğini karşılıklı olarak tartışalım istiyoruz."

 

Çelik, her sistemin olumlu örneğinin olduğu gibi olumsuz örneğinin de bulunduğunu belirterek, başkanlık sisteminin olumsuz örnekleri olduğu gibi parlamenter demokrasinin kendi içerisinden Hitler gibi aktörleri çıkardığı örneklerin de olduğunu söyledi. Çelik, önemli olanın, sistemi taşıyan ana kolonların ne olması konusunda mutabakata varmak ve bu kolonların hangi sistemde daha güçlü olacağı konusundaki tartışmayı gerçekleştirmek olduğunu vurguladı.

"Türkiye, AK Parti hükümetleri döneminde ciddi bir vizyon göstermiştir"

Çelik, şunları vurguladı:

 

"Bundan sonrasında bir uzlaşma komisyonunun ortaya çıkması halinde ki iki Genel Başkan bu çalışmanın yapılması gerektiğini söyledi. Sayın Genel Başkanımızın Milliyetçi Hareket Partisi'ni ziyaretinden sonra tablo daha da genişleyecektir. Bu çerçevede ele alınan konulardan bir tanesi Avrupa Birliği meselesi oldu. AB meselesi, AK Parti iktidarları döneminde bu devlet politikası haline gelmiştir. Türkiye, AK Parti hükümetleri döneminde ciddi bir vizyon göstermiştir. Kılıçdaroğlu da AB'ye tam uyum konusunda gerekirse fasılların açılmasını beklemeden, Türkiye'nin mükellefiyetlerini yerine getirmesi konusunda gereken desteği vereceklerini ifade etmişlerdir."

Görüşmede içtüzük meselesinin de gündeme geldiğini vurgulayan Çelik, Meclis'in sadece bir yasama fabrikası gibi çalışmaması, yasama faaliyetinin yanı sıra halkın iradesinin temsil edildiği en büyük organ olarak Türkiye'nin siyasal meselelerinin çözümüne en büyük zemini teşkil eden işlevin de yerine getirilmesi gerektiğini söyledi.

 

Çelik şöyle devam etti:

 

"Aynı zamanda yasama faaliyetinin yerine getirebilmesi aynı zamana da denge ve denetim mekanizmaları açısından üstüne düşen denetimi gerçekleştirebilmesi açısından Meclisin çalışma biçiminin gözden geçirilmesi konusunda herkes birçok şey söylüyor.

Geçen dönemde de yapılmış çalışmalar var. Bizdeki gibi Genel Kurula dayalı çalışma modeli dünyanın birçok yerinde terk edilmiş bir model. Asıl işler komisyonlarda bitiriliyor, sonra Genel Kurula geliyor ve buradaki tartışmayla bunlar sonuçlandırılıyor. Dolayısıyla hem iktidarın hızlı şeklide talep ettiği şekilde yasaların çıkması aynı şekilde muhalefetin muhalefet etme, denetleme, eleştirme görevinin de sağlıklı bir şekilde yapılabildiği bir Meclis çalışma dengesinin nasıl kurulabileceği, bunun içtüzük diline nasıl dökülebileceği konusunda hassasiyet var. Kuşkusuz iktidar Türkiye'yi yönetme sorumluğuna sahiptir. Bunun dışında hızlı çalışmak, yasaların hızlı çıkmasına ihtiyaç duymaktadır. Onun dışında muhalefetin doğal hakkı ve görevidir yasaların iyi kritik edilmesi ve hükümetin denetlenmesinin Meclis üzerinden yapılması. Bu çerçevede bakıldığında bu dengenin kurulacağı İçtüzüğün ortaya çıkması konusunda da Sayın Genel Başkanımız görüşlerini ifade etmiştir. Geçmişte yapılmış çalışma vardır. Bu çalışmada sadece 6 maddede anlaşmazlık görünüyordu. Bugün o çalışmayı yapan herkes, milletvekili veya bakan olarak Mecliste bulunuyor. Aynı arkadaşların bir araya gelerek süratli bir çalışma yapmaları ve bu İçtüzüğün değişmesi için ortak irade ortaya çıkması gerektiği konusunda da bir anlaşma zemini çıktı."

Yeni Anayasa

Vize muafiyeti meselesinde CHP'nin desteğini talep ettiklerini belirten Çelik, "Türkiye'nin AB'ye uyumu, Türkiye-AB ilişkilerinin gerçekleştirilmesi çerçevesine genel yaklaşımları noktasında da değerlendirmede bulunacaklar" dedi.

Çelik,  MHP ile görüştükten sonra tablonun daha da geniş bir perspektiften ele alınmış olacağını kaydetti.

Kendilerinin başkanlık sistemi, CHP'nin de parlamenter sistem konusundaki görüşlerini ifade ettiklerini belirten Çelik, "Ancak tartışmamız gereken konu bu sistemleri etiket, tabela, retorik düzeyde tartışmak değildir. Önemli olan bu sistemlerden hangisinin kuvvetler ayrılığını daha çok temin edeceği, yargı bağımsızlığını gerçekleştirilebileceğidir. Anayasanın bir hukuki metin olduğu kadar siyasi metin olduğunu da düşünürsek bu çerçevede şunu düşünmemiz geriyor: Halkın daha çok özne olduğu, halkın siyasetin ve devletin sahibi olma iradesinin altının daha çok çizildiği ve hukuken güçlendirildiği bir anayasa yazımını nasıl ortaya çıkarabiliriz? Buna odaklanmamız gerektiğini düşünüyoruz" diye konuştu.

Kuşkusuz yasaların çıkmasından önce iki parti arasında istişarelerin yapılması gerektiği, çeşitli vesilelerle ortaya çıkan toplumsal kutuplaşmayla ilgili fay hatları varsa bunların tamir, rehabilite edilmesi konusunda iki siyasi partinin daha çok istişarede bulunması gerektiği konusunda iki genel başkanın iyi niyetlerini beyan ettiklerini belirten Çelik, "Yeni anayasa iradesinin güçlendirilmesi ve pekiştirilmesi bakımından, Türkiye'nin yeni anayasaya duyduğu ihtiyacın altının çizilmesi bakamından son derece verimli bir görüşme olmuştur. Aynı zamanda 12 Eylül darbe, faşist düzeninden kalan mevzuatın temizlenmesi konusunda da yüksek bir irade ortaya çıkmıştır" dedi.

 

Yeni anayasa konusunda kurulacak komisyona HDP'nin üye verip vermeyeceği sorusuna Çelik, çalışma düzenine karar verildiğinde sürecin AK Parti'nin değil, geçmişte olduğu gibi Meclis Başkanının inisiyatifinde yürümesi gerektiğini belirtti. Çelik, "Sayın Meclis Başkanının kendi takdirleridir; nasıl bir davet yapacaklar, çalışma yürütecekler. Diğer partilerle görüşmelerimizi tamamlayacağız" karşılığını verdi.   

Çelik, HDP ile ilgili randevu konusunda ise şunları söyledi:

"Biz her partiden randevu isteriz. O partileri halklar kurmuştur. Halkın oy verdiği partiye, halkımıza duyduğumuz saygı gereği, o partiye oy vermiş vatandaşımıza duyduğumuz saygı gereği biz oradan randevu isteriz. Bu sebeple HDP'den de randevu istedik. Randevu istemenin sebebi, diğer partilere olduğu gibi halkın oy verdiği partiye duyulan saygıdır. Ama HDP yöneticilerinin anayasa gibi büyük bir meselede gayriciddi tutum takınmaları, Türkiye'nin uluslararası ilişkilerindeki önemli ihtilafta Türkiye'yi zedeleyici tutum almaları, arkasından da Sayın Genel Başkanımıza ve Başbakanımıza yaptıkları saygısızlık da bu randevu iptalinin sebebidir. Randevu istenmesinin nedeni o partiye oy vermiş vatandaşlarımıza duyduğumuz saygıdır, iptalin sebebi ise o parti yöneticilerinin, -parti tabanından bağımsız olarak değerlendiriyoruz bunu- Başbakanımıza ve konuşulacak konunun ciddiyetine yakışmayacak biçimde konunun içini boşaltacak yaklaşımla söylem tutturmalarıdır. Yoksa hiçbir partiyi kategorik olarak dışlamıyoruz. Çünkü o partilere oy veren vatandaşlarımızın iradesine duyduğumuz saygı bunu gerektirir. Ama o partilerin yöneticileri bu sorumluluğu taşımazsa onları tabii ki muhatap almayız."

 

Çelik, kurulacak komisyonun nasıl çalışacağı sorusuna, 4 Ocak'ta görüşecekleri MHP'nin de anayasa çalışmaları içinde yer almasının değerli olduğunu ancak bunun görüşmeden çıkacak tabloya bağlı olduğunu ifade etti.

Geçmişteki çalışma yönteminin birtakım mahsurları olduğuna işaret eden Çelik, "Tabii ki siyasi partiler yine komisyona eşit üye verecektir. Görülüyor ki tam mutabakat sağlanması böyle bir çalışmayı imkansız kılabiliyor. Kuşkusuz her siyasi parti bu tecrübeyi kendi bağlamında değerlendirecektir. Burada belki yeni modellerin önerilmesi, neyin geçip geçmediğinin sayılmasının belki belli partilerin şerhiyle ele alınması şeklinde yeni yöntemler üzerinde durulabilir. Dünyada farklı yöntemler var. TBMM'nin idari teşkilatı bu müktesebata hakim. Onlar yeri geldiğinde bu müktesebatı sunacaktır"  diye konuştu.

 

Liderler düzeyinde görüşme trafiğinin açık olduğunu belirten Çelik, bir kere yapılmış görüşme olmadığını, ihtiyaç duyulduğunda görüşeceklerini söyledi.

"Etiket değil, içerik tartışmasına geçelim"

Çelik, "Başkanlık sistemi ile ilgili öneriniz aynı mı yoksa ortak yeni bir çalışma mı yapılır?" sorusu üzerine, daha önce Anayasa Uzlaşma Komisyonuna sundukları modeli Kılıçdaroğlu ile paylaşacaklarını söyledi. Konuyla ilgili çalışmaları halen sürdürdüklerini, yeni ortaya çıkan tartışmalar eşliğinde güncelleyebileceklerini ifade eden Çelik, "Oradaki taslağımız resmi bir pozisyon belgesi olarak orada duruyor, o pozisyondan vazgeçmiş değiliz" dedi.

 

"Etiket tartışmaları"ndan neyi kastettiğinin sorulması üzerine Çelik, meselenin tartışılması konusundaki somut bilgide müktesebat eksikliği olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

 

"Deniyor ki 'Başkanlık Sistemi federasyon getirir.'  İlla federasyon getirmesi gerekmiyor. Siyaset biliminin ve anayasa hukukunun temel bilgileri bilinmeden yapılan bazı tartışmalar görüyoruz. Tabii ki ülkede çok yetkin siyaset bilimciler ve anaya hukukçuları var. Onlar çok sağlıklı tartışmalar ortaya koyuyor ama genel  tartışmada bunun iyi değerlendirilmesi gerekir. Sadece etiket düzeyinden gidilmez. Biz şunu tartışalım; Türkiye'de gerçek kuvvetler ayrılığını,  hukuk devletini, vatandaşın devletin sahibi olmasını, nesne değil özne olmasını, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını hangi sistemle elde edebiliriz. İçerik tartışmasına geçelim." 

Toplantıda Suriye, Rusya, terör konularının konuşulup konuşulmadığı sorusuna Çelik, "Kuşkusuz, iki genel başkan bir araya geldiğinde bular da konuşuluyor ama ana mevzu bunlardı. Diğer mevzulara karşılıklı olarak değinildi. Sayın Kılıçdaroğlu'nun yaklaşımları oldu, Sayın Başbakanımızın kendisine bilgi vermek istediği hususlar oldu. Bunlar doğal olarak değerlendirilir" dedi. 

 

Çelik, ucu açık tartışmanın Türkiye'yi bir yere götürmediğini ifade ederek, beli bir tarih koyarak "şu zamana kadar bu anayasayı yaptık yaptık" denilmesi gerektiğini söyledi. Sivil aktörlerin yapmasının anayasanın sivil olduğu anlamına gelmeyeceğini vurgulayan Çelik, zihniyetin sivil olmasının önemli olduğunu kaydetti. 

"Başbakan ayrıntılı şekilde anlattı"

Başbakan Davutoğlu'nun Başkanlık sistemini ayrıntılı şekilde anlattığını belirten Çelik, şöyle konuştu:

"Bizim bundan ne anladığımızı, neden savunduğumuzu, ileri demokrasi ve sistem krizlerinin aşılması bakımından altını vurgulu biçimde çizdi, kendisinin niçin savunduğunu anlattı ve bu tartışmaların, 'başkan, başbakan kim olacak, kim fayda veya zarar görür' gibi kişiler üzerinden yapılmasının sakıncalı olduğunu, konjonktürel tartışmalar yapılmamasını, ülkenin geleceği açısından vizyoner tartışmalar yapmamız gerektiğinin altını çizdi. Bir irade ortaya çıktı, 'çalışma devam etsin.' Tabii ki bunun şekillenmesi MHP ile yapılacak görüşmeden sonra tam olarak ortaya çıkacak. Başbakanımız bunu Kılıçdaroğlu ile paylaştı, yöntemle ilgili belki tekrar görüşmek gerektiğini. Bu makul bir şeydir."  

Çelik, "Başkanlık sistemi üzerinde uzlaşma sağlanamazsa 60 maddenin geçirilmesi konusunda mutabakat olur mu?" sorusuna, siyasette bir günün çok uzun, bir yılın çok kısa olduğunu, bu nedenle farazi konuşmayacağını söyledi. Yeni anayasa konusunda bir tarihin konuşulmadığını, bunun yöntemle ilgili olduğunu dile getiren Çelik, takviminin yapılması gerektiğini, geçen seferki gibi uzatılmasının meselenin içini boşalttığını savundu.

Türkiye'nin anayasa yapmaya hazır olduğunu, halkın TBMM'ye bunu yapma şerefini tevdi ettiğini kaydeden Çelik, "İlk kez önümüze vatandaşın yapacağı, sadece anayasa hukukçuları tarafından çerçevesi çizilmiş olmayan, aşağıdan yukarıya gerçekleşecek anayasal süreç imkanı ortaya çıkmıştır. Bunu sivil siyasetin iyi değerlendirmesi gerekir" görüşünü savundu.

Yeni anayasa konusunda partilerin dile getirdiği kırmızı çizgi ve şartlar olup olmadığı sorusuna Çelik, TBMM'deki partilerin tamamının çalışmada yer alması ve fikirlerini ifade etmesinin o partilere oy verenlerin temsili bakımından önemli olduğunu söyledi. Geçmiş çalışmada herkesin bir takım kırmızı çizgiler koyduğunu anlatan Çelik, vatanın bölünmez bütünlüğü, demokrasinin korunması, kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı gibi konuların, adına kırmızı çizgi bile denmeye gerek duyulmayan Bayrak ve İstiklal Marş'nın ortak değer kabul edildiğini söyledi.

Çelik, "Kırmızı çizgi her şeyin önceden negatiften tanımlanması gibi sonuç doğuruyor. Önce ortaklıklar üzerinden gidip, sonra ayrılıklar üzerinde çalışma yapılsa daha doğru olur. Baştan kırmızı çizgi dediğinizde ayrılıklar vurgulanıp, ortaklıklarla ilgili büyük ve geniş uzlaşma alanı ıskalanmış olabiliyor. Siyaset üslubu bakımından da o kavram biraz sıkıntılı. Kimse böyle bir konu açmadı" dedi.

"Referandum anayasanın meşruiyetini artırır"

Halkın yeni anayasa yapılması için baskı uyguladığını, en ücra yerlerde çalışma yapılıp görüşlerin alındığını hatırlatan Çelik, "Siyasete meşruiyetini veren halkın iradesidir. Siyasetin bu meşruiyeti hak etmesi için de halkın taleplerine kulak vermesi gerekir. Siyaset halkın taleplerine kulak vermezse, bu meşruiyeti kaybeder ya da zedeler. Şu anda en büyük taleplerden birisi yeni anayasadır. Herkes görüyor ki bu Anayasa, Türkiye'de sistemi tıkamaktan başka bir şeye yaramıyor, ahenk yaratmak yerine ebedi ahenksizlik yaratmak üzere kurgulanmış. Bundan kurtulunması konusunda güçlü mutabakat var. Siyasette her zaman imkan ve umut vardır" ifadesini kullandı.

Başkanlık sistemi önerilerinde yerel parlamentoların olup olmadığı sorusuna Çelik, şu karşılığı verdi:

"Yerel parlamento ve federal sistem benzeri şeyler. Biz Türkiye'nin bu konularla ilgili bir eksikliği olduğunu düşünmüyoruz. Türkiye demokrasisinin yüksek standartlara kavuşması için federal ya da özerk yapılara ihtiyacı yoktur. Türkiye mevcut üniter devlet yapısı içerisinde oluşturduğu kültürüyle yüksek demokrasi standartlarını daha da pekiştirmek konusunda ivmesini ilerletebilir. Türkiye tipi başkanlık derken, birileri bunu sadece yetkilerin olduğu, sorumluluk ve denetimin olmadığı başkanlık gibi sundular. Federal sitem ve iki meclisli sistem öngörmüyoruz. TBMM'de büyük mutabakat olsa bile anayasanın referanduma götürülmesinin önemli olduğunu ve anayasanın meşruiyetini artıracağını düşünüyoruz. Çalışmaların olumlu olmasını arzu ediyoruz."

Anahtar Kelimeler
YORUMLAR
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Henüz yorum yapılmamış ilk yorum yapan siz olun...
2
Sağ 300x250 Reklam
YAZARLAR