İsrail'in Uygulamaları Kabul Edilebilir Değildir
Uluslararası Ombudsmanlık Sempozyumu’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mescid-i Aksa’da yaşananlara değinerek, “Türkiye burada farklı inançların mabetlerini ihya ve inşa ederken
16.09.2015 22:07:45
Bu haber
749 kez okundu
“İsrail’in Mescid-i Aksa’daki Uygulamaları Kabul Edilebilir Değildir”
CUMHURBAŞKANI-VİDEO
Uluslararası Ombudsmanlık Sempozyumu’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mescid-i Aksa’da yaşananlara değinerek, “Türkiye burada farklı inançların mabetlerini ihya ve inşa ederken bu tür şeylerle karşılaşmak bizleri ciddi manada rahatsız etmektedir. Bu uygulamaların, bazı küresel olumsuz gelişmeleri de tetikleyeceğinden endişe ediyorum” dedi.
İdare ile vatandaş arasında önemli bir köprü vazifesi gören ve üç yıllık bir geçmişe ulaşan Türkiye Kamu Denetçiliği Kurumu’nun çalışmalarının geliştirilip güçlendirilmesi yönünde atılan adımları önemli bulduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, 3 yıl içinde kuruma ulaşan şikâyet başvuru sayısının 17 bin 321’e ulaştığını, devlet kurumlarının bu kurumun tavsiyelerine uyma oranının ise yüzde 38 olduğunu belirterek, “Türkiye Kamu Denetçiliği Kurumundan beklentimiz, vatandaşlarımız için, bir çeşit ‘hacet kapısı’ işlevi görmesidir” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, vatandaşların idare ile bir derdi olduğunda, haksızlığa uğradığını düşündüğünde çare bulmak için aklına ilk gelen yerin Türkiye Kamu Denetçiliği Kurumu olması gerektiğini, kamu kuruluşlarının da bu kurumdan gelen tavsiye kararlarını, mümkün olan en yüksek oranda uygular hale gelmesi gerektiğini ifade etti.
“OMBUDSMANLIK UYGULAMASI, BİZİM YENİ KEŞFETTİĞİMİZ BİR YAPI DEĞİLDİR”
Devlet geleneğimizin, ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın” gibi tüm dünyaya örnek olacak bir ilkenin üzerine bina edildiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, devamında şunları söyledi: “Kamu denetçiliği uygulaması, işte bu geleneğin ete-kemiğe bürünmesinin, yeni bir anlayışla hayata geçirilmesinin adıdır. Türkiye Kamu Denetçiliği Kurumu, diğer adıyla Ombudsmanlık uygulaması, bizim yeni keşfettiğimiz veya dışarıdan uyarlama yoluyla ihdas ettiğimiz bir yapı değildir. Bu uygulamanın özü, esası, temeli bizim tarihimizde zaten vardır. Osmanlı’da ve Selçuklu’da, devletin vatandaşının şikâyetlerine, taleplerine kulak vermesi için, çeşitli isimler altında pek çok mekanizma oluşturulmuş ve çalıştırılmıştır.”
Sahip olduğumuz inançta kul hakkı, adalet ve merhamet gibi kavramlara yapılan güçlü vurgunun, tarihimizde devletle birey arasındaki ilişkinin özünü oluşturduğuna değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tıpkı vakıf müessesesi gibi, Ombudsmanlık da, diğer ülkelerin bizim tarihimizdeki uygulamalardan örnek olarak oluşturup geliştirdikleri bir kurumdur. Biz, uzun bir aradan sonra bu anlayışı yeniden kurumsal bir kimlikle ihdas etmiş olduk” diye konuştu.
TÜRKİYE’DE YAPILAN REFORMLAR
Türkiye’nin, 2003 yılı başından beri, her alanda olduğu gibi demokrasi, temel hak ve özgürlükler alanlarında da, tarihi önemde ilerlemeler kaydettiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu çerçevede pek çok Anayasa değişikliğinin yapıldığını, temel yasaların baştan sona yenilendiğini kaydederek, “Bize göre, devletle vatandaş arasındaki ilişki kanallarının çokluğu, çeşitliliği, etkinliği ve yaygınlığı, sağlıklı bir işleyişin işaretidir” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, başbakanlığı döneminde başlatılan; Cumhurbaşkanlığı, TBMM, Başbakanlık, bakanlıklar ve belediyeler başta olmak üzere tüm kamu kurumlarında, vatandaşların taleplerini doğrudan iletip çözüm aradığı iletişim merkezlerini ve diğer uygulamaları hatırlatarak, Türkiye Kamu Denetçiliği Kurumu’nun, bağımsız bir yapı ve uzmanlık kuruluşu olarak, daha ileri bir adım mahiyetinde hayata geçirildiğini söyledi.
“AVRUPA BİRLİĞİ SADECE 400 BİN MÜLTECİ MÜRACAATINI KABUL EDİP PANİĞE KAPILDI”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin; demokrasi ve kalkınma alanında tarihi bir dönüşümü gerçekleştirirken, aynı zamanda bölgesel ve küresel sorunlar konusunda da insani, ilkeli ve kararlı bir duruş sergilediğinin altını çizerek, mülteci sorunu karşısındaki tavrının bunun son örneği olduğunu belirtti. 28 üye ülkeye sahip olan Avrupa Birliği’nin sadece 400 bin mülteci müracaatını kabul edip paniğe kapıldığını, Türkiye’nin ise 2011 yılından bu yana Irak ve Suriye’den gelen 2 milyonu aşkın kişiyi misafir ettiğini ve bu sorunun yanı sıra terörle de mücadele ettiğini kaydetti.
Türkiye’nin açık kapı politikasıyla mültecilere kapıları açtığına, Ege ve Akdeniz’de boğulmalarını seyretmediğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sınırlarımıza dayanan insanların buraya keyfi şekilde veya bize tehdit olarak değil, canlarını ve geleceklerini kurtarmak için geldiklerini biliyoruz” İfadesini kullandı.
“BİZ İNSANA İNSAN OLARAK BAKIYORUZ”
Batıda bazı devlet yetkililerinin kapılarına gelen mülteciler arasından ‘Sadece Hıristiyan olanlarını alalım’ teklifini hatırlatan ve bunun kabul edilemez olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz insana insan olarak bakıyoruz. İnancıyla bakmıyoruz, bakmayacağız da. Mağdur mudur, mazlum mudur; biz kapımızı açarız” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında, son günlerde Kudüs’te, Mescid-i Aksa’daki gelişmelere de dikkat çekerek şu açıklamalarda bulundu: “Burada maalesef İsrail’in askerleri ve polislerinin, üç semavi dinin kutsal kabul ettiği Mescid-i Aksa’daki uygulamaları; kapıları ve camları kırmaları ve içerde mukaddes kitabımızı yerlere atıp yakmaları kabul edilebilir bir şey değildir. Türkiye burada tam aksine farklı inançların, buradaki mabetlerini ihya, hatta inşa ederken bu tür şeylerle karşılaşmak bizleri ciddi manada rahatsız etmektedir. Ve bu uygulamaların, bazı küresel olumsuz gelişmeleri de tetikleyeceğinden endişe ediyorum.”
“Avrupa’daki dostlarımız bir defa şundan emin olması lazım: Sınırlarına gelen insanların nihai hedefi onların ülkeleri değildir. Bu insanlar aslında kendi vatanlarına, kendi ülkelerine kavuşmak istiyorlar, ama kendi ülkeleri onlar için yaşanması mümkün olmayan bir hale gelmiş durumda” diye konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, mülteci sorununun çözümün; kapıları bu insanlara kapatmaktan, sınırlara tel örgüler, duvarlar çekmekten geçmediğini; asıl çözümün mültecilerin kendi ülkelerindeki çatışmaların bir an önce durması, halkın sesine ve taleplerine kulak verecek yönetimlerin iş başına gelmesinin sağlanması olduğunu ifade etti.
AVRUPA’DAKİ MÜLTECİ SORUNU
Mülteci sorunun gerisindeki asıl sebebi görmeden ve buna uygun çözümler üretmeden atılacak her adımın, insanlığın vicdanını yaralayan yeni görüntüler ortaya çıkaracağını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konu ile ilgili şu değerlendirmeleri yaptı: “Akdeniz’de, Ege’de çaresizliğin zorlamasıyla yapılan yolculuklarda hayatlarını kaybeden çocukların, kadınların, erkeklerin cesetlerinin kıyılara vurmasını seyretmeye daha fazla devam edemeyiz. Suriye’deki sorunun rejim sorunu, rejim halkına zulmü sorunu olduğu açıkça ortadayken, meseleye hala uluslararası güç dengeleri ve siyasi hesapları zaviyesinden bakmak vicdanları kurutur. Bakın hala bazı ülkeler Suriye’ye uçaklar gönderiyor, yardımlar devam ediyor, ama Tayyip Erdoğan bunu dillendirdiği zaman bu defa Türkiye’nin büyükelçisini çağırmak suretiyle ‘niçin bunlar söylenir’ diyor. Bunu sizin yetkilileriniz söylüyor, ben söylemiyorum. Yetkilileriniz diyor ki, ‘biz Esad’ın arkasındayız’ ve uçaklar gönderiliyor, silahlar gönderiliyor, parasal destekler veriliyor. Bunların hepsi bizim tespitimizdir, açıkça kendileri de bunları zaten ifade ediyor, hatta uluslararası toplantılarda da bunu ifade ediyorlar.”
Türkiye’nin Suriye ile ilgili söylediği her şey en başından beri doğru çıkmasına rağmen, sorunun çözümüne yönelik ciddi adımların hala atılmadığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çünkü buradaki 2 milyon insan İran’a gitmiyor, 2 milyon insan Rusya’ya gitmiyor, 2 milyon insan benim ülkeme geliyor ve bunun bedelini biz ödüyoruz. Şu ana kadar 6,5 milyar dolar biz burada bu çalışmalar için destek verdik. Biz insani desteği verirken, birileri de oraya uçaklar gönderiyor, silahlar gönderiyor, bu şekilde Suriye, Irak, buradaki bu karışıklıkların yüz binlerce insanın ölümünü seyrediyorlar. İnsani olan bu mu?” ifadelerine yer verdi.
“SURİYE’DEKİ ZALİM REJİM ALAŞAĞI EDİLMELİDİR”
Uluslararası topluma seslenen ve “Suriye’deki sorunun çözümü ülkedeki zalim rejimin biran önce alaşağı edilip, yerine halkın iradesine ve bölgenin gerçeklerine dayalı bir yönetimin iş başına gelmesinin sağlanmasından geçiyor” çağrısında bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu süreçte öncelikle Türkiye’nin sınırları boyunca terör örgütlerinden arındırmış güvenli bir bölge oluşturulmasına ihtiyaç olduğunu; bu uygulamanın, yeni mülteci akımlarının önüne geçerek Avrupa kapılarına dayanan insanlara kendi ülkelerinde yardım eli uzatılabilmesine imkân vereceğini, aksi halde çatışmaların yayılması ve yeni mülteci dalgalarının oluşmasının kaçınılmaz bir hal alacağını açıkladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında, “Batı ülkeleri, kendi vatandaşlarının huzuru ve refahının bölgedeki ve dünyadaki diğer gelişmelerden bağımsız olmadığını artık görmek zorundadır” cümlesine yer vererek, kendi insanlarının günlük meselelerine kulak vermek için her türlü çabayı gösterenlerin, hayatta kalma mücadelesi içindeki milyonlara sırtını dönemeyeceğini, dönmemesi gerektiğini; aksi halde Batının, özellikle Avrupa Birliği’nin üzerinde yükseldiği değerlere ihanet etmiş olacağını kaydetti.
“BİZ, SINIRLARIMIZA GELEN İNSANLARIN ETNİK KÖKENİNE, İNANCINA BAKMIYORUZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Biz, sınırlarımıza gelen insanlara etnik kökenine, inancına, niteliğine bakmaksızın imkanlarımızı zorlama pahasına kucağımızı açmayı sürdüreceğiz. Bunu herhangi bir çıkar kaygısıyla değil insani, ahlaki, tarihi ve vicdani bir görev anlayışıyla yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz. Bu vesileyle tekrar ediyorum; İsrail’in Müslümanların ilk kıblesi, kutsal mekânı Mescid-i Aksa’da yaptığı saygısızlığı, sergilediği vandallığı bir kez daha şiddetle kınıyorum. Bu bölgeye yönelik saldırılar sadece Kudüs’te değil tüm dünyada farklı dinlere mensup, özellikle farklı inançların mensubu insanlar arasında barışı, huzuru, hoşgörüyü zedeleyen sonuçlar doğurma potansiyelini taşıyor. İsrail Devletini ve tutumlarıyla onu destekleyen, ona cesaret veren tüm ülkeleri tarih önünde bu konuda sorumlu davranmaya davet ediyorum. Biz Türkiye olarak bu konuyu yakından takip etmeye, her platformda dile getirmeye ve gerekli duruşu sergilemeye devam edeceğiz. Dünyadaki bu hassasiyeti olan liderleri arıyorum, kendileriyle telefon diplomasisi içerisinde görüşmelerimi yapıyorum ve müşterek adımlar atmaya kendilerini de davet ediyorum.”
“ÜLKEYİ YENİDEN KAN GÖLÜNE ÇEVİRMEYE ÇALIŞANLAR VAR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölücü terör örgütünün saldırıları ve devletin buna karşı yürüttüğü mücadeleye ilişkin açıklamalarda da bulundu. Türkiye’nin, tarihi boyunca terörün kanlı ve sıcak yüzünü her zaman yakından hissetmiş bir ülke olduğuna değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün de yeni bir terör dalgasıyla ve bunun getirdiği acı kayıplarla karşı karşıya olduğumuzu hatırlattı. 2003 yılından itibaren Türkiye’de demokrasi ve kalkınma mücadelesi verirken en önemli hedeflerinden birinin de teröre zemin hazırlayan sebepleri ortadan kaldırmak olduğunu açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konu ile ilgili şu değerlendirmelerde bulundu: “Sivrisineklerle uğraşmaktansa bataklığı kurutma anlayışıyla hem kalkınma, hem de demokratikleşme yolunda büyük reformlara giriştik. Bu dönemde Türkiye normalleşme yolunda çok önemli bir mesafe kat etti. ‘Demokratik Açılım’la başlattığımız çabaları ‘Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi’yle devam ettirdik. Ardından ‘Çözüm Süreci’ni devreye aldık. Ancak biz sonuca yaklaştıkça bu durumdan rahatsız olanların, farklı yol ve yöntemlerle sorunu yeniden derinleştirmeye, ülkeyi yeniden kan gölüne çevirmeye çalıştığını gördük. Çünkü şunu görüyorlardı: Türkiye çözüm süreciyle barışı yakalayacak ve dünyada en saygın, en güçlü ülkeler arasına girecek. Bunu görenler, ‘Türkiye’yi nasıl böleriz, Türkiye’de nasıl huzursuzluğun zeminini oluştururuz’; bunun gayretinin içine girdiler.”
“2013’DEN BU YANA YAŞANAN HİÇBİR HADİSENİN DİĞERİNDEN BAĞIMSIZ OLMADIĞINI ÇOK İYİ BİLİYORUZ”
“Terörizme, teröristlere bu kadar güçlü silahları veren mahfiller neresidir, bu destekleri verenler neresidir?” diye soran Cumhurbaşkanı Erdoğan, teröre gelen desteğin ülkenin içinden değil dışından olduğunu ve bu destek verilirken hedefin, Türkiye’yi parçalamak ve milleti bölmek olduğunu söyledi. “Çözüme en çok yaklaştığımız yıl olan 2013 yılından beri yaşanan hiçbir hadisenin diğerinden bağımsız olmadığını çok iyi biliyoruz.” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, dışarıdan alınan desteklere içeriden de medya desteği ve parasal destek verildiğini ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan konu ile ilgili değerlendirmelerini şu cümlelerle sürdürdü: “Buna rağmen sonuna kadar ümidimizi muhafaza etmeye çalıştık, sabrettik, mücadelemizi sürdürdük. Ülkenin geleceğini karartmak için, her türlü tahrike, her türlü vicdansızlığa, her türlü ahlaksızlığa başvuranlar karşısında milletimizle birlikte dirayetimizi koruduk. Bölücü terör örgütü Temmuz ayında saldırılarına yeniden başladığından beri şehit olan her güvenlik görevlimizin, ölen her vatandaşımızın acısı yüreğimizi kor bir ateş gibi yakıyor. Milletimize karşı olan sorumluluğumuz, sağduyumuzu, soğukkanlılığımızı muhafaza etmemizi gerektiriyor, aksi takdirde inanın bana söyleyecek çok sözümüz var. Terör örgütü ve onunla aynı çizgide olmaktan hicap duymadığını gördüğümüz güya siyasetçi, güya medya mensubu, güya sivil toplum kuruluşu temsilcisi bir güruh milletimizi birbirine düşürmeye çalışıyor.”
“TÜRKİYE, BU BÖLGEDE BARIŞIN TEMİNATIDIR”
Yapılan eylemlerin, verilen demeçlerin, atılan manşetlerin, yazılan köşe yazılarının, sosyal medyada kesintisiz yürütülen manipülasyonların tek hedefinin, Türkiye’de bir toplumsal çatışmanın zeminini oluşturmak olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ben bugünkü önemli bu toplantıdan sadece ülkeme, halkıma değil; tüm dünyaya sesleniyorum: Türkiye’yi bölmek, bu milleti parçalamak size ne kazandıracaktır? Bu bölgede Türkiye aslında barışın teminatıdır, mağdurların, mazlumların dayandığı en önemli kapıdır. Ama attığınız her adım boş kalacaktır, bunu bilin. Çünkü bu millet tarihinden aldığı bu güçle, tarihinden devraldığı bu mirasla bu mücadeleden de kesinlikle başarılı bir şekilde çıkacaktır” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkenin çeşitli yerlerinde ortaya çıkan kimi teşebbüslerin amacını kısa sürede fark eden milletin, yüreğindeki acıya, içindeki öfkeye rağmen oynanan oyunu gayet iyi gördüğünü söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Provokatörlerin oyununa gelmeyen milletimizin her bir ferdine huzurlarınızda bir kez daha şükranlarımı sunuyorum” dedi.
“TÜRKİYE, DEMOKRASİYİ HAZMETMİŞ BİR ÜLKEDİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör örgütü mensuplarının çeşitli ilçelerde sivillerin içine karışarak yaptıkları eylemler vasıtasıyla devlet ile vatandaşı karşı karşıya getirip bir algı oluşturma peşinde olduklarını da sözlerine ekleyerek, Cizre’de yaşananlara ilişkin şu açıklamaları yaptı: “Bakınız teröristlerden öldürülenlere bu ülkede merasim yapılıyor ve terör örgütünün bayrağının sarıldığı o terörist cesetlerini sivil vatandaşmış gibi göstermek suretiyle bunu sosyal medyada bütün dünyaya yansıtıyorlar. Ve buna tabii içeriden de ciddi destekler veriyorlar. Bu oyunu milletçe hep beraber bozacağımıza inanıyorum. Tabii bunların batıda ciddi destekçileri var. Bunu batılı dostlara söylüyoruz, ama onların derdi başka... Ben aramızdaki batılı dostlarımızın, hele hele kamu denetçiliği, ombudsmanlık noktasında görev üstlenmiş olan dostlarımızın bu konuyu kaynağında incelemelerinin önemini hatırlatmak istiyorum; bunu bilmeleri görmeleri lazım. Türkiye, otokratik bir rejimle idare edilen bir ülke değildir. Tam aksine demokrasiyi sindirmiş, demokrasiyi hazmetmiş bir ülkedir. Ama bu ülkede silahlarla tehdit edilmek suretiyle oy verme durumunda kalan vatandaşlarımızın olduğunu özellikle bilmenizi istiyorum. AGİT’in mensupları geldiği zaman raporlarını da buna göre vermesi lazım, bunu görmeleri lazım. Bunu görmezlikten gelmek suretiyle hazırlamış olduğu raporlarla bu ülkedeki bizim ileri demokrasi hamlemizi hiçbir zaman engellemeyeceklerdir, bunu da bilmelerini istiyorum.”
“SALDIRILARI YAPAN PKK, SUÇLANAN DEVLET
Siyasetçi sıfatı taşıyan kimilerinin de bu senaryoda figüran olarak yer aldığına, bu ihanet oyununda medya ayağında yer alanların da teröristleri ‘cici çocuk’, güvenlik güçlerini ise saldırgan olarak gösterdiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, devamında şu ifadelere yer verdi: “Dikkat ediniz, saldırıları başlatan, bombaları patlatan, şehirleri ateşe veren, masum insanları katleden terör örgütü ve onun yandaşları. Ama suçlanan kim? Suçlanan devlet, hükumet ve şahsım. Şehit edilen güvenlik görevlilerimizi yok sayıyorlar. Yollarda dev çukurlar açan bombaları, atılan roketleri, silahlı saldırıya uğrayan kamu binalarını, okulları, camileri, ambulansları, işyerlerini görmezden geliyorlar. Evine ekmek götürmek için sokağa çıkan, lokantada çalışan, çöpten hurda toplayarak geçimini sağlayan masum insanların terör örgütü tarafından katledilmesiyle zerre kadar ilgilenmiyorlar. Ama terör örgütüne yönelik en küçük bir operasyon karşısında dünyayı ayağa kaldırıyorlar. Sokak köşelerindeki detay görüntüler üzerinden kamuoyuna bir Suriye, bir Mısır, bir Libya intibaı vermek için canhıraş gayret içindeler. Terör örgütünün öldürdüğü masumların suçunu güvenlik güçlerine atmak için çırpınıyorlar. Terör örgütünün eylemleri yüzünden hayatları alt-üst olan vatandaşlarımıza ve onlarla birlikte tüm ülkeye hedef olarak devleti, hükümeti ve şahsımı gösteriyorlar. Terör örgütüyle, siyasetçisiyle, medyasıyla herkes bu ihanet senaryosundaki rolünü ezberlemiş, her fırsatta her ortamda sahneliyor, sergiliyor.”
“BU MİLLETE KARŞI HER TÜRLÜ ALÇAKLIĞI YAPANLARIN YOK OLUP GİTTİĞİNİ GÖRDÜK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçmişte bu ülkeye ve millete karşı her türlü alçaklığı yapanların yok olup gittiğini, bugün aynı emelin peşinde koşanların da da benzer bir akıbete uğrayacağını sözlerine ekleyerek, “Milletimiz müsterih olsun, Türkiye Cumhurbaşkanlığıyla, Meclisiyle, Hükümetiyle, güvenlik kuvvetleriyle, ilgili tüm kurumlarıyla bu oyunu bozacak güce ve imkâna sahiptir. Devlet hiçbir masum insanın burnu dahi kanamasın, en küçük bir mağduriyet dahi yaşanmasın diye hassasiyet gösteriyor, mutedil davranıyor. Çünkü bu sıkıntılar gelip geçecek ve biz bu coğrafyada yine kardeş olarak yaşamaya devam edeceğiz” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu ülkenin hiçbir vatandaşının sadece kökenine, bölgesine bakarak hiçbir komşusuna, arkadaşına ve tanıdığına kötü gözle bakmadığını ve bakamayacağını; komşularımıza, arkadaşlarımıza, dostlarımıza Türk, Kürt, Alevi, Sünni, Doğulu ve Batılı diye baktığımız gün terör örgütünün tuzağına düşeceğimizi vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konu ile ilgili değerlendirmelerini şu cümlelerle tamamladı: “Bizim için bu ülkenin 78 milyon vatandaşının her biri eşit haklara ve değere sahiptir. Her biri aynı geçmişi paylaştığımız, aynı gelecekte yaşayacağımız kardeşimizdir. Çatışmaların, ölümlerin, eylemlerin suçlusu olarak Cumhurbaşkanını, Başbakanı, Hükümeti gösterenler de, bilinçsizce buna destek olanlar da terör örgütünün en büyük destekçisidir. Yarın Tayyip Erdoğan’ın görev süresi bitecek, yerine başkası gelecek. Yarın bu Hükümet gidecek yerine başkası gelecek. Ama terör örgütünün bu ülkeye ve millete verdiği zarar kalıcı olacak. Siyasi rekabet, kişisel husumet başka bir şeydir, ülkenin ve milletin bekası başka bir şeydir. Bu ikisini birbirine karıştıranlar tarih ve millet önünde hesap vermekten kurtulamayacaklardır. Evet, sıkıntılı günler yaşıyoruz, fakat şuna kalbimizle inanıyoruz ki Türkiye’nin geleceği aydınlıktır. Türkiye inşallah 2023 hedeflerine ulaşacak, onunla da kalmayacak, 2053, 2071 vizyonlarını da hayata geçirecektir.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının sonunda; sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçenlere, katılımcılara, Türkiye Kamu Denetçiliği Kurumu’na ve kurumun başkanı Kamu Başdenetçisi Nihat Ömeroğlu’na teşekkür etti.
Anahtar Kelimeler
YORUMLAR
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter
kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar
hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Henüz yorum yapılmamış ilk yorum yapan siz olun...
2