Üst Header Banner Reklam
Mehmet Görmez’in Silopi Hutbesi
Aziz kardeşlerim, Silopili kardeşlerim. Öncelikle Cumanız mübarek olsun. Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Hutbeme Sevgili Peygamberimizin (sas) Mescid-i Nebevi’sinde yaşanan bir tabloyu canlandırarak başlamak istiyorum. Allah Rasûlünün (sas)...
4.03.2016 23:12:28
Bu haber 474 kez okundu
Mehmet Görmez’in Silopi Hutbesi

 Diyanet İşleri Başkanı Görmez’den Silopi Hutbesi

Aziz kardeşlerim,

Silopili kardeşlerim. Öncelikle Cumanız mübarek olsun. Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Hutbeme Sevgili Peygamberimizin (sas) Mescid-i Nebevi’sinde yaşanan bir tabloyu canlandırarak başlamak istiyorum. Allah Rasûlünün (sas) mescidinde sahabeden bir grup halka kurmuş oturmuşlardı. Aralarında sohbet ediyorlardı. Kapıdan Selman-ı Farisi girdi. Sahabeden birisi Selman ile arasında bir münakaşa olduğu için etrafındakilere ‘herkes kendi nesebini anlatsın’ dedi. Selman duyacak şekilde başta oturana nesebi, ırkı soruldu. O da iftiharla ‘ben filan kabilesinden falanın oğlu’ diye atalarını, dedelerini saymaya başladı. Bir başka sahabe, ‘Falan kabilesinden falanın oğluyum’ diye atalarını dedelerini saymaya başladı. Bir başkası, ‘Ben insanların en şereflileri olan Kureyş kabilesinden filanın oğluyum’ diye herkes soyunu nesebini anlattı. Sonra birisi, Selman’a dönerek ‘Senin nesebin, senin ırkın ne?’ diye sordu. Selman, bütün Müslümanlara örnek olabilecek, kulaklarına küpe olacak bir cevap verdi; ‘Ben de İslamoğlu Selman’ım’ dedi. Çünkü ben delaletteydim. Allah, Peygamberi Muhammed (sas) ile beni hidayete erdirdi. Ben fakirdim. Allah, Muhammed Mustafa (sas) ile beni zenginleştirdi. Ben köleydim. Allah, beni Hz. Muhammed (sas) ile özgürlüğüme kavuşturdu. Bu tabloya uzaktan şahit olan Hz. Ömer, topluluğa dönerek, ‘Benim de nesebimi öğrenmek ister misiniz?’ dedi. ‘Evet’ dediler. ‘Ben de İslamoğlu Ömer’im. İslamoğlu Selman’ın kardeşiyim’ dedi.

Aziz kardeşlerim,

Bu topraklarda İslam’dan önce rengimiz, dilimiz, ırkımız, kabilemiz, şubemiz ne olursa olsun atalarımız yaşıyorlardı. Ama hepimiz biliyoruz ki, İslam gelmeden önce hepsi delaletteydi, hepsi İslam ile hidayeti buldu. İslam gelmeden önce fakirdi, medeniyette yoksundu. İslam ile aziz oldular. İslam gelmeden önce hepsi köleydi. Allah hepsini özgürlüğüne kavuşturdu. Hatta yeryüzünde İslam’ın rahmet mesajını dünyanın en ücra köşelerine götürme şerefini ecdadımıza İslam ile birlikte nasip etti. Daha Resulü Ekrem’in vefatından hemen sonra sahabe, Diyarbakır Ulu Camiinde birlikte secde ettiler. O günden bugüne hep birlikte aynı Rabbe kul olduk, aynı Rahman’a secde ettik, aynı kıbleye yöneldik, kardeşler topluluğu olarak hep birlikte İslam’a hizmet etmeye devam ettik. Allah Kuran’da şöyle buyuruyor; ‘Ey insanlar, sizi bir erkek ve bir kadından, Adem ile Havva’dan yarattım.  Sonra sizi şubelere ve kabilelere ayırdım. Birbirinizi tanıyasınız diye. Birbirinizi inkâr etmeyesiniz diye. Birbirinizin dilini, rengini, ırkını tanımamazlık yapmayasınız diye’ Birbirinizi tanıyasınız ama aynı zamanda birbirinizi tanıyarak Allah’ın kardeş kulları olarak yeryüzünde hakkı, adaleti, güzelliği, fazileti, iyiliği, erdemi hâkim kılmak görevini bütün Müslümanlara verdi. Yeryüzünde İslam’ı din olarak seçmiş bütün Müslümanlara Allah bu görevi verdi.

Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurdu veda hutbesinde;

‘Ey insanlar Rabbiniz birdir. Ey insanlar, babanız birdir. Hepiniz Ademdensiniz. Adem de topraktandır.  Arap’ın Arap olmayana, siyahın beyaza, beyazın siyaha üstünlüğü yoktur.’ Üstünlüğün bir tek ölçüsü vardır. Sadece takva. Sadece Allah’ın yeryüzüne gönderdiği rahmet mesajına sarılmak, hakka, adalete, fazilete, erdeme sahip olmak. Sadece muttaki olmak Allah katında yüce bir değer. Başka bütün değerler, başka tanımlamalar Müslümanı ifade etmekten acizdir.

Aziz kardeşlerim,

Tarih bize göstermiştir ki, kimliğin unsurları vardır. Dil, tarih, kültür, coğrafya… Ancak tarih bize şunu gösteriyor, inancını kaybeden dilini kaybediyor. İnancını kaybeden tarihini de kaybediyor. İnancını kaybeden medeniyetini de kaybediyor. Hep birlikte inanç değerlerimize sahip çıkarak, evlerden evlere kardeşliği taşıyarak bir daha Silopi'nin, Cizre'nin, Nusaybin'in, Sur’un, Silvan'ın insanları hiçbir sıkıntı çekmesinler. Haneleri tecavüze uğramasın. Hep birlikte kardeşler topluluğu olarak evlerden evlere merhamet şebekesi taşıyalım. Hazreti Nuh gemisi ile beraber hareket ettikten sonra Rabbimiz ona şöyle emretti; ‘De ki Rabbim beni mübarek bir menzile indir. Sen konaklayanların en hayırlısısın. Hüküm verildi. Cudi Dağı'na yerleşti. Zalimler topluluğu bu menzilden uzak olsun’ Oturduğumuz beldeler mübarek bir menzil olarak adlandırılmıştır. Bu mübarek menzilin kıymetini bilmeyi hepimize nasip eylesin. Hepinize geçmiş olsun. Allah, bizi kardeşler topluluğu olarak, Kürdüyle, Türküyle, Arabıyla hep birlikte İslam'ın çocukları olarak birbirimizden kardeşliğimizi esirgemeden birbirimizi tanıyarak, birbirimize değer vererek, vatan kıldığımız bu coğrafyada birliğimizi, beraberliğimizi daim etsin. Cenab-ı Hak bizi bütün kötülüklerden muhafaza eylesin. 

Anahtar Kelimeler
YORUMLAR
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Henüz yorum yapılmamış ilk yorum yapan siz olun...
2
Sağ 300x250 Reklam
YAZARLAR