Üst Header Banner Reklam
Milli İradenin Gereğini Yaparız
Eğer o günlerde 8 bin kardeşimiz, Birleşmiş Milletler'in gözü önünde canilerce katledilmişse, bunda sadece o canilerin değil, buna kayıtsız kalan Birleşmiş Milletler yapısının ve uluslararası toplumun payı ve vebali var
12.07.2015 08:51:43
Bu haber 2043 kez okundu
Milli İradenin Gereğini Yaparız

 Milli iradenin gereğini yaparız

Başbakan Davutoğlu, hükümet kurma sürecine ilişkin, "Bu görev eğer AK Parti'ye verilmişse ki verildi, milli iradenin gereğini yaparız" dedi.

 AHMET DAVUTOĞLU -VİDEO

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Milli İrade Platformu ile Dolmabahçe'deki Başbakanlık Ofisi'nde düzenlediği iftarda, Saray Bosna'da Serebrenista katliamının 20. yıldönümü törenlerine katıldığını, son derece duygusal, bütün insanlık vicdanını yaralayan tablolara orada şahit olduklarını anlattı.

Bedenlerinden kalan son parçalarına 20 yıl sonra ulaşılan 136 kişinin definlerinin gerçekleştirildiğini, bu definlerde, son cenazelerin merasimine katıldığını belirten Davutoğlu, onları tabutlarına taşıma şerefine de nail olduğunu, hep beraber muhasebe yapma imkanı bulduklarını dile getirdi.

Uluslararası toplumun temsilcileri, devlet başkanları, başbakanlarının da orada olduğunu belirten Davutoğlu, herkesin 20 yıl sonra, 20 yıl önce yaşananlar konusunda tabiri caizse bir şekilde özür beyan ettiğini kaydetti.

"Eğer o günlerde 8 bin kardeşimiz, Birleşmiş Milletler'in gözü önünde canilerce katledilmişse, bunda sadece o canilerin değil, buna kayıtsız kalan Birleşmiş Milletler yapısının ve uluslararası toplumun payı ve vebali var" diyen Davutoğlu, zihinden hiç çıkmayacak iki hatıraya dikkati çekmek istediğini dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Birisi, tam merasim yerinden ayrılırken cenaze namazına müteakip, tabutları taşıdıktan sonra bir söz duydum. Döndüğümde çok yaşlı, tekerlekli sandalyede bir teyze bize sesleniyordu. Elini öptükten sonra döndü dua etmeye başladı Boşnakça; 'Allah Türkiye'ye güç, kuvvet versin. Allah Türkiye'yi tekrar dünyaya kenan kılsın ki adalet ile tanışalım' diye. Üç oğlunu, Suat, Fuat ve Şükrü... O katliamda kaybetmişti. Kendi ailesinden 9, eşinin ailesinden 11 akrabasını kaybetmişti. Bizi evine davet etti. Böyle bir davete hayır denmezdi. Yürüyerek o kalabalık içinde evine gittik. Evinin üzerinde hala şarapnel izleri vardı. Orada, yaşadıklarını anlattı. Çevredeki evler de hala metruktu ve 20 yıl sonra dahi oraya çöken matem havasını hissediyordunuz. Ama hayata tutunmuştu o teyze. Orada, onlarla konuşurken hissettiklerimiz, Türkiye'nin kaderinin sadece Türkiye'nin kaderi olmadığı gerçeğini bir kez daha yakından duymaktı. Tekrar tekrar dua ediyordu. Kendi ülkesi kadar Türkiye'ye dua ediyordu. Çünkü biliyordu ki eğer Türkiye güçlüyse, onlar orada güçlü olacaklar."

Aynı yerde Ziraat Bankası ve Yeşilay'ın açılışını yaptıklarını hatırlatan Davutoğlu, burada yaşadığı ikinci olayı şöyle anlattı:

"Emir 16 yaşındaymış Serebrenista olayları olduğunda. Babasıyla birlikte dağa kaçmış. 100 kilometrelik yürüyüş yoluna çıkmış. 'Bir yere geldik' dedi. 'Orada o kadar mecalim kesildi ki 'Baba şöyle dur da biraz omzuna yaslanıp uyuyayım dedim' dedi. 'Oğlum gelirler ve bizi birlikte katlederler' diye babasının itiraz ettiğini anlattı. 'Baktı ki dayanamıyorum, durduk. Omzumu ona dayayarak uyumaya başladım. Kalktığımda babam yoktu ve sadece bir yere benim başımı dayamıştı. Bir daha babamı görmedim' dedi. Muhtemelen gelen bir tehlike karşısında, oğlunu orada bırakıp, o tehlikeyi kendisine çekip, şehit olmuştu. Dört yıl önce DNA tespiti yapılmış, babasını defnetmişler. Bunu anlatırken, o meydanın önünde, o katillerin başındakiler için söylediği ifadeyi bize hatırlattılar. 'Burada, Kosova'dan Türkler'in intikamını alıyoruz'."

Davutoğlu, "Bitmeyen hesapların içinde yaşadığımız bir dünyadayız.  Biz bu hesaplar içinde hep adaletin ve Rabbimizin huzuruna çıkacağımızın hesabını düşünerek yaşadık" dedi.

Bugün bir kez daha Serebrenista ve Saraybosna'da, Türkiye'nin kaderinin sadece Türkiye'nin kaderi olmadığını hissettiğini dile getiren Davutoğlu, "Bugün, adaletsizliğin, zulmün, baskıların kol gezdiği gönül coğrafyamızda eğer Türkiye dayanağı sarsılırsa, eğer Türkiye'nin gücü, itibarı, kudreti ve iradesi sarsılırsa, eğer bu güce, kudrete, iradeye temel oluşturan sivil toplumun gücü sarsılırsa, sadece Türkiye sarsıntı geçirmez, bütün gönül coğrafyamız, çevre coğrafyalarımız da büyük hayal kırıklıkları yanında, Serebrenista benzeri çok daha büyük facialarla karşı karşıya kalırız" diye konuştu.

Davutoğlu, Serebrenista'dan bu hislerle ayrılırken diğer taraftan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın cuma günü hükümeti kurma görevini vermenin ağır sorumluluğu içinde bunları yaşadığını ifade etti.

"Ramazanlar, bu muhasebeler için çok daha uygun bir atmosferi önümüze getiriyor"

Alacakları her kararın, atacakları her adımın, duyacakları her hissin geleceği belirlemenin yanında, bütün bu coğrafyalar ve ötesindeki gelecekleri de belirleyeceğini vurgulayan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Orada yakınanlar ve dua edenler, emin olunuz ki bu ramazan gününde diğer coğrafyalarda da aynı duaları hissediyorlardı. Son 4 ramazandı. Her ramazanda bir başka sembolik yerdeydim. İki ramazan önce Arakan, 2011'de Somali, 2013'te Kerkük'te. Her ramazanda, o ramazanın üzerinden bize misyonumuzu, bütün bu coğrafyalara ve bütün bu şehirlere dönük üzerimizdeki ağır sorumluluğu hatırlatan anılar, hatıralar yaşadık.

Ramazanlar, bu muhasebeler için çok daha uygun bir atmosferi ve psikolojiyi bizim önümüze getiriyor. Çünkü bugün Serebrenista'da yaptığım konuşmada da söylediğim gibi bu olaylar bir ahlaki sorumluluk getiriyor, bir de siyasi sorumluluk. Ahlaki sorumluluğun felsefesi, muhtevası ramazanlarda yatıyor. Ramazan, oruç tutarak aslında bir şekilde bu imkanlara sahip olmayanların haleti ruhiyesini, zorluklarını hissederek, insanlıkla, insanlığın vicdanıyla bütünleşme ayıdır."

Serebrenista'da tek tek katledilenlerin, tek tek insan olarak bir katliamla karşı karşıya kalmadığını, bütün bir insanlığın onların şahsında katledildiğini belirten Davutoğlu, "Bizler de ramazanda dünyanın her yerindeki adaletsizliği, yanlışlığı, zulmü, baskıyı eğer derinden hissedemezsek, sadece oruç tutmuş olmakla ramazanın hakkını vermiş olamayız. Oruç tutmakla nasıl fakirin, fukaranın, bu nimetlere sahip olmayanların hallerini ve dünyalarını anlama imkanına kavuşuyorsak, bu ramazan, iftar sofralarında da bu özgürlüğü, bu hürriyete, bu izzetli hayata sahip olmayan Müslümanlar'ın hallerini düşünmek ve onlar için tabiri caizse bir tefekkür edasıyla onlar için de bu anlamda oruç tutmak durumundayız" diye konuştu.

Bu tarihi dönemeçte 20 yıl önce Bosna'da yaşananların, bugün her gün Suriye'de yaşandığına dikkati çeken Davutoğlu, Halep'in her bir sokağının, Osmanlı, Eyyübiler ve Selçuklular'dan kalan güzel eserlerin tarumar edildiğini söyledi.

Davutoğlu, Türkiye'nin etrafında büyük bir kriz ortamı ve büyük çatışmaların yaşandığı çerçeve varken, Yunanistan'da Avrupa Birliği üyesi bir ülkenin belki hiçbir zaman maruz kalmayacağı düşünülen bir ortamda insanların akşam evlerine götürecekleri bir rızkı bulamaz, bankadan 50 avroyu çekemez halde yaşarken, çevredeki bu ekonomik ve siyasal krizler sarmalının ortasında Türkiye'nin güçlü bir iktidar ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile başlayan bir istikrar dönemiyle parlak bir 12 yıla imza attığını belirtti.

Davutoğlu, Dolmabahçe'deki Başbakanlık Ofisi'nde düzenlenen Milli İrade Platformu ile iftar programında, 7 Haziran seçimleri sonrasında da Türkiye'nin geleceği üzerinden Balkanlar'ın, Orta Doğu'nun, Kafkasya'nın, Orta Asya'nın geleceği ve dünyada adalet arayışının geleceği konusunda sorumluluğu hissederek, tutarlı bir çizgi takip etmeye çalıştıklarını ifade etti.

Bugün bile Tayland'tan gelecek olan Uygur Türklerinin planlamasını yaptıklarını anlatan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Şimdi önümüzde çok çetin bir dönem var. Ya bütün bu ağır sorumluğu hisseden ve bu sorumluluğun gereğini yapıp, bir anlamda tarihi muhasebeden geçebilecek bir iktidar oluşacak ya da Türkiye, yurt dışındaki belli çevrelerin istediği gibi bütün bu sorumluluk alanlarından çekilerek köşesine ve kendi içindeki mücadelelere sıkışıp kalacak. Bizim irademiz, Türkiye'yi iç kargaşalardan, iç gerilimlerden çıkarıp, son 12-13 yıldır oynadığı rolün gereği olarak dünyaya küresel alana etkin bir şekilde ağırlığını koyacak güce kavuşturmak. Bütün meselemiz bu. Birileri ise ya terörü kullanarak ya Türkiye içindeki gerilimleri kullanarak ya devletin içine sızmış bazı yapıları kullanarak Türkiye'ye şunu demeye çalışıyor: Çekilin Srebrenitsa'dan, Orta Doğu'dan, Orta Asya'dan. Vazgeçin iddialarınızdan. Vazgeçin 'Adalet' diye haykırmaktan. Sizin neyinize? Biz sizden bu idealleri, değerleri çoktan almış kabul ediyorduk kendimizi. Çekilin ve kendi dünyanızda iç gerilimlerle yaşayın, 90'lı yıllarda, 80'li yıllarda, 70'li yıllarda olduğu gibi."

Davutoğlu, milli iradenin 7 Haziran'da ortaya çıkardığı tablonun gereğini yapmaları gerektiğini vurgulayarak, hiçbir zaman milli iradeyle mücadele etmediklerini ve milli iradenin, sandığın önlerine koyduğu tabloyu meşruiyet tartışmasına, sınavına sokmadıklarını belirtti.

Milli iradenin gereği neyse onu yapma konusunda adım atmakta tereddüt etmediklerini dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Nitekim 7 Haziran'dan bu yana öylesine ilkeli bir tutum ve tavır sergiledik ki hamdolsun karşımızda yüzde 60'lık bloklardan bahsedenler, Meclis Başkanlığı seçimi geldiğinde ortada bloğun ya da kutuplaşmanın olmadığı bir gerçeklikle karşı karşıya kaldı. Türkiye'de teamülün gereği oldu, Meclis Başkanı en büyük partiden yani AK Parti'den seçildi. Adım adım bu gerçek üzerinde yürümeye devam edeceğiz. Önümüzdeki günlerde yürüteceğimiz müzakerelerde de ağırlık vereceğimiz husus şudur: Evet milli irade bizi tek başına iktidar yapmadı ama herkes de bilsin ki milli irade, yüzde 41'lik oranla 258 milletvekiliyle en yakın partiye yüzde 16'lık farkla AK Parti'yi 'Bu ülkenin geleceği sana emanettir' mesajıyla görevlendirdi. Biz bu görevden kaçmayız. Herhangi bir şekilde milli iradeye vaktinde veya değişik dönemlerde, şimdi bile öfkeyle yaklaşıp 'Ne halleri varsa görsünler' gibi bir tavır içine girmeyiz. Bu görev eğer AK Parti'ye verilmişse ki verildi, milli iradenin gereğini yaparız. Bir hükümet ortaklığı bu milli iradeden çıkmışsa bunun için çaba sarf ederiz ama herkes de bilmeli ki pazartesiden itibaren yapacağımız görüşmelerde milli iradenin yüzde 41 oranında destek verdiği kesimlerin haklarını, hukukunu ve önceliklerini hiçbir zaman tartışma konusu da yapmayız."

"Milli iradeden, demokratik kazanımlardan, özgürlüklerden, insan onurundan ve izzetinden taviz vermeyiz"

Başbakan Ahmet Davutoğlu, herkesin milli iradeye saygı konusunda ilkeli bir tutum göstermesi gerektiğini belirterek, "Bu tabloyu görmeden, milli iradenin ne anlama geldiğini tam idrak etmeden başbakanlık paylaşımına gidenler, birbirine başbakanlık ikram edenler oldu partiler arasında. Bunların tutmadığı görüldü" dedi.

Milli İrade Platformu'nun milli iradeye dönük bazı "komplolar", "tavırlar" karşısında, farklı sivil toplum kuruluşlarının bir araya gelerek oluşturduğu bir yapı olduğuna değinen Davutoğlu, yapı içindeki tüm kuruluşlara, temsilcilere, üyelere teşekkürlerini sundu.

Davutoğlu, 7 Haziran'dan bu yana AK Parti içindeki istişarelerin yanı sıra ilim adamları, kanaat önderleriyle sahur, iftarlarda bir araya gelerek görüştüklerini ve Anadolu'da halkla temasta bulunduklarını anlatırken, yeni yola çıkmadan önce Milli İrade Platformu'nın görüşlerini dinlemek istediklerini söyledi.

Başbakan Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Milli İrade Platformu'nu oluşturan ve onun dışında bulunan bütün sivil toplumun şunu bilmesini isterim ki 12 yıl içinde gerçekleştirdiğimiz demokratik kazanımların hiçbirisinden bir adım, bir milim dahi geri gidilmesine izin vermeyiz. Kimse, Türkiye'de tekrar 28 Şubat şartlarının, tekrar 12 Eylül şartlarının, olağanüstü hallerin, sınırlamaların, kısıtlamaların olacağı bir dönemi hayal etmesin, hayal edenler için söylüyorum ya da böyle bir dönemin geleceği kaygısını taşımasın, sizler için söylüyorum. Biz, Türkiye'de milletten bu emaneti almış temsilcileriniz olarak milli iradeden, demokratik kazanımlardan, özgürlüklerden, insan onurundan ve izzetinden taviz vermeyiz. Yine aynı şekilde öyle veya böyle Türkiye'nin bütün bu tablo karşısında kendi alanına çekilip iç gerilimlere düşeceğini hesap edenlere de şunu söylüyorum: Ramazan sofrasında nasıl biz bütün bir İslam dünyasını, bütün bir gönül coğrafyasını, bütün bir beşeriyeti düşünmeden iftarımızı açmazsak, siyaset yaparken de bir iftar gibi olan hükümeti kurarken de aynı ideallerden taviz vermeden yolumuza devam ederiz."

"Zihinler açıksa, eller de açılır ve o eller güzel bir Türkiye için birleşebilir"

Muhalefet liderlerine de seslenen Davutoğlu, "Görüşmelere Kadir Gecesi'nin olduğu gün başlamış olacağız ve bayram öncesinde de ilk turu bitireceğiz. Bunlar bereketli günlerdir. Eğer gönüller açıksa zihinler de açılır. Zihinler açıksa, eller de açılır ve o eller güzel bir Türkiye için birleşebilir. Böyle bir güne, böyle bir haftaya denk gelmiş olması bu görüşmelerin de ilahi bir tevafuk olarak değerlendirelim" dedi.

Davutoğlu, muhataplarına "bugünlerin anlayışı, psikolojisi ve feraseti içinde" yaklaşacaklarını ifade ederek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Eğer onlardan da aynı feraseti görürsek inşallah hayırlısıyla ülkemizi bir an dahi hükümetsiz bırakmayacak bir formülde, hükümet ortaklığında buluşma imkanı olur. Bayrama kadar bu görüşmeleri sürdüreceğiz. İlk turda hem tarafların iradelerini, yaklaşımlarını hem de ortada olabilecek konularla ilgili ilk temasları gerçekleştireceğiz ama en önemlisi de milletimize şu güveni vermektir: Ankara'da 78 milyonu düşünen, bize oy versin vermesin her bir vatandaşımızın huzurunu, memleketin huzuruyla eş gören bir kadro var. AK Parti kadrosu böyle kritik günlerde en doğru kararları alma tecrübesini, sınamasını defaatle geçmiştir. İnşallah bu kadroların elinde hem Türkiye doğru bir istikamette yoluna devam edecek hem de gönül coğrafyamızda Türkiye'ye dönük olarak ortaya çıkmış olan beklentilerin gereği yapılacak"dedi.

Anahtar Kelimeler
YORUMLAR
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Henüz yorum yapılmamış ilk yorum yapan siz olun...
2
Sağ 300x250 Reklam
YAZARLAR