Üst Header Banner Reklam
Parlamentonun Haysiyetini Kirleten Tutum İçine Girmektedirler
Ömer Çelik, CHP'nin anayasa uzlaşma komisyonu masasından ayrılmasıyla ilgili olarak, "Masaya daha oturmayıp, masadan kaçarak bu tutumu sürdürmek şu anlama geliyor. 'Benim milleti ikna edecek argümanlarım yoktur'" dedi.
12.03.2016 19:25:12
Bu haber 545 kez okundu
Parlamentonun Haysiyetini Kirleten Tutum İçine Girmektedirler

 “En önemlisi En Doğru Anayasa Perspektifini Kimin Masaya Koyduğudur”

Ömer Çelik, CHP'nin anayasa uzlaşma komisyonu masasından ayrılmasıyla ilgili olarak, "Masaya daha oturmayıp, masadan kaçarak bu tutumu sürdürmek şu anlama geliyor. 'Benim milleti ikna edecek argümanlarım yoktur'" dedi.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, öncelikli gündemlerinin yeni anayasa sürecinin devam etmesi olduğunu söyledi.

Yeni anayasa süreciyle ilgili olarak CHP'nin uzlaşma komisyonu masasından ayrılmasından sonra, masanın yeniden kurulması için Meclis Başkanı İsmail Kahraman'ın liderlere birer mektup yazdığını anımsatan Ömer Çelik, "Fakat maalesef CHP Genel Başkanı aynı tutumunu sürdürdü. 'Başkanlık sistemi konuşulursa biz masada yokuz' gibisinden hiçbir meşruiyeti olmayan, hiçbir şekilde izah edilemeyecek bir gerekçeyle masadaki tutumlarının devam ettiğini belirtti" ifadelerini kullandı.

Ömer Çelik, siyasi partilerin başkanlık ya da parlamenter sistem gibi farklı görüşleri savunabileceğini dile getirdi.

Meselenin etiketleri çarpıştırmak olmadığını vurgulayan Ömer Çelik, "Esas olan bu sistemlerin içinde masaya en güçlü kuvvetler ayrılığını kimin getirdiği, en güçlü yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını kimlerin getirdiğidir. En önemlisi temel insan haklarını güvence altına almak bakımından en doğru anayasa perspektifini kimin masaya koyduğudur" değerlendirmesinde bulundu.

Ömer Çelik, AK Parti'nin bu konudaki iddiasının sürdürdüğünü vurgulayarak, parti olarak yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda ciddi bir reform ihtiyacı olduğunu ifade ettiklerini aktardı.

"Kuşkusuz bu kabul edilemez"

Beklentilerinin, meşru çerçevede başka tür sistemleri savunanların aynı masada bulunması ve karşılıklı olarak birbirlerini ikna etmek olduğunun altını çizen Ömer Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İkna edemiyorsak da herkesin çıkıp, kendi sistemini bir diğerinden niçin daha üstün gördüğünü milletle paylaşmasıydı. Fakat masaya daha oturmayıp, masadan kaçarak bu tutumu sürdürmek, şu anlama geliyor. 'Benim milleti ikna edecek argümanlarım yoktur' gibisinden apolitik, 'siyasetsiz siyaset' diyebileceğimiz bir tutum ortaya çıkarıyor. Kuşkusuz bu kabul edilemez. Bu çerçevede milletimizin talebine siyasi anlamda her zaman için en yetkin karşılığını vererek bu çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Türkiye'nin yeni bir anayasaya kavuşması gerektiği konusu siyasal gündemimizin birinci maddesidir. Bunun gereğini yerine getirmek için de elimizden gelen gayreti gösteriyoruz."

Ömer Çelik, AK Parti'de konuya ilişkin çalışmaların ciddi şekilde devam ettiğini, ara ara kendisinin de şeffaf bir şekilde bilgi vereceğini kaydetti.

Bugüne kadar son derece doyurucu birkaç toplantı gerçekleştirdiklerini belirten Ömer Çelik, "Hem tartışarak, hem belli maddeleri yazarak anayasa sürecini olgunlaştırmaya çalışacağız. Bunu ayrıca vatandaşlarımızla, parti teşkilatlarımızla başka toplantılarımızda paylaşarak, Türkiye'de ciddi bir kuvvetler ayrılığı bilincinin oluşması, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı bilincinin oluşması için de bu süreci, bir zemin olarak düşünüyoruz" diye konuştu.

"Türkiye için bir iftihar tablosudur"

Ölümden kaçan insanların korunması için, hayat haklarının garanti altına alınması için Suriye'de bir tampon bölge, bir güvenli bölge oluşturulmasını, uçuşa yasak bölge meydana getirilmesini savunduklarını belirten Ömer Çelik, "Uçuşa yasak bölge ve diğer konularda gerek bazı müttefiklerimiz, gerekse uluslararası toplumun geneli mükellefiyetlerini yerine getirmeyince, bu çerçevede Türkiye açık kapı politikası gereği insani, vicdani, ahlaki ve politik olarak mükellefiyetlerini yerine getirmek için bu ölümden kaçan mazlum insanları ülkesine davet etti" diye konuştu.

"Ortaya çıkan bu tablo Türkiye için bir iftihar tablosudur'' diyen Ömer Çelik, milletlerin saygınlığını, devletlerin büyüklüğünü tarihe aktaran konuların bu tip dönüm noktaları olduğunu kaydetti.

Hicretin önemine değinen Ömer Çelik,  şunları söyledi:

"Dikkat ederseniz pek çok dini gelenekte takvimler peygamberlerin doğumu ya da başka olaylarla başlarken, bizim geleneğimizde hicretle başlar. Onun için hicret ve hicret edenler bizim manevi dünyamızda çok ayrı bir yere sahiptir. Hicretin insanlar için, tarih için bir dönüm noktası olduğunu düşünürüz ve bu bilinçle bu insanlara kucak açmaya devam ediyoruz."

"Bizi şaşırtmaya devam ediyor"

Türkiye'nin bu yükünün paylaşılması gerektiği konusunda bir tablonun ortaya çıkmasının memnuniyet verici olduğunu belirten Ömer Çelik, şöyle devam etti:

"Ortaya çıkan, Sayın Başbakanımızın son ziyaretiyle formüle edilen meselenin iyi anlaşılması gerekir. Türkiye buradan, ek olarak Avrupa'dan bir şey almıyor. Oradan bir iade edildiği zaman, buradan da bir mülteci Avrupa'ya gönderilmiş oluyor. Fakat bugün Sayın Kılıçdaroğlu'nun bir açıklaması olmuş, 'şu kadar parayı verelim, bütün bunları Avrupa Birliği alsın' diye. Maalesef CHP Genel Başkanı'nın kullandığı dilin insani açıdan bu duyarsızlığı bizi şaşırtmaya devam ediyor. Bunlar insan. Bunlar bu topraklara canlarını kurtarmak için sığınmış mazlumlar. Bunlar Sayın Kılıçdaroğlu'nun dilinde maalesef bir nesne gibi, sanki oradan oraya koyulacak bir alışveriş torbası gibi. Sürekli olarak bu şekilde ifadelendiriliyor. Bunlar nesne değil, insan.

Bu insanlara insanlık onuruna layık şekilde muamele etmek, bunlarla ilgili konuşurken de bu dili buna göre kurmak gerekir. 'Şu kadar parayı biz verelim onlar bunun hepsini alsınlar' gibisinden bu insanları nesneleştirici, eşyalaştırıcı bir dil kullanılması, bizim açımızdan hem yadırgatıcı hem de bizi şaşırtmaya devam ediyor. Biz bu dile prim vermeyeceğiz, insani, ahlaki mükellefiyetlerimizi yerine getirmeye devam edeceğiz."

Ömer Çelik, "Türkiye sürekli olarak, artan bir şekilde oradan gelen mültecileri kendi topraklarında, onların gönderdiği mültecileri sürekli barındıracak ya da onların sınır dışı ettiği mülteciler için açık hava hapishanesi muamelesi görmesi şeklinde bir şey söz konusu değil. Bu konuda da Avrupa Birliği içindeki birtakım ırkçı siyasetçileri uyardık" ifadelerini kullandı.

Son olarak Avrupa Parlamentosunda, Yunanistanlı bir milletvekilinin Türkiye'ye karşı kullandığı üslup neticesinde salondan çıkarılması konusunda parlamento başkanını, bu kararı destekleyen üyeleri tebrik ettiklerini belirten Ömer Çelik, "O ırkçı ve faşist milletvekilinin Türkiye'ye karşı kullandığı ifadeler, ancak kendisinin aynaya baktığı zaman görebileceği ifadelerdir" dedi.

"Mücadele etkili bir şekilde verildi"

Konuşmasında terörle mücadele konusuna ilişkin de açıklamalarda bulunan Ömer Çelik, Sur'daki operasyonların tamamlandığını bildirdi.

Buradaki en önemli meselenin vatandaşın mağduriyetinin azalması, sivil kayıpların yaşanmaması olduğunu anlatan Ömer Çelik, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Şimdiye kadar yaptığımız toplantılarda gerek oradaki sivil toplum örgütleri, gerek başka unsurlarla yaptığımız toplantılarda hendek ve barikat yoluyla vatandaşımızın günlük hayatını çalmaya çalışan, Türkiye'nin demokrasisini ve hukuk devletini sabote etmeye çalışan bu terör örgütüne karşı verilen mücadelenin etkili bir şekilde verildiğini görmekteyiz."

Çukur ve barikat kurulmasına, bu ilkelliğe "direniş" diyen birtakım siyasi kadroların, bu yalan siyasetlerine ve söylemlerine vatandaşların pirim vermediğini kaydeden Ömer Çelik, uluslararası toplumun da bunları söyleyenlerin "barış ve demokrasi" gibi kelimeleri, terörü desteklemenin bir kılıfı olarak kullandıklarını gördüğünü aktardı.

Ömer Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bu terörle mücadele operasyonları bir zorunluluk olarak ortaya çıkmıştır. Çözüm Süreci'nin ardından Türkiye'nin ulaştığı yeri, bu silahlı unsurların yurt dışına çıkarılmasını engelleyen, yurt dışına çıkmayan daha sonra da bu süreci istismar ederek, silah, barikat, hendek gibi mekanizmalarla o bölgeleri sabote eden bu unsurlara karşı güvenlik güçlerin yürüttüğü bu terörle mücadele, dünyanın en meşru, meşruiyet zemini en yüksek mücadelesidir. Bu demokrasimizi koruyan, hukuk devletini koruyan, bölge halkının geleceğini koruyan bir tedbirdir. Bu şekilde anlaşılması gerekir."

Güvenlik güçlerinin ne kadar hassasiyet içerisinde bulunduğunun görüldüğünü bildiren Ömer Çelik, sözlerine şöyle devam etti:

"Ortaya çıkan zaman zaman bazı fotoğraflar, bazı güvenlik güçlerinin münferit olarak insanları inciten, alınan bazı tedbirleri farklı sunan yaklaşımlarına karşı da soruşturmalar açılmaktadır. Bu soruşturmalarla üzerine gidilmektedir. Memnuniyet verici olan şudur ki güvenlik güçlerinin amirlerinin de bu soruşturmaların yapılmasını talep etmesi, bunu arzu etmesi. Çünkü kendilerinin fedakarca, büyük bir hassasiyetle yürüttükleri bu meşru mücadeleye herhangi bir gölge düşmemesi için münferit olarak bu gölge düşürücü çabaların içine girenlerin ayıklanması konusunda bir hassasiyet ortaya koymalarıdır."

Orada yıkılan yerlerin süratle yapılması, vatandaşların alt yapı ihtiyaçlarının giderilmesi için bir eylem planı hazırlandığını anımsatan Ömer Çelik, şu bilgileri verdi:

"Sayın Başbakanımız, Genel Başkanımız, bu konuda MYK'ya da ne aşamada olunduğuna dair ayrıntılı bir bilgi vermiştir. Nitekim Sayın Başbakanın yetkilerini kullanacak bir biçimde Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, bölgede görevlendirilmiştir. AK Parti MYK'sı bir karar alarak, bu koordinasyon çalışmalarının hızlı ilerleyip ilerlemediğini AK Parti MYK'sına rapor etmek üzere de Sayın Mehmet Özhaseki'yi o bölgede görevlendirmiştir."

Dokunulmazlıkların kaldırılması kriterinin ne olacağı ve AK Parti'nin gündeminde milletvekilinin tutuksuz yargılanmasına ilişkin bir çalışmanın olup olmadığının sorulması üzerine Ömer Çelik, "Basında okuduk, bugün tutuksuz yargılanma. Bu konu zaten düzenlenmiş bir konu. Bununla ilgili bir çalışma ya da bir gündem yok. Dokunulmazlık kaldırıldığı zaman sürecin nasıl işleyeceği ile ilgili düzenleme açık. Anayasa Komisyonu, Karma Komisyon burada bir takım işlemler üstleniyor" dedi.

Dokunulmazlık konusunda partilerin grup kararı alması gibi bir şeyin söz konusu olmadığını belirten Ömer Çelik, AK Parti'nin pek çok toplantısında bu konudaki görüşlerin dile getirildiğini aktardı.

"Parlamentonun haysiyetini kirleten tutum içine girmektedirler"

Dokunulmazlığın parlamentolara verilmiş bir hak olduğunu ifade eden Ömer Çelik, şöyle konuştu:

"Bu hak demokratik siyasetin savunulması, demokratik siyasetin, terör, yargısal aktivizm ya da militarizm karşısında herhangi bir saldırıya uğramaması için, parlamentonun korunması bakımından. Zaman zaman olur ki parlamentolara yargısal aktivizm ile müdahale edilir. Başka vesayet biçimleri ile müdahale edilir. Jüristokrasi'nin çabaları ile müdahale edilir. Bu parlamentoların demokratik siyaset hakkının korunması için verilmiş bir zırhtır, bir güvencedir, demokratik bir kazanımdır. Bu demokratik kazanıma bu gözle bakmak gerekir. Bu demokratik siyasetin korunması için verilmiş bir haktır.

Birileri demokratik siyasetin korunması için verilmiş bu hakkı, terörün insanlığa karşı işlenen suçun katillerin himaye edilmesi için kullanıyor. Üstelik de buna dönük olarak eylemli olarak bu desteği veriyorsa, kuşkusuz onlar parlamentonun şeref ve haysiyetini kirleten bir tutum içine girmektedirler. Parlamentolara verilen demokratik siyaseti korumak için bu güvenceye de leke sürmektedirler."

Anayasa etiği ve siyasi etiğin gözetmesi gereken ahlaki ve vicdani kriterlerin sessiz kalınmaması gerektiğine işaret eden Ömer Çelik, dünyanın hiçbir parlamentosu, hiçbir demokratik ülkesi ve hukuk devletinin de bu duruma sessiz kalamayacağını vurguladı. Ömer Çelik, şöyle devam etti:

"Ne şekilde olur, parlamento buna hangi gündemle karar verir, Anayasa Komisyonu ve Karma Komisyon bu süreci nasıl yönetir, teknik mekanizmaları belli olmakla birlikte buna komisyonların başkanları, üyeleri karar vereceklerdir. Biz, 'bu kararı aldık şu kararı aldık' deme noktasında değiliz. Grup kararı alınma gibi bir şey söz konusu da değil. Parlamentoların demokratik siyasete verdiği bu dokunulmazlık hakkı korunacaktır. Teröre destek vermek, eylemli destek vermek bunun istisnasıdır. Basında okuduğumuz gibi 'şu konuda şu karar verildi, şu isimlerle konuşuldu ya da şöyle bir mekanizma üzerinde AK Parti çalışıyor' gibi ifadeler açık bir şekilde yalanlıyorum. Öyle bir şey yok. Basına yansıyan isimler, mekanizmalar tartışma konuları şeklinde bunlar doğru değil. Burada prensipler söz konusudur. Bu prensiplerin nasıl işleyeceği ileri günlerde gerçekleşecektir.

Hiç kimse katilleri himaye edemez. Hiç kimse masum insanları öldüren Türkiye'nin meşru güçlerine saldırı düzenleyen terör örgütünün, PKK'nın bir üyesi gibi çalışamaz. Ona eylemli destek verme tutumu içerisinde olamaz."

"Cumhurbaşkanımızla ilgili ifadeler gazetecinin kendi ifadeleri"

Ömer Çelik, ABD'nin dış politika dergisi Atlantic'te ABD Başkanı Barack Obama'nın, "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında 'beceriksiz, otoriter" ifadelerini kullandığı iddialarına ilişkin bir soru üzerine, yaklaşık 10 sayfalık söz konusu makaleyi okuduğunu söyledi.

Makalede birçok liderle ilgili Obama'nın ifadelerinin tırnak içerisinde verildiğine işaret eden Ömer Çelik, şöyle devam etti:

"Tırnak içerisinde verilen şunu gösteriyor ki doğrudan Sayın Obama'nın ifadesidir. Fakat Sayın Cumhurbaşkanımızla ilgili ifadeler böyle değil, kendisinin yorumu olarak, gazetecinin kendisinin algısı olarak, oraya şey yapılmış. Bir başka haberde de yalanlandığı Sayın Cumhurbaşkanımızın 'kilit ortak' olarak ifade edildiği ortaya çıktı. Kuşkusuz Türkiye ile Sayın Cumhurbaşkanımızla, Sayın Obama arasında da bu görüşmeler sık bir şekilde sürüyor. Bu şekildeki bir ifade hiçbir şekilde kabul edilemez. Doğru da değil zaten, tam tersine Türkiye demokrasisiyle Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde 2002 yılından bugüne kadar gösterdiği performansla, İslam dünyası içinde bütün dünya için örnek teşkil edecek bir demokratik performans ortaya koymuştur. Dolayısıyla bu bir başka kaynakla görüşmüş, yalanlanan bu haberin ve "kilit ortak" olarak ifade edildiği söyleniyor. Netice itibariyle hiçbir şekilde doğru kabul edilemeyecek bir açıklamadır. Hiçbir şekilde doğru kabul edilemeyecek bir ifadedir. Bu ifadenin o gazeteci tarafından bu şekilde aktarılmasını da bu haberin yapılmasını da kınıyoruz. Süreç içerisinde daha güçlü bir yalanlama gelmesini de bekliyoruz."

"İvedi bir şekilde gelmesini bekliyoruz"

Avrupa Birliği tarafından 3 milyar avronun ne zaman gönderileceğine ilişkin bir soru üzerine ise Ömer Çelik, Avrupa Birliği ile olan ilişkilerin bir mülteciler meselesine indirgenmesini arzu etmediklerini söyledi.

Türkiye'nin bölgedeki son gelişmelerle kıymet ve öneminin daha da ortaya çıktığını vurgulayan Ömer Çelik, "Avrupa Birliği'nin Türkiye ile daha reel ilişkiler kurması ve Türkiye'nin burada Avrupa Birliği ile müzakere yürüten bir ülke olarak bu reel ilişkiler çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir" dedi.

Yapılan son zirvede bir takım prensip kararların alındığına dikkati çeken Ömer Çelik, "18 Mart'ta zannediyorum yeniden bir zirve olacak. Bu zirvede daha da netleşecektir. Bunun bahsettiğiniz miktarın son derece ivedi bir şekilde gelmesini bekliyoruz ama şu anda size kesin bir tarih ifade edemem. 18 Mart'la birlikte daha net bir şekilde ortaya çıkabilir, ilgili arkadaşlar açıklayabilir" ifadelerini kullandı.

"Türkiye bu parayı alacak, bunun karşılığında Avrupa'dan gelecek herkesi buraya alıp, bir açık hava hapishanesi ya da bir insan toplama kampı gibi işler görecek" gibi haberler gördüğünü aktaran Ömer Çelik, şunları kaydetti:

"Böyle bir şey söz konusu değil. Oradan iade edilen bir mülteciye karşılık, buradan da bir mülteci gidecek. Dolayısıyla Avrupa, Türkiye'nin maddi yükünü paylaştığı gibi mültecilerin misafir edilmesiyle ilgili fiziki yükünü de paylaşacaktır. 'Fiziki yükü Türkiye paylaşsın, bunun karşılığında para verelim' gibi bir analiz ve değerlendirme bu bakımdan yanlış olur. Bunu sadece para meselesi olarak değil, mültecilerin, ölümden kaçan bu insanların misafir edilmesi, can emniyetlerinin korunması için Avrupa'nın Türkiye ile birlikte ortak sorumluluk alanına girmesi şeklinde değerlendirmek gerekir."

Anahtar Kelimeler
YORUMLAR
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Henüz yorum yapılmamış ilk yorum yapan siz olun...
2
Sağ 300x250 Reklam
YAZARLAR