Siz muhtarsınız, Siz Seçilmişsiniz, Siz Memur Değilsiniz
Bu toplantılar vesilesiyle, Türkiye’nin her köşesinden muhtarlarla hasbihal edip hasret giderme imkânı bulduklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, önümüzdeki zamanlarda ülkedeki muhtarların tamamıyla bu şekilde bir araya gelme arzusunda olduklarını söyledi.
13.08.2015 08:59:53
Bu haber
2129 kez okundu
CUMHURBAŞKANI MUHTARLARA SESLENDİ
CUMHURBAŞKANI MUHTARLARA SESLENDİ-VİDEO
“Terör Örgütü ‘Silahları Sustursun’ Değil, ‘Bırakacak ve Gömecek’ Diyoruz”
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde 8’incisi gerçekleştirilen Muhtarlar Buluşması’nda Türkiye’nin farklı şehirlerinden gelen muhtarlara hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, devletin terör örgütlerine yönelik operasyonlarının devam edeceğini vurgulayarak, “Kimse devletten silahları bırakmasını isteyemez. Askerin de, polisin de silahı onun enstrümanıdır; onu asla elinden bırakamaz. Tüm teröristler ya ülkemizi terk edecek ya da bu silahları gömecekler” dedi.
İlki 27 Ocak 2015 tarihinde yapılan Muhtarlar Buluşması’nın 8’incisi Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleştirildi. Buluşmada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; Sakarya, Sinop, Samsun, Giresun, Ordu, Trabzon, Rize, Artvin, Gümüşhane, Bayburt ve Tokat’tan yaklaşık 400 muhtarla bir araya geldi. Programda muhtarlara hitaben bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine, “Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne, milletin evine hoş geldiniz” diyerek başladı.
Bu toplantılar vesilesiyle, Türkiye’nin her köşesinden muhtarlarla hasbihal edip hasret giderme imkânı bulduklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, önümüzdeki zamanlarda ülkedeki muhtarların tamamıyla bu şekilde bir araya gelme arzusunda olduklarını söyledi.
“ÜLKEMİZ İÇİN İFTİHAR KAYNAĞI BİR KÜLLİYEYİ HAYATA GEÇİRİYORUZ”
Halen Cumhurbaşkanlığı Külliyesi içinde yer alan hizmet binaları, Millet Camii, inşası devam eden konferans salonu, yapılacak olan çok amaçlı bina ve içinde 5 milyon cilt kitabı barındıracak kütüphane ile ilgili bilgiler veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, çalışma ofisleri dışında külliye yer alan tüm binaların herkesin kullanımına açık olacağını ifade ederek, “Böylece burada, Ankara ve ülkemiz için iftihar kaynağı bir külliyeyi tüm birimleriyle hayata geçirmiş olacağız” dedi.
“GEÇEN 1 YILDA 50 İLİ VE 33 ÜLKEYİ ZİYARET ETTİM”
Geçtiğimiz pazartesi günü Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birinci yıldönümünü geride bıraktığımızı hatırlatan ve Türkiye’nin doğrudan halkın oyuyla iş başına gelmiş ilk Cumhurbaşkanı olarak, şahsına gösterilen teveccüh için Türk milletine teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen bir yıl içinde, 4 tanesine iki defa olmak üzere 50 ili ziyaret ettiğini, 33 ayrı ülkeye yurt dışı ziyareti gerçekleştirerek o ülkelerin devlet başkanlarıyla resmî görüşmeler yaptığını ifade etti.
Gerçekleştirdiği yurt dışı ziyaretlerinde ayrıca heyetler arası toplantılar, iş forumları ve diğer görüşmeler vasıtasıyla, Türkiye ile o ülkeler arasındaki ilişkileri geliştirmenin çabası içinde olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle dedi: “Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde, milletimizin her kesiminden kardeşlerimizle bir araya geldik, hasbihal ettik, hasret giderdik. Sadece muhtarlarımızla 8’inci buluşmamızı gerçekleştiriyoruz. Bunun yanında işçilerimizle, işverenlerimizle, ihracatçılarımızla, esnaflarımızla, gençlerimizle, çocuklarımızla, polislerimizle, sivil toplum kuruluşlarımızla, şehit yakınları ve gazilerimizle; velhasıl milletimizle bir araya geldik. Ülkemizi ziyaret eden devlet ve hükümet başkanlarını, diğer yetkilileri burada misafir ettik.”
“DAİMA MİLLETİN TARAFINDA OLACAĞIM”
Cumhurbaşkanı seçilirken tarafsız olmayacağı, daima milletin tarafında olacağı yönündeki sözünü hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hamdolsun bugüne kadar verdiğimiz sözü tuttuk, tutmaya devam edeceğiz. Cumhurbaşkanlığı makamını vesayetin bekçisi konumundan milletin hizmetkârı konumuna getirdik. Biz milletimize efendi olmaya değil, milletin hizmetkârı olmaya geldik. Çünkü biz, gücümüzü şu veya bu odaktan değil, doğrudan milletimizden alıyoruz. Dolayısıyla sorumluluğumuz da milletimize karşıdır” diye konuştu.
Bu anlayış sayesinde, Türkiye’de siyasetin alanın ilk defa bu kadar genişlediğini, milletin gündemiyle Cumhurbaşkanlığı dâhil, devletin ve siyasetin gündeminin ilk defa bu kadar iç içe geçtiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Ülkemizde artık, tüm provokasyonlara rağmen, siyaset ve toplum mühendisliklerinin yerini, milletin rızasına ve teveccühüne dayalı meşru siyaset yöntemleri almıştır. Elbette Türkiye bu noktaya kolay ulaşmadı. 40 yılı bulan siyasi hayatım bunun mücadelesiyle geçti. Başbakanlık görevini devraldığımız günden itibaren de bu mücadeleyi çok daha güçlü bir şekilde sürdürdük. Vesayetin her türünü milletimizin desteğiyle, birer birer aştık. 2007 yılında bize Cumhurbaşkanı seçtirmemek için tevessül edilen hukuk cinayetlerini, Cumhuriyet mitinglerini, darbe çığırtkanlıklarını sizler de gayet iyi hatırlıyorsunuzdur. İşte bu süreç, Cumhurbaşkanı’nın doğrudan halk tarafından seçildiği bugünkü büyük değişime vesile oldu.”
“TÜRKİYE’NİN DEMOKRASİSİNE VE KALKINMASINA KAST EDENLER SÜKÛT-U HAYALE UĞRADI”
Aynı çevrelerin şimdi de “Cumhurbaşkanı’nı Parlamento seçsin” demeye başladığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Parlamento kim? Milletin vekili. Asil kim? Millet. Asilin olduğu yerde vekil hükmünü yitirmiştir” dedi ve sözlerine şöyle devam etti: “Aynı yöndeki çabalar, 2013 yılında önce Gezi Olayları, arkasından 17-25 Aralık darbe girişimiyle farklı bir çehreye büründü. 2014 yılında 30 Mart’ta yapılan mahalli seçimler ve arkasından 10 Ağustos’ta gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçimi, bu girişimleri de akamete uğrattı. Türkiye’nin demokrasisine ve kalkınmasına kast edenler, bir kez daha sükût-u hayale uğradı.”
“İHANET ŞEBEKESİNİN MENSUPLARI YURT DIŞINA KAÇIYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gezi ve 17-25 Aralık süreçlerinde, resmî ziyareti sebebiyle yurt dışına gittiğinde kendisini yurt dışına kaçmakla itham eden ihanet şebekesinin mensuplarından bugüne kadar 100’ü aşkın kişinin yurt dışına kaçtığına dikkat çekti ve şunları söyledi: “Biz, her hesabın üzerinde bir hesap olduğuna, kaderin üstünde bir kader olduğuna inanan insanlarız. Kendilerini herkesin ve her şeyin üzerinde görenler birer birer yıkılıp giderken, ülkesini terk ederken, biz, işte burada olduğu gibi, milletimizle el ele, kol kola, gönül gönüle yolumuza devam ediyoruz.”
“2023 TÜRKİYE’Sİ ALLAH’IN İZNİYLE ÇOK DAHA GÜÇLÜ OLACAK”
Vaktiyle o acımasız kararları verenlerin şimdi Gürcistan üzerinden Ermenistan’a kaçtığını; ancak er geç yakalanıp yaptıklarının hesabını vereceklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Allah ömür verdiği, milletimizin desteği bizimle olduğu sürece de, inşallah bu yolda yürümeyi sürdüreceğiz.” şeklinde konuştu.
Karanlık eller Türkiye’yi rahat bırakmamak, kazanımlarını heba etmek için boş durmadığının, siyasi ve ekonomik bakımdan güçlü bir Türkiye’yi istemediklerinin ve buna tahammül edemediklerinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Nasıl böleriz, nasıl parçalarız, nasıl içinde onları birbirine düşürürüz, hep bunun gayreti içerisindeler, fakat başarılı olmayacaklar. İnşallah bu millet, istiklal mücadelesinde küllerinden doğdu, şimdi de aynen o süreci güçlenerek devam ettiriyor. Hatırlayın, 2002’nin Kasım’ında Türkiye neydi, şu anda ne, buna baktığımız zaman yükselen, güçlenen bir Türkiye var. Ve biz burada olmayacağız, daha iyi bir yerde olacağız, daha güçlü bir yerde olacağız, 2023 Türkiye’si Allah’ın izniyle çok daha güçlü olacak” ifadelerine yer verdi.
“TERÖR ÖRGÜTÜNE DESTEK VERENLER BU ÜLKEDE VATANSEVER OLDUĞUNU NEYLE İSPAT EDECEK?”
7 Haziran seçimleri öncesinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde vatandaşların üzerinde çok ciddi bir baskı ve tehdit iklimi oluşturulduğuna, ilgili devlet kurumlarının da vatandaşların özgür iradelerini sandığa yansıtmalarını sağlama konusunda yetersiz kaldığına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimler sonrasında ortaya çıkan tablonun iyi değerlendirilemediğini, siyasi parti yönetimlerinin ortaya koyduğu ikircikli tavrın Türkiye’yi sıkıntılı bir döneme ittiğini söyledi. Bölgemizdeki gelişmeleri ve oluşan belirsizlik ortamını fırsat bilen bölücü terör örgütünün 11 Temmuz’da yeniden saldırılarına başlayacağını ilan ettiğini ve 20 Temmuz’da Suruç’taki bombalı eylemi bahane ederek alçakça, kalleşçe ve ahlaksızca saldırılara giriştiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Peki, şimdi soruyorum, bunlara destek veren, bunların yanında yer alan, akıllı olduğunu, işte köşelerde mürekkep akıttıklarını söyleyenlere buradan sesleniyorum; siz acaba bu ülkede milliyetperver, vatansever olduğunuzu neyle ispat edeceksiniz? Bu yavrularımızın katillerini, bu teröristleri savunanların yanında olmayı neyle izah edeceksiniz? Hem onların yanında yer alın, onlarla beraber hareket edin, öbür taraftan demokrasi deyin, öbür taraftan özgürlük deyin. Soruyorum, bunun neresi özgürlük, bunun neresi demokrasi? Eğer demokrasiden bahsediyorsan her şey Parlamento’da var, demokratik sistem içerisinde var, gel mücadeleni Parlamento’da ver. Ama bunlar arkalarına o silahlı güçleri almadıkları sürece Parlamento’daki temsil güçlerinin bu denli güçlü olacağına inanmıyorlar, inanmadıkları için de işte böyle belli grupları yanlarında toplamak, belli bazı köşe yazarlarını da destek kıtaları olarak yanlarına almak suretiyle ülkeyi parçalamanın, bu milleti parçalamanın gayreti içerisine giriyorlar.”
“DEMOKRASİ, SEÇİLMİŞLERİN ATANMIŞLARLA ASLA MUKAYESE EDİLEMEYECEĞİ BİR REJİMDİR”
Yaşanan sorunların el ele, omuz omuza verilerek çözüleceğini, devletin en ücra köşedeki mahallesinin, köyünün temsilcisi olan muhtarların görevinin ağır olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhtarlara hitaben şöyle dedi: “Siz muhtarsınız, siz seçilmişsiniz, siz memur değilsiniz. Benim indimde seçilmiş atanmıştan her zaman öndedir, bunu böyle biliniz. Demokrasinin güzelliği buradadır, demokrasinin zenginliği buradadır, çünkü demokrasi seçilmişlerin atanmışlarla asla mukayese edilemeyeceği bir rejimdir. Ama bunun hakkını da muhtarlarımızın başarılı bir şekilde vermesi gerekir, milletin serbest iradesini muhtar, ismi üzerinde muhtar olarak aynen tepeye yansıtmalıdır.”
“PARALEL DEVLET YAPILANMASININ PEŞİNDE OLAN KESİMİN BÖLÜCÜ ÖRGÜTLE AYNI ÇİZGİDE BULUŞTUĞUNU GÖRÜYORUZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son eylemlerin, terör örgütünün ve onun destekçilerinin kalleşlikte hiçbir sınır tanımadıklarını gösterdiğine ve bu süreçte iğrenç ve ibretlik iş birliklerine de şahit olunduğuna vurgu yaparak şu değerlendirmelerde bulundu: “Türkiye’de paralel devlet yapılanması peşinde olan kesimin bölücü örgütle aynı çizgide buluştuğunu görüyoruz. Aynı şekilde kendilerine aydın diyen, akademisyen diyen, gazeteci diyen bir güruhun nasıl alenen hainlik peşinde koştuğunu da ibretle takip ediyoruz. Bölücü örgüt ve uzantıları Türkiye’ye karşı her türlü ihaneti yaparken, eylemlerin ve ölümlerin faturasını şahsıma, Hükümete, iktidar partisine çıkartmaya çalışanların asıl niyetlerinin gayet iyi farkındayız. Ne diyorlardı? ‘Seni başkan yaptırmayacağız.’ Bu sözün aslında Türkiye’yi 2023 hedeflerine ulaştırmayacağı düşüncesini ifade ettiğini milletimizle birlikte biz de çok iyi biliyoruz. Bugün devlet silahlarını sustursun diyenler, dün de bölücü örgüte niye savaşmıyorsun, niye silaha sarılmıyorsun diyordu. Çünkü bunlar savaş istiyor, kan istiyor, can istiyor.”
“SALDIRILAR ÜLKEMİZDE OLUYOR; AMA TERÖR ÖRGÜTÜNÜN GÜDÜMÜNDEKİ PARTİ ÇÖZÜMÜ BRÜKSEL’DE ARIYOR”
6-7-8 Ekim tarihlerinde meydana gelen olaylara ve bu olaylarda öldürenin de ölenin de Kürt vatandaşlar olduğuna dikkat çekerek, “Kürt’ü Kürt’e kırdıran bu adamlar değil mi? Bu adamlar. Peki, bu adamlar nasıl oluyor da özgürlükçü oluyor? Bu adamlar nasıl oluyor da insanı sevenler oluyor?” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Biz insanın ameline bakarız, fiiline bakarız, yaptıklarına bakarız. Sevgili Peygamberimiz ne diyor: ‘Müslüman o kimsedir ki elinden ve dilinden diğer Müslümanlar da emindir, salimdir, güvendedir.’ Biz bunu arıyoruz, bunlarda böyle bir şey var mı? Yok. Bunlar yol kesip haraç topluyor. Alıyor insanı dağa kaçırıyor, ondan sonra haber gönderiyor şu kadar para göndereceksin, göndermediğin takdirde yakarız, yıkarız; yaptıkları bu. Arkadan gel kurşunla, uykuda kurşunla. Tek amaçları var, o da Türkiye’nin istikrarının bozulması, kardeşlik ikliminin zehirlenmesi, güven ortamının zehirlenmesi, zedelenmesi. Dikkat ediniz, saldırılar ülkemizde oluyor, yürekler ülkemizde yanıyor, ama terör örgütünün güdümündeki parti çözümü nerede arıyor? Brüksel’de arıyor, diğer yabancı başkentlerde arıyor. Kendi ülkesine, kendi milletine bu kadar yabancılaşmış bir anlayışın yaşanan sorunlara yerli ve makul çözümler üretebilmesi mümkün değildir. Maharet şiddetle ve baskıyla sandıklara gölge düşürmek değil, alınan oyların hakkını verebilmektir. Oyu Türkiye’den alıp çözümü dışarıda aramak bir partinin kendi varlığını inkâr etmesidir. Bir taraftan demokrasi deyip sandığı referans alan, ama diğer taraftan sırtını terör örgütüne dayadığını ifade eden partinin mensupları aslında siyasete arkasını dönüyor demektir. Bu parti ve mensupları öncelikle silahtaki kurşunla sandıktaki oy arasında bir tercih yapmak zorundadır.”
“KOBANİ’DEN KAÇANLARI BİR HAFTA İÇERİSİNDE ÜLKEMİZDE MİSAFİR EDEN BİZİZ”
Bu süreçte birer sembol olarak kullanılan Kobani ve Suruç hadiselerinin arkasındaki gerçekleri millet ile paylaşmak istediğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu açıklamalarda bulundu: “Kobani’den kaçanları bir hafta içerisinde ülkemizde misafir eden biz değil miyiz? Biz sınırlarımızı kapayabilirdik, ama biz kapamadık. Ne dedik? Biz, bize sığınanlara kapımızı kapayamayız ve bu konuda sıfır tolerans dedik, kapıları açtık ve bu insanlara kapılarımızı açtığımız gibi kamplar yaptık süratle. Kampların yetmediği yerlerde bunlar çeşitli evlerde misafir edildi, değişik illere aynı şekilde dağıtıldı. Ve şu anda bakın terör orada canlar da aldı. Ama biz bir şey daha yaptık, Özgür Suriye Ordusu’nun ve Peşmergelerin topraklarımız üzerinden Kobani’ye girmesini sağladık. Bunu yapan biziz. Herhalde bunu terör örgütü PKK yapmadı. Bunu biz yaptık, önlerini biz açtık. Bu arada Sayın Obama beni aradı ve ‘iki güne kalmaz Kobani düşer, burada sizden yardım istiyoruz’ dedi. Ben de kendisine şunu söyledim: ‘Sayın Obama, bakın 190 bin civarında Kobanili zaten bizim ülkemize girmiş durumda. Şu anda orada Kobanili kalmadı, sadece savaşçılar var, onlar birbiriyle savaşıyor. Ama şunu unutmayın: Sizin oraya indireceğiniz silahlar sadece PYD’nin eline geçmeyecek, çünkü o da terör örgütüdür, aynı zamanda DAEŞ’in eline geçecek. Nitekim öyle oldu ki o silahların yarıya yakınını DAEŞ aldı, kalanını da diğerleri aldı. Bazı gerçekleri görmek lazım. Biz bölgeyi tanıyoruz, biz bölgeyi biliyoruz. Ama dostlar maalesef bizim bu yaklaşımlarımıza dikkat etmediler. Ve bakın şu anda 70-80 bin civarında Kobanili tekrar Türkiye’den Kobani’ye dönmüş vaziyette, diğerleri hala Türkiye’de. Temenni ederiz ki diğerleri de bir an önce Kobani’ye dönerler ve ülkelerindeki yerlerini alırlar. Hep ‘Kobani düştü-düşecek’ diye cımbızlanan ifademin gerisinde aslında bu bilgi var. Bu ifadeyi benim Kobani’nin düşmesini arzu ettiğim şeklinde sunanların -ki terör örgütü bunu yaptı- amacı; bölgedeki insanımızı tahrik ederek kendi hain emellerini uygulamaya geçirmektir. Türkiye, Suriye ve Irak’tan gelen tüm misafirleri gibi Kobani’den gelenleri de samimiyetle bağrına basmış, ekmeğini onlarla bölüşmüştür.”
“SURUÇ KATLİAMINI MİT’E YIKMAK İSTEYENLER, ÜZERLERİNDEKİ SUÇU BAŞKALARINA ATMAK İSTİYORLAR”
DAEŞ terör örgütünün Türk askerini ve polisini şehit ettiğinde seslerini çıkarmayanların, örgüt Suruç’ta eylem yaptığında suçu hemen kendisine ve devlete atmanın çabası içine girdiklerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bilhassa paralel devlet yapılanması peşindeki örgütle bölücü örgütün mensuplarının dolaşıma soktuğu haberler konusunda çok daha dikkatli olunmalıdır. Hatta terbiyesizce, edepsizce kalkıp Suruç katliamını Millî İstihbarat Teşkilatımıza yıkmak isteyenlerin de üzerlerindeki suçu bir başkalarına devretme operasyonudur. İşte bunların altında bu dediğim örgütler var” dedi.
“ÜLKEMİZE VE MİLLETİMİZE DÜŞMANLIK EDEN HERKESİ, MİLLETİMİZLE BİRLİKTE BİZ DE NOT EDİYORUZ”
Böyle dönemlerin, hem bozguncuların sayısının arttığı, hem de bozgunculuğun yıkıcı etkisinin çoğaldığı dönemler olduğuna değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, millet olarak birlik, beraberlik ve kardeşliğin sağlanıp ortak değerler ve hedefler etrafındaki kenetlenme güçlendirildiği takdirde her türlü saldırının üstesinden gelineceğini söyledi. Birtakım medya kuruluşlarının da bu kritik dönemde milletin moralini bozarak, mücadele azmini kırmaya gayret ederek paralel ve bölücü örgütlerin değirmenine su taşıdıklarını gördüğünü kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemize ve milletimize düşmanlık eden herkese sayfalarını, ekranlarını, manşetlerini açmakla maruf olan bu medya kuruluşlarının ihanetlerini milletimizle birlikte biz de not ediyoruz. Zamanı geldiğinde bu notlar elbette milletimiz tarafından değerlendirilecektir” diye konuştu.
“ANADOLU’YU EŞSİZ KILAN BİR DİĞER ÖZELLİĞİ DE MAĞDUR, MAZLUM VE GARİPLERİN SIĞINAĞI OLMASIDIR”
Tarih boyunca bu topraklarda pek çok kadim medeniyetin doğduğu, hüküm sürdüğü ve yok olduğu Anadolu topraklarında millet olarak bin yıldır hüküm sürdüğümüzü ve bu topraklara ayak bastığımızdan beri kesintisiz bir mücadele ve büyük fedakârlıklar sayesinde Anadolu’yu kendimize vatan yaptığımızı vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün yaşanan sıkıntıların yüzlerce yıllık geçmişi olduğunu belirterek konuşmasına şöyle devam etti: “Bu süreçte Anadolu’yu eşsiz kılan bir diğer önemli özelliği de, her zaman mağdurların, mazlumların, gariplerin, çaresizlerin sığınağı olmasıdır. 1492’de İspanya’dan kaçan Yahudiler Anadolu’ya sığınmışlardır, kimse kabullenmemiştir, ama Anadolu’ya sığınmışlardır. 1850’li yıllardan itibaren Rus Çarlığı’nın zulmünden kaçan Kafkas halkları Kırımlı kardeşlerimiz çareyi Anadolu’ya gelmekte bulmuşlardır. 93 Harbi sonrasında Balkanları boşaltan yüz binlerce kardeşlerimize yine Anadolu kucak açmıştır. 1917 Bolşevik ihtilalinden kaçan yüz bini aşkın Beyaz Rus’un geldiği yer de yine bu topraklar olmuştur. Cumhuriyet döneminde Balkanlar’ın muhtelif bölgelerinden, Yunanistan’dan, Bulgaristan’dan gelen muhacirler bugün Anadolu’nun asli unsurlarını oluşturuyorlar. 1988’den itibaren Irak’ta yaşanan katliamlardan, savaşlardan kaçan yüz binlerce Kürt kardeşimize sınırlarımızı biz açtık. 1990’lar boyunca Bosna’da, Kosova’da, Makedonya’da yaşanan hadiseler sırasında ülkemize gelen kardeşlerimizi biz misafir ettik. Son olarak 2011 yılından beri Suriye’de yaşanan iç karışıklıklar sebebiyle yaklaşık 2 milyon kardeşimizi ülkemizde misafir ettik, ediyoruz.”
“ANADOLU HEM BİZİM, HEM DE UMUDUNU BURAYA BAĞLAMIŞ GENİŞ BİR COĞRAFYANIN KALBİNİN ATTIĞI YERDİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin; Gürcistan, Ermenistan, Türkistan, Afrika ve Doğu Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünyanın her köşesinden eğitim almak ve çalışmak ve yaşamak için gelen yüz binlerce kişiyi da barındırdığını aktararak “Anadolu sadece bizim değil, umudunu buraya bağlamış çok geniş bir coğrafyanın kalbinin attığı yerdir” tespitinde bulundu ve konuşmasını şu değerlendirmelerle sürdürdü: “Sadece yaşadığımız badireleri değil, işte bu özelliklerini de göz önünde bulundurarak ülkemizi daha sıkı sıkıya sahiplenmek mecburiyetindeyiz. Anadolu coğrafyasındaki varlığımızı ilelebet sürdürme, ülkemize sahip çıkma mücadelemizi bugün de devam ettiriyoruz. Böylesine kucaklayıcı, böylesine şefkatli bir coğrafyada ayrımcılık yapıldığı iddiasıyla bozgunculuk peşinde koşmak, hele hele silaha sarılmak asla kabul edilemez. Silahlı saldırıya uğrayan bir devletin kendisini yine silahla savunma hakkı olduğunu en liberal aydınlar dahi kabul ediyor. Üstelik biz herhangi bir millet değiliz. Biz medeniyet davası olan, büyük hedefleri, büyük idealleri olan bir milletiz. Bu vasfımızdan vazgeçmediğimiz sürece de başımızdaki sıkıntıların eksilmeyeceğini biliyoruz. Yine biliyoruz ki bu vizyonumuzu kaybettiğimiz gün de bizi ne bu coğrafyada, ne de yeryüzünde bir gün bile barındırmazlar.”
“TÜM TERÖRİSTLER YA ÜLKEMİZİ TERK EDECEK YA DA BU SİLAHLARI GÖMECEKLER”
Terör eylemleriyle bu milletin birlik ve beraberliğini bozacaklarını, ülkenin bölünmez bütünlüğüne zarar vereceklerini sananların, hak ettikleri cevabı aldığını ve bundan sonra da almaya devam edeceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, devletin terör örgütlerine yönelik operasyonlarının devam edeceğini bildirdi. ‘Terör örgütü silahlarını sustursun’ diyenlerin olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hayır, ne demek sustursun? Terör örgütü silahlarını bırakacak, gömecek, betonlayacak” dedi ve şunları ekledi: “Kalkıp da devletten kimse silahları bırakmasını isteyemez. Askerin de, polisin de silahı onun enstrümanıdır; o onunla vardır, onu asla elinden bırakamaz. Çünkü bir devletin en önemli görevi nedir? Can güvenliğini, mal güvenliğini, nesil güvenliğini ve akıl güvenliğini sağlamaktır. Bütün bunları yapacak olan devletin elinde bazı enstrümanlar vardır ki bunları kullanacaktır. Ve tüm teröristler ya ülkemizi terk edecekler ya da dediğim gibi bu silahları gömecekler ve betonlayacaklar ve bunların da yer tespitini biz yapacağız. Her türlü paralel devlet yapılanmasına son verene kadar da bu mücadele sürecektir.”
“6-7-8 EKİM’DE KÜRT KARDEŞLERİMİ SOKAĞA DÖKENLERİN KİM OLDUĞUNU BİLİYORUZ”
Terör örgütüyle arasına mesafe koymayı bir türlü beceremeyen, tercihini silahtan ve tehditten değil demokrasi ve hukuk devletinden yana yapamayan siyasi parti için de aynı durumun geçerli olduğunu sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu açıklamalara yer verdi: “Bu partinin yöneticileri siyasetin imkân ve yöntemleri içinde faaliyet göstermeyi başaramadıkları sürece bizim gözümüzde örgütün piyonu olarak kalacaklar. Yani kimse bize yalan söylemek suretiyle ‘bizim terör örgütüyle alakamız yok, ilgimiz yok’ demesin; kusura bakmayın, bunu kimse yutmaz. Biz 6-7-8 Ekim tarihlerinde benim Kürt kardeşlerimi, vatandaşlarımı sokağa dökenlerin kim olduğunu biliyoruz. Ve orada 15 yaşındaki bir Yasin Börü’yü üçüncü kattan atmak suretiyle arabayla çiğneyenlerin ve onu o şekilde şehit edenlerin kim olduklarını biliyoruz.”
“BİZ ELİMİZİ UZATTIK, AMA ONLAR SİLAHLA CEVAP VERDİLER”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’de tüm hayatını demokrasi, hak ve özgürlükler mücadelesiyle geçiren, bu yöndeki taleplere ve gayretlere her türlü desteği veren bir siyasetçi olduğuna vurgu yaparak, “Açıkça ifade ediyorum; devlet ve hükümet önce demokratik açılımla, ardından millî birlik ve kardeşlik projesiyle, nihayetinde çözüm süreciyle ret, inkâr ve asimilasyon politikalarını bir daha dönüşü olmayacak şekilde ortadan kaldırmıştır. Başbakanlığım döneminde bu adımları atan benim. Ve bu adımları attık, dedik ki herhalde karşımızdakiler de samimi davranacak. Biz elimizi uzattık, ama onlar silahla cevap verdiler” değerlendirmesinde bulundu.
“BANA GÖRE ÇÖZÜM, BUZDOLABINDADIR; ŞU ANDA MİLLÎ BİRLİK VE KARDEŞLİK PROJESİ GÜNDEMDEDİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında şunları söyledi: “Değerli kardeşlerim; şimdi utanmadan, sıkılmadan ‘Çözüm sürecini hala devam ettiriyoruz’ diyor. Neyi devam ettiriyorsunuz, her şey ortada. Bana göre çözüm, buzdolabındadır. Şu anda millî birlik ve kardeşlik projesi gündemdedir. Milli birlik ve kardeşlik projesine destek verenlerle bu yolda yürümeye varız. Bölücü örgüt ve onun güdümündeki parti sorumluluklarının gereğini yerine getirmemiştir. Tam tersine sürekli istismarla, sürekli tahrikle tercihi şiddetten ve baskıdan yana kullanmıştır. Çünkü bunlar için yalan adeta itikadî bir meseledir. Terör örgütü 2013 yılından beri silahlarını toprağa gömmek, militanlarını sınırlarımız dışına çıkarmak yerine kendi aklınca devleti ve hükümeti oyalayarak tahkimat yoluna gitme gayretini göstermiştir. Şu anda devletin çok daha gayretli ve yılmayacak şekilde operasyonlarına devam etmek suretiyle hangi evde ne var ne yok, istihbaratıyla, her şeyiyle bunu ortaya çıkarmak durumundadır. Ve ben bu konuda muhtarlarımızdan da destek bekliyorum. Benim muhtarım hangi evde kim var, nedir ne değildir, bunu gelecek gayet uygun, sakin bir şekilde orada kaymakamına, gerekirse valisine, emniyet müdürüne bildirecek; elbirliği yapacağız, dayanışma içerisinde olacağız.”
“ÇATIŞMALARI YENİDEN BAŞLATAN DEVLET OLMADI; TERÖR ÖRGÜTÜ BU YOLA BAŞVURDU”
Bu yola ‘Analar ağlamasın’ sözüyle çıktıklarını, milletin umudunu boşa çıkarmamak, ülkeyi yeniden çatışma ortamına sürüklememek için mümkün olduğunca dikkatli hareket ettiklerini ve gerektiğinde dişlerini sıktıklarını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çatışmaları yeniden başlatan devlet olmadı, terör örgütü kendisi bu yola başvurdu, bundan sonra artık ne devletin, ne de hükümetin vereceği herhangi bir taviz, atacağı herhangi bir adım yoktur, çünkü yapılması gereken her şey yapılmıştır” şeklinde konuştu.
“ÇÖZÜM SÜRECİ’Nİ ÜLKENİN BEKASINA TEHDİT HALİNE DÖNÜŞTÜRMEYE ÇALIŞANLAR HÜSRANA UĞRAYACAKLAR”
“Bir kez daha tekrar ediyorum; terör örgütü silahlarını bırakmadığı, militanlarını ülke dışına çıkarmadığı, onun güdümündeki siyasi parti şiddeti ve tehdidi bırakıp demokrasinin safına geçmediği sürece, devletin tüm birimleriyle ülkeyi ve milleti korumak için üzerine düşenleri yapmaya devam edecektir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Sınırlarımız içinde ve dışında terör örgütünün tüm unsurlarına karşı gereken her türlü müdahale yapılacaktır. Paralel yapılanmaların ihanet zemininde kurdukları iş birliği asla buna mani olamayacaktır. Milletimiz müsterih olsun, çözüm sürecini bu ülkenin bekasının tehdidi haline dönüştürmeye çalışanlar mutlaka hüsrana uğrayacaklar. Bununla birlikte, Türkiye’nin 1990’lara geri döndüğü iddialarını da kesinlikle reddediyorum. 1990’ların Türkiye’sinde olanların birçoğu şu anda Parlamentoda, nasıl oluyor da 1990’ların Türkiye’sini konuşuyoruz? Nasıl şu anda Parlamentoda bulunuyorlar? Bu itham her şeyden önce milletimize haksızlıktır. Türkiye geçtiğimiz 12 yılda demokrasi, hak ve özgürlükler, kalkınma alanlarında elde ettiği kazanımlardan bir milim dahi geri gitmeyecektir. Tam tersine, 2023 hedeflerimiz doğrultusunda kararlı adımlarla yürümeye devam edeceğiz. Türkiye, demokrasi ve hukuk içinde terörün de, paralel yapıların da üstesinden gelebilecek imkâna ve iradeye sahiptir, bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.”
“ANAYASA’DA BELİRTİLEN SÜRE İÇİNDE KOALİSYON HÜKÜMETİNİN KURULMASI BENİM TEMENNİMDİR”
7 Haziran seçimlerinin hiçbir partinin tek başına iktidar olabilmesine veya hükümet kurabilmesine imkân tanımayan bir meclis tablosu ortaya koyduğuna, birilerinin ‘Başbakan bir koalisyon hükümeti kurmak istiyor, ama Cumhurbaşkanı bunu engelliyor’ şeklinde yanlış ve iftira niteliğinde ifadeler kullandığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, konu ile ilgili şu değerlendirmeleri yaptı: “Sorunların çözümü için irade ortaya koyabilecek bir koalisyon hükümetinin oluşması konusunda ümidimizi muhafaza etmeye çalıştık, çalışıyoruz. Niye? Çünkü bu ülke hükümetsiz kalamaz. Cumhurbaşkanı olarak şahsıma düşen görev nedir? Anayasada belirtilen süreci işletmektir; ben şu anda bu süreci işletiyorum. Seçimde en çok oyu olan partinin genel başkanı da şu anda hâlihazırdaki Başbakanımızdır, hükümeti kurma görevini de ben kendilerine verdim ve bu süreci başlattım. Sayın Başbakan şu anda hükümeti kurma görüşmelerini devam ettiriyor. Anayasa’da belirtilen süre içinde koalisyon hükümetinin kurulması benim temennimdir.”
“SEÇİMLERİN TEKRARI YOLUNA, BÜTÜN İMKÂNLAR DENENDİKTEN SONRA GİDİLİR”
Anayasa’da belirtilen 45 günlük süre içinde koalisyonun gerçekleşmemesi durumunda sürecin bütünüyle yasalara uygun alarak işletileceğini detaylı bir biçimde aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimlerin tekrarı yoluna bütün imkânlar denendikten sonra gidileceğini söyledi. “Türkiye’nin önündeki sorunlar güçlü bir siyasi iradenin gerekliliğini her geçen gün daha açık şekilde gösteriyor. Bunu sağlayacak yol hangisiyse onun izlenmesini temenni ediyorum.” diye konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle tamamladı: “Demokrasinin ve siyasetin en önemli özelliği, işte bu tür durumlarda millet iradesine dayalı çözümü daima masada tutuyor olmaktır. Bir kez daha ben koalisyon görüşmelerinin hayırlı bir şekilde sonuçlanmasını diliyorum. Seçimle işbaşına gelmiş bizler için en büyük mükâfat, derdine derman bulunmasına vesile olduğumuz vatandaşlarımızın gönüllerinden kopup gelen bir ‘Allah razı olsun’ sözüdür. Bu duygu, hiçbir maddi karşılıkla mukayese edilemez. Ben tüm siz değerli muhtar kardeşlerimin vatandaşlarımıza, onların dertlerine, sıkıntılarına böyle bir samimiyetle yaklaştığına inanıyorum. Bir kez daha Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni, milletin evine teşrifiniz için her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Mahallelerinizdeki, köylerinizdeki her bir kardeşime selamlarımı, saygılarımı, muhabbetlerimi iletmenizi rica ediyorum.”
kaynak:akpart.org.tr
Anahtar Kelimeler
YORUMLAR
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter
kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar
hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Henüz yorum yapılmamış ilk yorum yapan siz olun...
2