SURİYE’Yİ BAŞIMIZA BELA ETTİN, HESABINI VERECEKSİN
El-Bab’tan gelen şehit haberleri var. İnternette yayınlanan görüntüler var. Askerlerimizin diri diri yakıldığının görüntüleri var, başlarına kurşun sıkıldığının görüntüleri var. İzleyemiyoruz, yüreğimiz yanıyor. Hükümetten cevap bekliyoruz. ‘Olayı inceliyoruz’ diyorlar...
23.12.2016 21:14:56
Bu haber
818 kez okundu
SURİYE’Yİ BAŞIMIZA BELA ETTİN, HESABINI DA VERECEKSİN BUNUN!
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Uşak’ta Halkla Buluşma Toplantısında yaptığı konuşma şöyle:
Sevgili Uşaklılar hepinize teşekkür ediyorum. Az önce il başkanımız ve milletvekilimiz, size sivil toplum örgütleriyle bir toplantı gerçekleştirdiğimizi aktardı. Bir yerin sorununu en iyi orada yaşayanlar bilirler. Uşaklı köylü rahatsız, esnaf rahatsız, sanayici rahatsız, ev kadını rahatsız, sokakta yürüyen insanı rahatsız ve hepsinin kafasında şu soru var: “Ne olacak bu memleketin hali, nereye gidiyoruz?” Her gün şehit haberleri geliyor, çiftçi ektiği ürünün karşılığını alamıyor, insanlar bir kentin caddenin sokaklarında, caddelerinde rahat gezemiyorlar, anneler çocuklarını rahat, güler yüzle okula gönderemiyorlar. Nereye gidiyoruz? Herkes kendisine bu soruyu soruyor. Ben sizinle dertleşmeye geldim. Sivil toplum örgütleriyle konuştum. Şimdi sizlerle konuşmaya geldim. Sizlerle dertleşmeye geldim. Benim derdim, aynı zamanda sizin derdiniz. Sizin derdiniz de, benim derdim. Bu ülkede mi yaşıyoruz? Evet. Bizim ülkemiz Türkiye Cumhuriyeti dünyanın en güzel ülkesi mi? Evet. Yedi iklimi var mı? Evet. Yedi bölgesi var mı? Evet. Güzel insanları var mı? Evet. Güneşi, suyu, toprağı, denizi var mı? Evet. Peki, Allah’ın yarattığı bu güzel coğrafyada neden huzur içinde yaşayamıyoruz? Neden rahat değiliz? Neden çatık kaşlıyız? Neden yarınımızı bilmiyoruz? Neden? Bunun için dertleşmeye geldim.
BİZİ İNANÇ, KİMLİK BAĞLAMINDA BÖLMEK İSTİYORLAR, BÖLÜNMEYECEĞİZ
Uşak; tarihin derinliklerinden gelen bir kent, Karun Hazinelerinin olduğu bir kent, Kurtuluş Savaşı’nın önemli kilometre taşlarından birisi olan bir kent, geri dönüşüm sanayinde Türkiye’nin 1 numarası olan bir kent. Tarımda, hayvancılıkta söz sahibi olan bir kent. Ama burada yaşanan sorunlar sanmayın ki, sadece buraya özgü, sizin yaşadığınız sorunlar, gidin Hakkari’deki vatandaşlarda aynı sorunlarla karşı karşıya, Trabzon’a gidin orada da öyle, Tekirdağ, Edirne’ye gidin orada da öyle, İzmir’e gidin orada da öyle, Manisa’ya gidin, Balıkesir’e gidin orada da öyle, Denizli’ye gidin orada da öyle. Herkes kendisine aynı soruyu soruyor. Ne olacak bu memleketin hali?
Eğer bu ülkeyi gerçekten yaşanabilecek bir Türkiye kılmak istiyorsak, bu ülkede siyasi görüşü ne olursa olsun, kimliği ne olursa olsun, inancı ne olursa olsun bütün insanların sevgiyle, hoşgörüyle birbirlerine selam vermelerini istiyorsak, önemli bir şey yapacağız. Yapacağımız önemli değişikliğin temelinde düşüneceğiz, Türkiye’yi bu hale getirenlerden kurtaracağız. Bunu yapacak olan sizlersiniz. Demokrasi içinde yapacağız, güzellikler içinde yapacağız. Kin ve öfke beslemeden, yüreğimizde insan sevgisiyle ülkemizin, çocuklarımızı geleceği için yapacağız, yapmak zorundayız. Bunu yaptığımız zaman emin olun şehitlerimize karşı, bu ülkeyi kuranlara karşı en büyük görevimizi yerine getirmiş olacağız. Kinden öfkeden uzak, huzur içinde, barış içinde her evde bereketin olduğu, işsizliğin olmadığı, yoksulluğun olmadığı, çiftçilerin ektiği, ürünleri rahatlıkla satabildikleri bir Türkiye yaratmak çok mu zor? Böyle bir Türkiye kurmak çok mu zor? Diğer ülkeler kuruyor da biz niye kuramıyoruz? Diğer ülkeler huzur içinde de biz neden kavganın içindeyiz? Neden yüreklerimizde bir öfke var ve öfke ekmek istiyorlar? Neden anneler her gün gözyaşı döküyor? Neden? Üstümüze düşen görevleri yerine getirmediğimiz için. Üzerimize düşen görevleri yerine getireceğiz.
TÜRKİYE KAN GÖLÜNE DÖNMÜŞ DURUMDA
Birinci sorunumuz şu; bizi bölmek istiyorlar. İnanç bağlamında bölmek istiyorlar, kimlik bağlamında bölmek istiyorlar, yaşam tarzı bağlamında bölmek istiyorlar. Allah’a şükür bütün bunlara rağmen bu memleket bölünmedi. Omuz omuza, birlikte mücadele edeceğiz. Bölünmeyeceğiz. Birlikte bu ülkede huzur içinde yaşamanın yollarını arayacağız. 35 yıldır bir terör var. PKK terör örgütü 35 yıldır. 2002’de gelip iktidar olduklarında, Türkiye’de terör yoktu. Şimdi Türkiye kan gölüne dönmüş durumda. Bir annenin bir evladını askere gönderirken duyduğu acıyı acaba kim duyuyor yüreklerinde? Eline kına yakıp gencecik fidan gibi evlatlarımızı askere gönderirken onların umutla dönmesini beklemiyor muyuz? Huzur içinde dönmelerini beklemiyor muyuz? Bir babanın evladını toprağa vermesinin acısını kim bilebilir? Bakın bizim kültürümüzde çok önemli bir laf vardır. Deriz ki; “Allah kimseye evlat acısı vermesin.” Evlat acısı kadar yüreklerimizi yakan derin bir acı yoktur. Terörle mücadele elbette yapacağız. Bu konuda ortak payda oluşturmak zorundayız. Terör kimden gelirse gelsin, amacı ne olursa olsun hep beraber karşı çıkmak zorundayız.
BU ŞEHİTLERİN SORUMLULARI İKTİDARIN SAHİPLERİDİR
Terör bir insanlık suçudur. Terörün malzemesi insandır, insanı öldürür. Kandan beslenir terör, kandan beslenen bir organizasyona karşı çıkmak yani teröre karşı çıkmak bir namus borcudur. Bir insanlık görevidir. Soru şu; 2002’de Türkiye’de terör belası yokken PKK terörü yokken 14 yılda nasıl azdı? Şehirler silah deposuna döndürülürken, kim talimat veriyordu valilere bunlara dokunmayın diye? Kamyonun üstünden Kalaşnikof silahlar dağıtılırken güvenlik güçleri müdahale etmek istiyorlar, vali telefon ediyor, “Güvenlik güçlerine bunlara müdahale etmeyin” diyor. Bunu yaptıranlar kimler? Şehirlere 200 ton bomba yerleştirilirken kimler göz yumuyordu bunlara, dokunmayın bunlara diye? Bütün bu şehitlerin sorumluları bugün iktidarın sahipleridir. Şu soruyu kendinize sorun; Allah aşkına sadece siz değil Türkiye’deki bütün anneler sorsun kendisine bu Ankara’da oturan beylerin çocukları acaba askere gidiyor mu? Nereye askere gidiyorlar bunlar? Hiçbirisi askere gitmiyor. Askere giden kim? Bu ülkenin gariban Anadolu çocukları, yüreği yanık anaların çocukları. Biz bunları bilmiyor muyuz? Hesabını soracağız hiç kimse merak etmesin. Bu ülkenin yoksul insanlarının hesabını soracağız.
CUMHURİYET TARİHİNDE İLK KEZ BUNLAR, DIŞ POLİTİKADA MİLLİ POLİTİKA İZLEMEDİLER
Kendilerini uyardık; “Ya arkadaş bu yolla terör önlenmez” dedik. Hayır biz önleyeceğiz. Dış politika; dış politika milli olmak zorundadır. Dış politikanın iktidarı, muhalefeti olmaz. Ama ilk kez; Cumhuriyet tarihinde bunlar dış politikada milli politika izlemediler. Gayri milli bir politika izlediler. El-Bab’tan gelen şehit haberleri var. İnternette yayınlanan görüntüler var. İzleyemiyoruz. Yüreğimiz yanıyor. Şimdi interneti yasaklamışlar, o görüntüleri kimse görmesin diye. Yani kendi günahlarını, kendi ayıplarını kimse görmesin diye. Ey sarayda oturan vatandaş, ben sana demiyor muydum “Sen sınırı koru, Türkiye’nin güvenliğini sağla, Suriye’ye silah gönderme, terör örgütlerine silah gönderme, göndereceğin her silah bir gün gelir seni vurur” diye. Bakın bütün vatandaşlarıma sesleniyorum. Komşunuzda yangın çıktığı zaman apartmanda oturuyorsunuz. Komşunuzda yangın çıktı, yangın çıktığı zaman elinizde bir kova suyla gidersiniz yangını söndürmeye, bunlar nasıl gittiler? Benzin bidonuyla gittiler. Şimdi Türkiye’ye sıçradı bu.
AĞIZLARINI AÇIP “BUNLAR TERÖR ÖRGÜTÜDÜR” DİYEMEDİLER
Eskiden bir PKK belası vardı. Şimdi bir de, IŞİD belası çıktı, El Nusra belası çıktı. Bakın bu IŞİD belası geldi, Musul konsolosluğumuzu bastılar. 49 vatandaşımızı rehin aldılar. Ağızlarını açıp bunlar terör örgütüdür diyemediler. İdeolojik akrabalıkları var ben gayet iyi biliyorum. Terör; ister PKK, ister FETÖ, ister DHKPC, ister IŞİD, ister El Nusra nereden gelirse gelsin hep birlikte karşı çıkacağız. Karşı çıkmayıp bu ülkenin başına bela edenlerden de hesabını soracağız. Ne oldu? Emevi Camii’ne gidip namaz kılacaklardı… Süleyman Şah Türbesini kaçırmak zorunda kaldılar.
SANKİ 14 YILDIR CHP İKTİDARDA, ONLAR DA MUHALEFETTE
Diyorlardı ki; efendim ‘biz Ortadoğu’da oyun kurucuyuz, dünyaya nizam veriyoruz biz.’ Büyük lokma yutabilirsin, ama büyük laf etmeyeceksin. Şimdi Ortadoğu’nun oyuncağı oldular. Her gelenin şamar vurduğu bir iktidar oldular. Türkiye böyle mi? Cumhuriyet’i kuranlar bunun için mi Cumhuriyet’i kurdu? Bunun için mi Kurtuluş Savaş’ında şehitlerimiz var, gazilerimiz var? 3 milyon Suriyeli Türkiye’de sorumlusu kim? Utanmasalar diyecekler ki “sorumlusu CHP” Öyle, ya yağmur yağsa sorumlusu CHP, fırtına olsa sorumlusu CHP… Utanmasalar onu söyleyecekler. Sanki 14 yıldır CHP iktidarda, onlarda muhalefette. Ya bu ülkeyi kim yönetiyor? Yeri gelince biz yönetiyoruz diyorsunuz. Terörün sorumlusu sen değil misin? Çiftçi ektiği ürünün karşılığını alamıyor sorumlusu sen değil misin? Her 4 gençten birisi işsiz. Sorumlusu sen değil misin? Bütün dünyayı bize düşman ettin. Sorumlusu sen değil misin?
FIRILDAK BİLE BU KADAR HIZLI DÖNMÜYOR
Daha iki gün önce kalktı demeç verdi; biz Suriye’ye dedi, Esad’ı devirmek için gittik dedi. Başka bir şey için değil. Yani IŞİD için gitmiyor, EL NUSRA için gitmiyor. Başka bir şey için gitmiyor. Esad’ı devirmek için gitti. Ne yaptı Putin ayar verdi. Şuna bak dünya liderine Putin ayar veriyor. Lafını geri alacaksın dedi, tükürdüğünü yalayacaksın dedi. Yaptı mı? Yaptı. İki gün sonra ne yaptı? Efendim dedi biz Suriye’ye sadece terör örgütleriyle, IŞİD’le mücadele için gidiyoruz. Niye böyle 180 derece dönüyorsun? Fırıldak bile bu kadar hızlı dönmüyor. Nasıl dönüyorsun sen böyle? Bunların tamamı Türkiye’nin itibarına vurulmuş darbedir. Benim ağırıma gidiyor. Bu ülkede sade bir vatandaş olarak benim ağırıma gidiyor. Onların ağırına gidiyor mu? Hayır. Yağmur yağdı diyorlar. Böyle şey olabilir mi?
TÜRKİYE’NİN HER TARAFINDA CASUSLAR CİRİT ATIYOR
3 milyon Suriyeli geldi. Bir daha söylüyorum, CHP iktidarın da sizlerin oylarıyla, bu milletin sağduyusuyla Cumhuriyet Halk Partisi iktidar olduğunda göreceksiniz, hem terörü bitireceğiz, hem Suriyeli kardeşlerimizin tamamını Suriye’ye göndereceğiz. Biz önceliği kendi ülkemize veririz. Bizim ülkemizin insanı değerlidir. Görüşü ne olursa olsun, herkesin işinin olması lazım. Görüşü ne olursa olsun, her evde tencere kaynaması lazım. Memlekette huzuru nasıl sağlayacaksınız? Aç ve açıkta olan insanlığın aç ve açıkta olan bir memlekette huzur olur mu, bereket olur mu? Şu ülkenin geldiği hale bakın 14 yılda Türkiye’nin her tarafında casuslar cirit atıyor. Nerede bombanın patlayacağını biz büyükelçilerden öğreniyoruz. Ya böyle bir memleket olur mu? Allah aşkına elini vicdanına koysun vatandaşlarım, ya böyle bir memleket olur mu? Böyle bir Türkiye olur mu? Ne olacak bu Suriyelilerin hali, kime iş vereceksin, kim getirdi bunları Türkiye’ye, kim Ortadoğu bataklığının içine Türkiye’yi soktu? Sana söyledik, “Kardeşim yapma” dedik. Bir insanlığın düşmanlığı üzerine dış politika oluşturulmaz. Esad’a düşmanım, düşman ol. Suriye halkına niye düşmansın? Düne kadar Bodrum’da geldiler, beraber tatil yaptılar, kucaklaştılar, “Kardeşim Esad, hoş geldin” dedi. İtiraz eden var mı? Yok. Neden biz Mustafa Kemal Atatürk’ün kültüründen geliyoruz. Yurtta barış olsun diyoruz, dünya da barış olsun diyoruz. Huzur içinde yaşayalım diyoruz. Şimdi Ortadoğu bataklığından çıkamayacaklar söylüyorum. Çıkamazlar da zaten. Çünkü devleti yönetmiyorlar. Devleti yönetemiyorlar. Şu anda Türkiye Cumhuriyeti yönetilmiyor zaten. Kim yönetiyor Türkiye’yi? Türkiye’yle ilgili kararları kim veriyor? Hükümet var mı bu ülkede, bakanlar var mı bu ülkede? Her şeyi allak bullak ettiler.
ASIL YAPILACAK, FETÖ’CÜLERİ DEVLETİN BAŞINA BELA EDENLERDEN HESAP SORMAK
Dindar geçiniyorlar. Ya arkadaş işi ehline vereceksin diyoruz. İnancımız onu söylüyor, işi ehline vereceksin diyor. O işi en iyi kim yapıyorsa o işin başına onu getireceksin diyor. İşi ehline mi verdiler? Hayır. Kime verdiler işi? Devletin en kritik noktalarına, ‘bizim cemaatten’ onu getirdiler, ‘bizim tarikattan’ onu getirdiler, ‘bizim partiden’ onu getirdiler, ‘dayımın oğlu’ onu getirdiler, ‘amcamın oğlu’ onu getirdiler. Sonra bir baktılar; efendim 15 Temmuz’da FETÖ darbe girişiminde bulundu. İyi de kardeşim onları MİT’e kim yerleştirdi, Genelkurmay’a kim yerleştirdi? Müsteşarlıklara kim yerleştirdi, genel müdürlüklere kim yerleştirdi? Sen yerleştirdin. Fatura kime? Fatura vatandaşa. Bank Asya’ya izin veriyorlar açıyorlar, Bank Asya’ya para yatırana ceza kesiyorlar. Ya izin verene cezayı kessene, kim izin verdi buna? Cemaatin okuluna izin veriyorlar, çocuğunu oraya gönderen devlet memurunu atıyorlar, izin verene hiçbir şey yapmıyorlar, o da sürekli terfi ediyor. 100 yıllık okulları kapattılar, askeri okulları 100 yıllık, askeri hastaneleri kapattılar, Harp Okullarını kapattılar. Ne için kapatıyorsun? Efendim burada FETÖ’cüler var. Milli Eğitim Bakanlığında da var, kapatıyor musun, yok! Diyanet İşleri Başkanlığında var, kapatıyor musun, yok! Maliye Bakanlığında var, kapatıyor musun, yok! Niye kapatmıyorsun o zaman? Asıl yapacağımız konu; devlete, devletin başına bunu bela edenlerden hesap sormak.
UTANMADAN, REZİLCE, CUMHURİYET HALK PARTİSİ’Nİ SUÇLUYORLAR
Değerli arkadaşlarım; gittiler Oslo’da masaya oturdular. Habur’da terör örgütü üyelerinin ayağına devletin savcısını, hakimini gönderdiler. İmralı’da masa kurdular. Dolmabahçe’de oturma düzenini bile belirlediler. Şimdi dönmüşler utanmadan, rezilce, Cumhuriyet Halk Partisi’ni suçluyorlar. Sanki iktidarda CHP var, bunların hepsini CHP yapmış gibi, ya insanda biraz ar damarı olur, ar damarı! Ar damarı çatlamış adama ben ne söyleyeyim? El Nusra; bir terör örgütü bakın, daha üç gün önce Putin Erdoğan’a telefon ediyor, ‘El Nusra’yı oradan çekin’ diyor. Erdoğan da kalktı muhtarlar toplantısında konuşma yaptı: Evet dedi, bizim arkadaşlara söyledim oradan çekilsinler. Bu nedir? Türkiye Cumhuriyeti devletini bir terör örgütüyle ilişkilendirmektir. Dün ne yaptılar? İran, Türkiye, Rusya oturdu El Nusra’yı terör örgütü ilan etti. Üçü oturdular terör örgütü dediler. Dün ne diyordu, bugün ne söylüyor? Onun dışındakileri terör örgütü saymıyorlar.
GAYRİ MİLLİ BİR DIŞ POLİTİKA İZLENİYOR
Görüntüler var. Askerlerimizin diri diri yakıldığının görüntüleri var, başlarına kurşun sıkıldığının görüntüleri var. Hükümetten cevap bekliyoruz. ‘Olayı inceliyoruz’ diyorlar. İnceleyin, ama ben cevap bekliyorum, ben cevabını bekliyorum bunun! Suriye’yi başımıza bela ettin, hesabını da vereceksin bunun. Bizim kimsenin topraklarında gözümüz yok. Biz bütün komşularımızla huzur içinde yaşamak isteriz. Bütün komşularımızla barış içerisinde yaşamak isteriz. İlişkilerimiz gelişsin isteriz, ekonomik ilişkilerimiz gelişsin isteriz. Dış politika -az önce söyledim- milli olmak zorundadır. Gayri milli bir dış politika izleniyor, gayri milli. Millilikle yakından uzaktan ilgisi yok. Faturayı bu ülkenin çiftçisi ödüyor, bu ülkenin işçisi ödüyor, bu ülkenin sanayicisi ödüyor, bu ülkenin ev kadını ödüyor, bu ülkenin işsizi ödüyor. Fidan gibi çocuklarımız ödüyor. Ankara’da ki beyler hiçbir fatura ödemiyorlar. Bunun hesabını sormamız lazım. Sokaktaki vatandaşımın da bunu düşünmesi lazım. Benim çocuğumu Suriye’ye gönderiyorsun, benim çocuğumu PKK’yla mücadeleye gönderiyorsun, sen niye çocuğunu göndermiyorsun? Senin çocuğunun ne ayrıcalığı var, senin çocuğunun ne özelliği var? Vatan sevgisiyse hepimiz için geçerli, ülke sevgisiyse hepimiz için geçerli, bayrak sevgisiyse hepimizin bayrağı, iş ölüme gelince sen git. Malı götürmeye gelince bana ait burası. Olmaz, olmaz, olmaz!
BAL GİBİ REJİM DEĞİŞİKLİĞİ YAPIYORSUNUZ
Değerli arkadaşlarım şimdi başımıza bir bela daha açmak istiyorlar. Anayasayı değiştireceğiz diyorlar. Ne olacak anayasayı değiştirince? Başkanlık sistemini getireceğiz, rejimi değiştireceğiz diyorlar. Efendim diyorlar ki; 1923 yılında rejim kuruldu. Biz rejim değişikliği yapmıyoruz. Bal gibi rejim değişikliği yapıyorsunuz. Cumhuriyeti ve demokrasiyi kaldırarak yerine bir dikta yönetimi getirmek istiyorsunuz. Getirecek misiniz? Bir kişi kalsak dahi mücadelesini vereceğiz. Bunun mücadelesini vermek namus borcumuzdur. Bakın altını çiziyorum. Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı ve milletvekilleri olarak söylüyorum, hepsinin adına söylüyorum: Bunun mücadelesini vermek Cumhuriyet Halk Partisi’nin namus borcudur. Bu ülkeye dikta yönetimini getirmeyeceğiz. Onların gözünün içine baka baka söyledim. Nerede söyledim? 16 Temmuz’da Türkiye Büyük Millet Meclisinde söyledim. Nerede söyledim? 7 Ağustos’ta Yenikapı’da söyledim. “Ne darbe ne dikta yaşasın tam demokrasi” dedim. Yaşasın tam demokrasi. Efendim çoğunluğumuz var, el kaldırıp indireceğiz, bu ülkeye diktayı getireceğiz. Senin çoğunluğun bizim haklılığımıza yetmez. Senin çoğunluğun bize yetmez. Biz haklıyız; çünkü biz ülkemizi seviyoruz, biz insanımızı seviyoruz. Hiçbir siyasi ayrım da yapmıyoruz. Mesele benim meselem değil, mesele bu ülkenin 80 milyon vatandaşının meselesi. Bu ülke kurulurken el kaldırıp indirilerek mi kuruldu Allah aşkına? Bu ülke kurulurken şehitler yok mu, gaziler yok mu? En iyi Uşaklılar bilir bunu. Öyle altın tabak içinde mi bize Cumhuriyet sunuldu? Bizim sınırlarımızı oturup batının emperyalist devletleri mi çizdi? Kan döktük ya, kan döktük! Şehitlerimizin kanı var. Koca Osmanlı- övünüyorlar ya Osmanlı Osmanlı- bir kilo şeker üretemeyen Osmanlı, bir kilo şeker üretemeyen Osmanlı! O bir kilo şekeri neresi üretti? Uşak. 1926’da. Koca Osmanlı bir tüfek üretemiyordu; ya tüfek ya! O yüzden diyor ya ozan ‘delikli demir icat oldu, mertlik bozuldu’ diye. Bir delikli demiri icat edemeyen, bulamayan koca Osmanlı; yalın kılıç gidiyorsun adam 500 metreden seni indiriyor tüfekle. Okuma yazma oranı kaçtı biliyor musunuz Osmanlı’da? Kadınlarda binde sekiz, bin kadından sekizi biliyor ancak okuma yazma, erkekler de yüzde altı, yüz erkekten sadece altısı okuma yazma biliyor. Kim getirdi bu hale Türkiye’yi? Övündükleri Osmanlı, işte bu Osmanlı! Ha Osmanlıyla övünelim mi? Elbette övünelim. Bizim atalarımız mı? Elbette bizim atalarımız. Onlarla gurur duyuyor muyuz? Elbette gurur duyuyoruz. Ama tarihini bilmeyen geleceğini şekillendiremez. Tarihini iyi bilmeyen geleceğini iyi kuramaz. Böyle yapmamız lazım, geleceğimizi iyi kuracağız. Çocuklarımız okula gidecek huzur içinde. Her evde bereket olacak huzur içinde. Bir ülke mutlu mudur değil midir nasıl biliriz? Tek ölçüsü var. Eğer bir ülkede yaşayan kadınların yüzü gülüyorsa, bilin ki o ülkede huzur vardır. Kadının yüzü gülmüyorsa o ülkede huzur yoktur, işin gerçeği budur. Kimin huzuru var Allah aşkına kimin huzur var?
BAŞKANLIĞI BİR ÖCALAN, BİR DE ERDOĞAN İSTİYOR
Hiç endişe etmeyin. Biz bu ülkede bir kişi bile olsak bunun mücadelesini vereceğiz. Unutmayın en karanlık ortamlarda dahi, İstanbul işgal edilirken dahi, bindi Bandırma’ya indi Samsun’da. Tek başınaydı; 15, 16 kişiydi bunlar. Geldiler, haklılardı. Bir davaları vardı bunların, Türkiye’yi düşmandan temizlemek. Bir davaları vardı bunların, Türkiye’yi dünyada saygın kılmak. Bir davaları vardı bunların, Türkiye’yi herkesin önünde saygın bir ülke kılmak. Bir davaları vardı bunların, Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmak. Bir davaları vardı bunların, demokrasiyi güçlendirmek. Dünya tarihinde örneği yoktur bakın, tek başına bir lider tek parti döneminde çok partili hayata geçiyor. Seçimi kaybettiği zaman onuruyla beraber Mevhibe Hanım’ı yanına alarak evine gidiyor, dünyada yoktur başka örneği. Soruyorlar İsmet Paşa’ya Paşam diyorlar yenildin seçimlerde. “Ben yenildim, ama bu yenilgim benim en büyük zaferimdir” diyor. “Ben bu ülkeye demokrasiyi getirdim” diyor. Şimdi demokrasiyi katletmeye çalışıyorlar. Tek adam rejimi getirmeye çalışıyorlar. Bir adam olacak; milletvekillerini o tayin edecek, aynı zamanda partinin genel başkanı olacak, benimle beraber seçimlere katılacak hakkımda her şeyi söyleyecek, sonra namusu ve şerefi üzerine yeminler edip ‘ben tarafsız olacağım’ diyecek. Nasıl bir tarafsızlıksa bu? Böyle bir tarafsızlık var mı onu da merak ediyorum. Sonra efendim devleti yeniden yapılandıracak. Aranızda MHP’den var mı yok mu bilmiyorum ama MHP’li arkadaşlarıma şunu söyleyeyim: Siz ne kadar milliyetçiyseniz, biz de o kadar milliyetçiyiz. Siz ne kadar ülkücüyseniz, biz de o kadar ülkücüyüz. Siz ne kadar vatanseverseniz, biz de o kadar vatanseveriz. Anayasaya hüküm koyuyorlar birden fazla ili kapsayan sistem, örgütler, örgütlenme modeli getirilebilir. Yani eyalet sistemi gelebilir diyor. Ya eyalet sistemini kim istiyor? Birisi hapiste arkadaş söyledi adını. Öcalan istiyor. Öbürü? Kim istiyor? Öbürü de sarayda, Erdoğan istiyor. Evet onun ağızından söylüyorum. Eyalet sistemini savunanlardan birisi de Recep Tayyip Erdoğan’dır. Beni utandıran da onun arkasına takılanlardır.
SİYASET NAMUSLU İNSANLARIN YERİDİR
Sonra ben diyor-yetinmiyor bunlardan- valiyi ben tayin edeceğim, kaymakamı ben tayin edeceğim, büyükelçiyi ben tayin edeceğim, milletvekillerini ben belirleyeceğim. Yeter mi? Yetmez. Anayasa mahkemesinin 15 üyesi var, 12’sini ben tayin edeceğim. Hakimler Savcılar Kurulu, onun da en az yarısını ben tayin edeceğim diyor. Diğerlerini de benim meclisteki milletvekillerim seçecek diyor. Medya; medya özgürlüğüne gerek yok diyor. Kim benim aleyhime yazarsa doğru hapse atacağım diyor. Hapisler benim beğenmediğim insanlarla dolu olacak diyor. 147 gazetecinin hapiste olduğu dünyada başka bir ülke yoktur. Tek ülke adı da Türkiye Cumhuriyeti ve diyoruz ki ‘Türkiye’de demokrasi var.’ Tabi bütün batılılar diyor ki, ‘ne demokrasisi ya böyle demokrasi mi olur?’ Demokrasi nedir? Benim gibi düşünmeyen insanların da düşüncelerini özgürce ifade ettiği rejimin adıdır demokrasi. Benim gibi düşünmüyor ama konuşuyor. Demokrasi nedir? Din ve vicdan özgürlüğü demektir. Her inanca saygı demektir demokrasi. Demokrasi nedir? Yargı bağımsızlığı demektir. Hakimin cübbesinde ilik olmaz, hakimin cübbesinde düğme olmaz. Çünkü hakim hiç kimsenin önünde cübbesini iliklemez, ‘ben tarafsızım’ der. Ama gidin hakimlerin büyük bir kısmına, bırakın ilik iliklemeyi iki kat oluyorlar, neymiş Cumhurbaşkanı’nın önünde… Hakim şunu unutmamalı o cumhurbaşkanı da bir gün benim önüme gelecek, ben şimdi önünde iki kat eğilirsem ben adalet dağıtamam diye düşünecek. Başka? Yetinmiyor bunlarla, ben diyor aynı zamanda bütün devletin bakanlıklarını ben yapacağım diyor. Devletin yeniden yapılanmasını ben sağlayacağım diyor. Nasıl? Kararnameyle diyor. Nasıl olacak? Bir sabah kalkacağız diyecek ki; Milli Eğitim Bakanlığını kapattım. Bir kararnameyle. Başka? Milli Savunma Bakanlığını da kapattım, yerine yeni bir bakanlık kuruyorum. Başka? Bundan sonra valilerin şartları şöyle olacak: Amcamın oğlu vali olacak. Onun şartlarına göre hazırlayacağız biz kuralları. Müsteşar? Onun şartlarına göre olacak. Ya böyle devlet mi olur? Devlet liyakat üstünde, ahlak üzerinde yücelir. Devletin ahlakı vardır, ahlaki kuralları vardır, devlet objektif olmak zorundadır. Gelen kişinin kimliğini soran bir devlet olur mu? Sadece sorar sen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı mısın? Evet. Bitti. Bakar kuralına, uyuyor mu, uymuyor mu? Üniversiteyi bitirmişse der ki; biz objektif bir sınav yapacağız, üniversiteyi bitiren gelir buraya, sınavı kazanan gelir. Bitti. Siz ayrım yapıyorsunuz. Kinle, öfkeyle devlet yönetilmez. Devlet sevgiyle, hoşgörüyle, adaletle yönetilir. Devlet tecrübeyle yönetilir. Devlet ahlakla yönetilir. Siyaset köşeyi dönme sanatı değildir. Siyaset beytülmala el uzatma sanatı değildir. Siyaset kul hakkı yeme yeri değildir. Siyaset; ahlaklı insanların yeridir, namuslu insanların yeridir. Hak arayan insanların yeridir siyaset.
80 MİLYON O BEYEFENDİNİN KÖLESİ OLACAK, BUNA İZİN ASLA VERMEYECEĞİZ
1 milyonu aşkın mağdur yarattılar. Kolektif suç ürettiler. Bir kişi diyelim ki suç işlemiş; onu, babasını, annesini, çocuklarını hepsini açlığa mahkum ediyorsunuz. Böyle devlet mi olur? Çıkmış diyor ki birisi- aç bırakmışlar aileyi, açız diyor- af edersiniz ‘ağacın kökünü yesinler’ diyor. Ben de söyledim: Sen de zıkkımın kökünü ye o zaman! Niye vatandaşa onu söylüyorsun? Bu bizim vatandaşımız değil mi? Varsa bir ceza adalete gider, hakime gider bakar. Kendisi hem hakim, hem vali, hem kaymakam, hem cumhurbaşkanı, hem milletvekili, hem odacı, hem kapıcı her şey, hem çiftçi, hem memur, hem emekli, hem muhtar. Peki, bu 80 milyon ne? 80 milyon da o beyefendinin kölesi olacak. Buna izin verecek miyiz? Buna izin asla vermeyeceğiz. Aç tavuk kendisini buğday ambarında sanır. Bunlar da öyle sanıyorlar. Mücadeleyi yapacağız. Milli Kurtuluş Savaşı mücadelesini yeniden yapacağız. Demokrasi mücadelesini yeniden yapacağız. Kadın erkek eşitliği mücadelesini yeniden yapacağız. Bağımsız yargı mücadelesini yeniden yapacağız. Medya özgürlüğü mücadelesini yeniden yapacağız. Bu ülkeye demokrasi ya gelecek ya gelecek. İkinci bir noktası yoktur.
BU KADAR ACIYI BU MEMLEKET KALDIRAMAZ
Hepinize şükran borçluyum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sabah sivil toplum örgütleriyle konuştum. Şimdi sizlerle beraber olduk. Kısa bir süre oldu. Ama sonuçta şu var: Hepimiz bu ülkenin geleceğinden sorumluyuz, hiç kimse ‘benim sorumluluğum yok’ diyemez. Ev kadını da sorumlu, çocuğuna güzel bir gelecek bırakmak için. Bakkal da sorumlu, sabah huzur içinde siftah yapmak için. Çiftçi de sorumlu, ektiği ürünün alın terinin karşılığını alsın diye. Süt üretiyor, eğer sütün fiyatı sudan ucuzsa burada bir mesele var demektir. Mazotun litresi oldu 5 lira, bu çiftçi ne yapacak? Kendi yatına mazotu ÖTV’siz KDV’siz alır, çiftçinin traktörüne KDV’yi ÖTV’yi yükler. Sen o zaman önce kendi yatına vergiyi koy kardeşim. Benim traktörüme niye koyuyorsun? Sanıyor ki, çiftçi traktöre binip Bali Adalarına tatile gidecek. Ya çiftçi traktöre binip tarlaya gidiyor kardeşim. Sabahın köründe tarlaya gidiyor; çalışıyor, üretiyor karnımız doysun diye. Alın teri karşılığını alacak bu insan. Hakkını vermiyorlar çiftçinin. Çiftçi kardeşim hiç meraklanma sizin hakkınızı biz vereceğiz; biz emekten yanayız, alın terinden yanayız, adaletten yanayız, namuslu yönetimden yanayız, biz vereceğiz. İşsizlik var. O Ankara’daki beylerin çocuklarının hiçbirisi işsiz değil. Hepsi köşeyi dönmüş vaziyette zaten. Nerelerde ne olduklarını biz gayet iyi biliyoruz. Ama siz de anlatın sizin de sorumluluğunuz var. Çocuğunuz askere gidiyorsa bu Ankara’daki beylerin çocukları niye gitmiyor askere? Hangi gerekçeyle gitmiyor? Bakın her şehit cenazesine fırsat buldukça katılırım. Önde şehidimiz gider, arkasından ailesi gider, arkasından da devletin protokolü. Aile fotoğraflarına iyi bakın gariban Anadolu insanları. Bayrak asılan evlere Allah aşkına bir iyi bakın, gecekondular şunlar bunlar… Annelerin dramı çok fazla, acıları çok fazla, bu kadar acıyı bu memleket kaldıramaz. O nedenle hepimizin düşünmeye ihtiyacı var. Hepimizin yeni ve güzel bir geleceği tasarlamaya ihtiyacı var. Barış içinde kardeşçe yaşamaya ihtiyacımız var. Birbirimizin düşüncelerine katılmasak bile, insanca birbirimizi dinlemeye ihtiyacımız var. Kavgasız, dövüşsüz bir Türkiye’ye ihtiyacımız var. Kimsenin inancına müdahale etmemeye ihtiyacımız var. Kimsenin kimliğiyle onu ötekileştirmemeye ihtiyacımız var. Bu ülkede doğusu, batısı, güneyi, kuzeyi 80 milyon insanın huzur içinde yaşamaya ihtiyacı var. Yani özetle hepimizin bu ülkede insanca yaşamaya ihtiyacı var. Bunu yapacağız.
Bizim aramızda muhtarlarımız da var. Muhtar kardeşlerime de söylüyorum, senin sorunlarını da en iyi bilen parti CHP’dir. Hangi seçimlerde demokrasi en güzel uygulanıyor derseniz, en güzel demokrasinin uygulandığı seçim muhtar seçimleridir. Çünkü muhtar çıkar, kendisi ‘ben bu mahallenin, bu köyün muhtar adayıyım’ der, vatandaş gelir muhtarını seçer. Peki, milletvekilleri seçimleri öyle mi? Hayır, oturur liderler bir kağıdın üstüne milletvekili listesini yazarlar, vatandaşın önüne koyarlar ‘bunlara oy vereceksin, vermezsen sana ceza keserim’ derler. Bunun adına da demokrasi diyorlar. Size sözüm söz bunu da değiştireceğiz. Bu ülkeye tam demokrasiyi getireceğiz. Milletin vekilini millet seçecek, genel başkanlar seçmeyecek. Bakın biz bunu yapıyoruz. Ön seçim yapıyoruz, ne için? Milletin vekilini millet seçsin diye. Ama Ankara’daki bazı beyler diyor ki; ‘efendim biz seçeceğiz millet ne anlar milletvekilinden? Nerden anlar milletvekilinden, ben önüne listeyi koyarım o da gelir tıpış tıpış oy verir. Vermezse cezayı keserim.’
Bir şey daha söyleyeyim sözlerimi bağlayayım. Kim etnik kimlik üzerinden siyaset yapıyorsa o bilin ki vatan hainidir. Kim inanç üzerinden siyaset yapıyorsa bilin ki o bir vatan hainidir. Kim yaşam tarzı üzerinden siyaset yapıyorsa bilin ki o bir vatan hainidir. Kim bu ülkenin geleceği için bu ülkenin huzuru için, hiçbir çocuğun yatağa girmeyeceği bir ülke vaadinde bulunuyorsa, demokrasi vaadinde bulunuyorsa, kadın erkek vaadinde bulunuyorsa, adalet diyorsa, kul hakkı yedirmeyeceğim diyorsa o da bu ülkenin vatanseveridir. Böyle bilin.
Bir şey daha; hiçbir şeker fabrikasını özelleştirmeyeceğiz. Özelleştirmelere son vereceğiz. Hiçbir işçiyi kapının önüne koymayacağız. Bizim partiye oy vermese bile her işçiye iş vereceğiz. İşsizlikle mücadele edeceğiz. Bu ülkede her evde tencere kaynayacak. Her evde bereket, her evde huzur olacak. Her kadının yüzü gülecek. Her kadın çocuğunu sevgiyle okula gönderecek.
Güzel, mutlu, huzurlu bir Türkiye umuduyla hepinize saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun diyorum.
Anahtar Kelimeler
YORUMLAR
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter
kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar
hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Henüz yorum yapılmamış ilk yorum yapan siz olun...
2