Üst Header Banner Reklam
TARİHİMİZİN ÜZERİNE ADETA KARA BİR ÖRTÜ ÖRTMEYE ÇALIŞMIŞIZ
“Her kim ki, zaferleriyle ve yenilgileriyle son 200 yılımızı, hatta son 600 yılımızı soyutlayıp, eski Türk tarihinden Cumhuriyete atlıyorsa biliniz ki o kişi milletimizin de devletimizin de hasmıdır”
29.04.2016 21:17:30
Bu haber 884 kez okundu
TARİHİMİZİN ÜZERİNE ADETA KARA BİR ÖRTÜ ÖRTMEYE ÇALIŞMIŞIZ

 1919 YILINDAN BAŞLATILAN TARİH ANLAYIŞINI REDDEDİYORUM

 “Milletimizin Binlerce Yıllık Tarihini, Neredeyse 1919 Yılından Başlatan Tarih Anlayışını Reddediyorum”

Kut’ül Amare Zaferi’nin 100. yılı münasebetiyle düzenlenen kutlama törenine katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaptığı konuşmada “Her kim ki, zaferleriyle ve yenilgileriyle son 200 yılımızı, hatta son 600 yılımızı soyutlayıp, eski Türk tarihinden Cumhuriyete atlıyorsa biliniz ki o kişi milletimizin de devletimizin de hasmıdır” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kut’ül Amare Zaferi’nin 100. yılı münasebetiyle düzenlenen kutlama törenine katıldı. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İsmail Kahraman, Başbakan Ahmet Davutoğlu, bakanlar, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve diğer devlet yetkililerinin hazır bulunduğu törene, Irak’tan gelen Kut Valisi, Kut’ül Amare Zaferi’nin kazanılmasında Osmanlı ordusuna yardım eden Kut’taki Arap aşiretlerin bugünkü liderleri ve çok sayıda davetli de iştirak etti.

Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen kutlama programında bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir asır önce, 29 Nisan 2016 tarihinde kazanılan Kut Zaferi’nin 100. yılının hayırlı olmasını dileyerek, Selman-ı Pak ve Kut çarpışmaları başta olmak üzere, Birinci Dünya Savaşı’nın tüm cephelerinde mücadele ederek şehit olan, gazi olan tüm askerleri rahmet, minnet ve tazimle yâd ettiğini belirtti.

“BU COĞRAFYA, BİZE ANAMIZIN AK SÜTÜ KADAR HELAL OLAN ASLİ VATANIMIZDIR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında, “Bu toprakları bize vatan kılmak için Malazgirt’ten beri kesintisiz bir şekilde sürdürdüğümüz mücadelelerin her bir aşamasında şehit olan, gazi olan ecdadımızı, aynı şekilde rahmetle, hürmetle anıyorum. Kurtuluş Savaşımızı kazanarak, bizlere son devletimiz Türkiye Cumhuriyeti’ni armağan eden Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere, kurucu Meclisimizin ve ordumuzun tüm mensuplarını da rahmet ve şükran duygularımla yâd ediyorum” dedi.

Milletin bu coğrafyadaki bin yıllık varlığı boyunca, vatanın her karışını kanıyla yoğurarak, Türk bayrağını oralarda dalgalandırdığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu vatan bize kimsenin inayeti değildir. Bu coğrafya, millet olarak bedelini halen her gün ödediğimiz, bize anamızın ak sütü kadar helal olan asli vatanımızdır” diye konuştu.

“BATI MEDENİYETİNDE TÜRK BELLİ BİR KAVMİN ADI DEĞİL, TÜM MÜSLÜMANLARI İFADE EDEN BİR İSİMDİR”

Terörle mücadelede şehit olan asker, polis ve korucular için de Allah’tan rahmet, gazilere şifa dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Geniş bir coğrafyada 2 bin 200 yılı aşkın süredir kesintisiz devam eden devlet geleneğimiz boyunca, yüreğimizle ve bileğimizle hakkını vermediğimiz hiçbir zaferimiz yoktur” dedi ve şunları ekledi: “1400 yıllık İslam tarihinin, bilhassa son 1000 yılında, millet olarak bizim içinde olmadığımız hiçbir büyük mücadeleye rastlamak neredeyse mümkün değildir. Tüm medeniyetlerin, tüm milletlerin gözbebeği Anadolu’yu bunca yıldır vatanımız olarak muhafaza edebilmemizin gerisinde, işte böyle büyük bir birikim vardır. Batı medeniyetinde Türk belli bir kavmin adı değil, tüm Müslümanları ifade eden bir isimdir. Dünyada 200 milyonun üzerinde bir varlığa sahip Türkçe konuşan toplumlar denince de akla önce bizim milletimiz gelir.”

Bu geniş algının gerisindeki büyük mücadelenin ve fedakârlıkların iyi görülüp değerlendirilmesi ve idrak edilmesi gerektiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’de bu büyük fotoğrafı gösterecek bir tarih anlayışının olmadığını, az sayıdaki iyi niyetli ve başarılı çalışmanın da, Batı ülkelerinin benzer çalışmaları ile karşılaştırıldığında çok sönük kaldığını söyledi.

TARİH ANLATIMINDAKİ EKSİKLİKLER

“Ders kitaplarındaki tarih anlatımında ise, bırakınız eksikliği, adeta tam tersi bir çaba söz konusudur. Milletimizin, medeniyetimizin binlerce yıllık tarihini, neredeyse 1919 yılından başlatan bir tarih anlayışını reddediyorum” diyerek konuşmasını sürdüren Cumhurbaşkanı Erdoğan, devamında şunları söyledi: “Her kim ki, zaferleriyle ve yenilgileriyle, son 200 yılımızı, hatta son 600 yılımızı soyutlayıp, eski Türk tarihinden Cumhuriyete atlıyorsa, biliniz ki, o kişi milletimizin de devletimizin de hasmıdır. Balkan Savaşı bizim için, evet, Gazi Mustafa Kemal’in Çanakkale’de askerlerine hücum emri verirken ki ifadesiyle “Balkan utancını bir daha yaşamaktansa ölmeyi tercih ederim” dediği bir hezimettir. Ama tarihimizin bir parçasıdır. Osmanlı ordusu, Balkan hezimetinden aldığı derslerle, bir yıl gibi kısa bir sürede kendini her bakımdan yenilemiştir. Bu sayede, Birinci Dünya Savaşında, bir milyonu dahi bulmayan bir güçle 1,5 milyon İngiliz, 1 milyon Rus, çeyrek milyon Fransız ve bir o kadar da Ermenilerin başı çektiği çeşitli azınlık çeteleriyle mücadele edebilmeyi başarmıştır. Osmanlı ordusunun bu dönemdeki başarısı, bir başka ülkeden gelen az sayıdaki askerî danışmanın değil, milletimizin ordusuyla birlikte, varlığını korumak için başlattığı kıyamın ürünüdür.”

“TARİHİMİZİN ÜZERİNE ADETA KARA BİR ÖRTÜ ÖRTMEYE ÇALIŞMIŞIZ”

Tüm cepheleriyle 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’nın, milletin kıyamı, ayağa kalkışı, şahlanışı olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarih kitaplarında milletimiz için ‘asker millet’, ‘ordu millet’ ifadesinin kullanıldığını hatırlattı ve şöyle dedi: “Çünkü biz, gerektiğinde tüm fertleriyle inancı, vatanı, bayrağı, devleti uğruna savaşabilen, bunu göze alan bir milletiz. Yani bizim ordumuz sadece muvazzaf değildir. Bir de bizim mobil ordumuz vardır; o da milletin ta kendisidir.”

1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı yıllarında, eğitim gören lise öğrencilerinin cepheye gidip orada şehit düştüğü için o dönemdeki pek çok lisenin, mezun veremediğine dikkat çekerek, böyle bir milletin tarihindeki zenginlikleri anlatmaya kitapların değil, kütüphanelerin dahi yetmeyeceğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ama biz ne yapmışız? Kendi tarihimizin üzerine adeta kara bir örtü örtmeye çalışmışız, kendi tarihimizi gömmeye çalışmışız. Kendimize ait olan pek çok başarıyı, sanki bizimle ilgisi yokmuş gibi, kısaca anlatıp geçenler veya hiç değinmeyenler, hem ecdadımıza saygısızlık, hem de gelecek nesillere çok büyük kötülük yapmışlardır” eleştirisinde bulundu.

“ZAFERİMİZİ UNUTTURMAK İÇİN ELİMİZDEN GELENİ YAPMIŞIZ”

Kut’ül Amare Zaferi’nin, bunun en çarpıcı örneği olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında şu değerlendirmelere yer verdi: “Bizim okullarda okutulan tarih kitaplarında, Çanakkale Savaşı belki biraz işlenir, bunun dışında diğer zaferlerimiz ya hiç yoktur, ya da birkaç cümleyle geçiştirilir. Daha yakın zamanda, lise 2. sınıflara okutulan tarih kitabında bu olay ne şekilde anlatılıyor biliyor musunuz? ‘Savaş başladığında Basra’ya çıkan İngilizler, Kut’ül Amare’de yenilgiye uğratıldılar.’ Bu kadar… Öncesi, sonrası yok. Hatta İngilizleri kimin yendiği dahi yok. Hepsi bu kadar. Hâlbuki İngilizler 1918 yılında İstanbul’u işgal ettiklerinde ne yapmışlardı biliyor musunuz? Şehirde kendilerine ait tüm bürolara, üzerinde ‘Kut’u hatırla’ yazan tabelalar asmışlardı. Dikkat ediniz, yenilen taraf bu savaşı, asker ve sivil tüm vatandaşlarına bir ibret vesikası olarak hatırlatırken, biz ise kendi zaferimizi unutturmak için adeta elimizden geleni yapmışız.”

O dönemde İngiliz Dışişleri Bakanının, İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiseri’ne verdiği talimatta yer alan, “Mısır ve Hindistan’daki Müslüman uyruklarımızın, Türklerin tamamen yenildiklerini anlamalarını özellikle istiyoruz. Bu İslamcılığa, Turancılığa ve genel olarak İslam’ın siyasi gücüne öldürücü bir darbe indirecektir” sözlerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Maalesef, biz resmî tarihimizi yıllarca, tam da İngilizlerin istediği gibi düzenledik” diye ekledi.

“CEPHEDE KAZANIP MASADA KAYBETMİŞİZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Osmanlı ordusunun; 1. Dünya Savaşı’nın her cephesinde, başta İngilizler olmak üzere düşmanlarının öfkeyle, dostlarının ümitle, tüm dünyanın şaşkınlıkla takip ettiği bir mücadele ortaya koyduğuna değinerek, şunları söyledi: “Ateşkes anlaşması imzalandığında, Osmanlı ordusu tüm cephelerde savaşmaya devam ediyordu. Yani ortada, çökmüş, bitmiş, teslim olmuş bir ordu, bir devlet yoktu. Bizim bu dönemde başımızı yakan, klasik sorunumuz olan ‘cephede kazanıp, masada kaybetme’ işidir, yani diplomasi eksikliğidir. Bununla birlikte şu gerçeği hep birlikte teslim etmemiz gerekiyor. Bizim için savaşın başladığı dönemde taşınan niyetlerle, savaşın bitiminde ortaya çıkan manzara çok farklıdır. Tümüyle yakılıp külleri havaya savrulmak istendiğimiz bir durumdan, yeni bir Kurtuluş Savaşını başlatıp başarıyla sonuçlandıracak morale, tecrübeye, azme kavuştuk.”

Tarihi yeni nesillere bu yönüyle anlatma konusunda yeterli mesafeyi kat edemedikleri yönünde öz eleştiride bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Demokrasiye ve kalkınmaya dair önceliklerimiz bizi öylesine kuşatmıştı ki, özellikle eğitimde, kültürde, sanatta arzu ettiğimiz değişimi gerçekleştirecek adımları atmakta yavaş davrandık. İnşallah, bizim bu çabalarımızı hükûmetimiz bir adım öteye götürecek, eksiklikleri tamamlayacaktır. Yaşadığımız son gelişmeler, bu değişimin bizim için en az, diğer alanlarda sağladığımız başarı kadar önemli olduğunu gösterdi” ifadelerini kullandı.

“FİZİKİ SINIRLARIMIZ AYRILMIŞ OLABİLİR, AMA GÖNÜL SINIRLARIMIZ HİÇBİR ZAMAN AYRILMADI”

Bugün Türkiye’de; Irak’a, Suriye’ye, Balkanlara, Kırım’a, Orta Asya’ya; tarihimizin ayrılmaz birer parçası olan yerlere, sanki başka bir gezegenden söz ediyormuş gibi bakan kişilerin olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, devamında şunları kaydetti: “Daha bir asır önce bizim için Bursa’yla Üsküp’ün hiçbir bir farkı yoktu. Tıpkı Bağdat’ın, Musul’un, Şam’ın, Batum’un, Selanik’in, Kırcaali’nin farkı olmadığı gibi. Mesela Musul, İngilizler tarafından dahi, Irak’ın değil Anadolu’nun bir parçası olarak kabul ediliyordu. Ama coğrafyaların petrol kaynaklarına göre cetvelle çizildiği siyasi oyunlar ve Osmanlının çoğulcu yapısını zaafa dönüştüren politik fitneler, bizi ayrılmaz birer parçamız olarak gördüğümüz bu topraklardan kopardı. Fiziki sınırlarımız ayrılmış olabilir, ama gönül sınırlarımız hiçbir zaman ayrılmadı.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kut’ül Amare Zaferi’nin, resmî tarih söyleminin önemli bir arızası olan, “1. Dünya Savaşı’nda Araplar bizi arkamızdan vurdu” yalanını ortaya koyan en bariz örnek olduğunu dile getirerek, kuşatma boyunca Kut halkının, adeta Osmanlı ordusunun bir parçası gibi hareket ederek bu uğurda pek çok şehit verdiğini vurguladı.

Köklü bir Arap ailesinin mensubu olan Uceymi Paşa’nın, Kut Savaşı’nda İngilizlerin kuşatması altında kalan bir Osmanlı birliğini yanındaki adamlarıyla birlikte, kuşatmayı yararak kurtardığı bilgisini veren Cumhurbaşkanı Erdoğan şu açıklamaları yaptı: “Anadolu’da olduğu gibi, o bölgede de elbette İngilizlerin ve diğer güçlerin rüşvetlerine, vaatlerine, oyunlarına kananlar vardı. Ama bu durum asla, nasıl Anadolu’da yaşananlar tüm Anadolu insanını ilzam etmezse, o bölgede de tüm Arap kardeşlerimizin itham altında bırakılmasını haklı göstermez.”

“BİZİM TEK DİNİMİZ İSLAM’DIR, BİZİ BİRLEŞTİREN YAPI ODUR”

Kutlama programına, Irak’ın Kut şehrinden gelen Kut Valisi ve Kut’lu diğer misafirlere hitaben, “Cumhurbaşkanı sıfatıyla, şahsım, ülkem ve milletim adına hoş geldiniz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının son bölümünde, İslam dünyasının içinde bulunduğu temel sıkıntıların üç başlıkta ifade edilebileceğini ve bunların mezhepçilik, ırkçılık ve terör fitnesi olduğunu ifade etti.

Üç başlık ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam dünyasının mezhepçilik fitnesi ile parçalanıp yıkılmaya çalışıldığına dikkat çekti. “Bizim Şiilik diye, Sünnilik diye bir dinimiz yok; bizim tek dinimiz İslam’dır, bizi birleştiren yapı odur. Kim ki İslam’ı bir kenara koyarak Şia taassubu ya da Sünnilik taassubu içerisindeyse o Müslümanlara ihanet içindedir” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kilis’e roket atanların ‘Allahu Ekber diyerek roket attığına işaret ederek, “Peki şehit olanlar kim, ölenler kim? Onlar da ‘Allahu Ekber’ diyerek ölen benim kardeşim. Bunu neyle izah edebilirler? Hiçbir şeyle izahı mümkün değildir” dedi.

““ER VEYA GEÇ TERÖR OPERASYONLARINDAN ZAFERLE ÇIKACAĞIZ””

Terör başlığı altındaki değerlendirmesinde Türkiye’nin bölücü terör örgütüne yönelik verdiği mücadeleye değinen ve bu mücadelede askerlerin polislerin ve korucuların şehit olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, programda kendisini dinleyenlerin arasında bulunan askerî öğrencilere şu cümlelerle seslendi: “Sizler kutsal ‘Peygamber Ocağı’nın mensuplarısınız. Dünyada hiçbir ülkede askerine ‘Mehmetçik’ diyen ülke yoktur. Bu ‘Küçük Muhammet’ anlamında ‘Mehmetçik’tir. Ve şehadet sıradan bir olay değildir. Peygamberlik makamından sonra, en yüce makamdır. Birileri bunu speküle edebilir. Ama ben inanıyorum ki benim askerim, benim asker kardeşim, polis kardeşim, korucum, bu yola çıkarken bu inançla, bu aşkla yola çıkmıştır.”

Genç askerlere olan hitabında, Mehmet Akif Ersoy’un “Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber / Sana aguşunu açmış duruyor Peygamber” dizelerini okuyan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölücü terör örgütüne karşı yoğun olarak sürdürülen operasyonlara işaret ederek sözlerini şöyle tamamladı: “Bu operasyonların muzaffer ordusu, muzaffer komutası sizlersiziniz. Bundan hiç endişeniz olmasın; er veya geç, bu operasyonlardan zaferle çıkacak ve bu vatan topraklarında biz hainlere operasyon yaptırtmayacağız. İnşallah, Bağdat’ın da, Şam’ın da, kadim tarihî ilişkilerle ve kardeşlik duygularıyla bağlı olduğumuz diğer beldelerin de yeniden barışa, huzura kavuştuğu, yeniden ilimde, fende, edebiyatta dünyanın sembol şehirleri haline geldiği günleri hep birlikte inşa edeceğiz.”

Konuşmasının sonunda, kutlama programının düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şu cümlelerle son verdi: “Kut’ül Amare Zaferimizin 100. yıl dönümünün coğrafyamız, ülkemiz, milletimiz ve ordumuz için hayırlı olmasını Allah’tan temenni ediyorum. Kut’ül Amare’yi ve unutturulmaya çalışılan tüm zaferlerimizi milletimize, özellikle de yeni nesillere anlatmaya yönelik her çabayı takdirle karşıladığımı, desteklediğimi belirtmek istiyorum.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasının ardından Kut’ül Amere Zaferi’ni anlatan, Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü ve Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’nden 38 mehter müziği sanatçısı ile 72 oyuncunun rol aldığı gösteri gerçekleştirildi.

1919 YILINDAN BAŞLATILAN TARİH ANLAYIŞINI REDDEDİYORUM
1919 YILINDAN BAŞLATILAN TARİH ANLAYIŞINI REDDEDİYORUM
1919 YILINDAN BAŞLATILAN TARİH ANLAYIŞINI REDDEDİYORUM
1919 YILINDAN BAŞLATILAN TARİH ANLAYIŞINI REDDEDİYORUM
1919 YILINDAN BAŞLATILAN TARİH ANLAYIŞINI REDDEDİYORUM
1919 YILINDAN BAŞLATILAN TARİH ANLAYIŞINI REDDEDİYORUM
1919 YILINDAN BAŞLATILAN TARİH ANLAYIŞINI REDDEDİYORUM
1919 YILINDAN BAŞLATILAN TARİH ANLAYIŞINI REDDEDİYORUM
Anahtar Kelimeler
YORUMLAR
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Henüz yorum yapılmamış ilk yorum yapan siz olun...
2
Sağ 300x250 Reklam
YAZARLAR