Üst Header Banner Reklam
 
Taşı Birlikte Kaldıracağız
Ahmet Davutoğlu, "Taşı birlikte kaldıracağız. Millet bana, 'tek başına kaldır' demedi. Bu sorumluluk sadece bana verilmedi. Bana verildi çünkü benim elim daha güçlü görüldü" dedi.
16.07.2015 02:35:36
Bu haber 632 kez okundu
Taşı Birlikte Kaldıracağız

 Taşı birlikte kaldıracağız

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Taşı birlikte kaldıracağız. Millet bana, 'tek başına kaldır' demedi. Bu sorumluluk sadece bana verilmedi. Bana verildi çünkü benim elim daha güçlü görüldü" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Başbakanlık Resmi Konutu'ndan ilk kez gerçekleştirilen bir televizyon kanalının canlı yayın programına katıldı. Davutoğlu, NTV'nin canlı yayınında, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Başbakan Davutoğlu, gazetecinin, koalisyon turlarıyla ilgili, “İki olasılık kaldı gibi görünüyor. Bu ortamda koalisyon konusunda hangisi ağır basıyor, bu olasılıklardan” şeklindeki sorusu üzerine, teorik olarak bildiği, pratikte de şimdi görerek daha fazla inandığı bir husus bulunduğunu belirterek, “Hayat, kendisi dinamik bir süreçtir ama o hayat akışı içinde en dinamik süreç herhalde siyasi süreçlerdir. Yani dış politikada bunu çok yaşadık. Şimdi iç politikada yaşıyorum” diye konuştu.

“Statik zihinler, bir şeye bağlanmış ve alternatifi daraltmış zihinler, yeni değişen şeylere intibak edemiyor” ifadesini kullanan Davutoğlu, şöyle devam etti:

“Onun için alternatifi iki ile sınırlamak bana şey geliyor, yeni dinamik şartlar ne gösterir, neler olur, bunlara bakarız ama şunu diyebiliriz, hatta muhataplarıma görüşme esnasında söylediğim bir husus var, işimi kolaylaştıran bir şey, ben görev alana kadar bazı alternatifleri sizlerin tüketmiş olması. Çünkü aslında bu dinamik bir sürecin anlaşılması bakımından da önemli.”

Gazetecinin, “Herhalde CHP ile MHP arasında herhangi bir koalisyonun ortadan buharlaşmış olmasını kast ediyorsunuz” sözlerine, “evet” karşılığını veren Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Önemli olan şu, benim kitabımın girişinde bir şey var, önce tasviri doğru yapmak lazım. Resmi doğru okuyamazsanız anlamak mümkün olmaz. Açıklamak mümkün olmaz, açıklamak mümkün olmadığında anlama, anlamlandırmak mümkün değil. Yani resmi doğru okumak lazım. Bir ay içinde, 40 günü bulduk, 42-43 gün, 7 Haziran seçimlerini okuma konusunda farklı tavırlar gördük. Yani bütün karşılıklı saygıyla bütün lidere saygı duyduğumu ifade etmekle birlikte şunu da söyleyeyim, doğru okunmadı, 7 Haziran seçimleri veya yüzeysel olarak bir hissi tepki bu. Kitlede olur da liderlerin bu tepkilere kapılmamasında fayda vardır. Yani şöyle bir tepki; AK Parti’yi hezimete uğrattık, AK Parti döneminin sonu geldi. Cumhurbaşkanı bir yenilgi aldı. Bir de Cumhurbaşkanımıza dönük bir algı.  Halbuki bu matematiksel olarak da doğru değil. Bir sonraki adım itibarıyla da doğru değil. Ben ilk seçim neticeleri gelmeye başladığında Toroslar’dan Konya’ya doğru iniyordum. Açıkçası bazı şeyleri hissettiğimde iki üç senaryoyu zihnimde, o yolculukta bakarak bir şekilde bu yeni tabloyu anlamaya çalıştım. O andan bugüne kadar.”

“AK Parti kadar derli toplu duran olmadı”

“Neydi o zihninizdeki senaryolar” şeklindeki soru üzerine, Davutoğlu, şöyle konuştu:

“AK Parti’nin net iktidarı, AK Parti’nin az farkla iktidarı, AK Parti’nin tek başına iktidar olamaması. Bu üç senaryo vardı ama o saat itibarıyla yavaş yavaş üçüncü senaryoya doğru gittiğimizi gördüğümde, zihnimde bir plan kendimce oluşturmaya başladım. Birincisi, önce kendi partimin tabanıyla, idaresiyle bu yeni duruma intibakı ve soğuk kanlı şekilde intibakı, hissi tepki vermeden derli toplu buna bakması. Şimdi herkes tabi 45 gün sonra baksın, 42-43 sonra, gerek iç tartışmalar gerek farklı kanaatler gerekse pozisyon alış bakımından AK Parti kadar derli toplu duran olmadı. Birçok partide istifalar yaşandı, görevden almalar yaşandı, tartışmalar yaşandı. 'Niye şu şöyle bir görüşme yaptı', diye. Bizde de tartışma yaşanabilirdi. İç muhasebe yapmakla birlikte parti disiplinini korumak önemli. İkinci husus, bence doğru okumada böyle bir sonuç çıkmazdı, yüzde 41 ile büyük başarı sağlamış, üçüncü dördüncü seçimde yüzde 41 almışsa onu 'hezimet yaşamış' deyip, karşı tarafı topluca zafer havasına sokmak da yanlış. Zafer olmamışsa daha bir komutan, askerine zafer havası tattırmaz. Bir ganimet şeyi gidildiği anda başlar tartışmalar. Böyle bir şey oldu. Meclis Başkanlığını kime vereceğiz, Başbakanlığı kim alacak, iki yıllığına mı alacak, başladı başka bir şey. Halbuki karşı taraf, savaş tabirlerini kullanmamı maruz görün, sadece anlaşılsın diye söylüyorum, bir tek ordu, bir tek taraf yok orada. Üç ayrı siyasal akımdan gelen üç tarafı bir anda topluca bir zafer kazanmış havasına soktular. Doğru, topluca söylem kullandılar, seçim kampanyasında. Hiçbiri bir diğeriyle tartışmadı, hepsi bizimle tartıştı ama seçim bitti, yeni bir durum var.”

“Şu anda geldiğimiz tablo netleşiyor”

“Şimdi şu anda geldiğimiz tablo netleşiyor. Herkes yapılabilecek şeyler ile yapılamayacak şeyleri ayırt etmeye başladı” diyen Davutoğlu, şunları kaydetti:

“Dikkatinizi çekerim, daha birilerinin aklına gelir diye, kimse söylemeden ben söyledim; 17-18 milletvekilinin saf değiştirmesiyle bizim bir hükmet yapmamızı bekleyenler varsa biz bir daha Güneş Motel diye bir şeyi yaşatmayız bu millete, dedim. Ki kimse böyle bir spekülasyon yapmasın diye. Biz gücümüzü bildik. Evet, biz birinci partiyiz. Biz olmadan hükümet kurulamaz, biz olmadan Meclis Başkanlığı olmaz ama biz de bunları tek başına yapamayız.”

Davutoğlu, “Sizin bir tespitiniz oldu. 10 Haziran akşamı, istifanızı sunduktan sonra, TRT’de katıldığınız programda, seçim sonucunu değerlendirirken, çok ilginç bir cümle kullandınız; Başkanlık sistemi tartışması sona ermiştir, parlamenter sistemin güçlendirilmesi, bir anayasa, böyle bir tespitte bulundunuz. Bir de en son tespit, yardımcılarınızdan Mehmet Ali Şahin, geçen gün, ‘fabrika ayarlarına dönersek iktidarı tekrar alırız’ şeklindeydi. Şimdi bu ikisini nasıl birleştirebiliriz?” şeklindeki soru üzerine de “Ama atıf  yanlış. Ben ne söylediğimi çok iyi düşünerek söylerim, zihnimden de çıkmaz” ifadesini kullandı.

“Keşke başkanlık sistemini yapabilseydik”

 Davutoğlu, soruda belirtildiği gibi bir ifade kullanmadığına vurgu yaparak,  şöyle dedi:

“Şöyle demedim; başkanlık sistemi bitti. Şöyle dedim, bu seçim neticeleri ile başkanlık sisteminin mümkün olmadığı aşikar. Bize kalsa güçlü bir temsille gelir, 370, 380 milletvekiliyle başkanlık sistemini getirirdik ama halk bunu vermemişse bunu empoze etme imkanımız yok. Yani nihayet parlamento şu günkü parlamento tablosu, buna imkan vermiyor, diğer partilerin tutumları değişmedikçe. Kastettiğim bu. Yapılması gereken burada, parlamenter sistemin güçlendirilmesi ayrı konudur, dedim. Onu orada zikretmedim. Yapılması gereken şu anda dedim, 10 Haziran itibarıyla var olan sistemi en iyi şekilde işletmek. Yani parlamenter sistem demedim. Şu anki sistemin gerçek bir parlamenter sistemi olmadığını da ben hep söyleyegeldim. Şu anki sistemi ben beğenmiyorum, keşke değiştirebilseydik, başkanlık sistemini yapabilseydik. Bu da olmadığına göre şu anda bize düşen görev, bu sistemin meşruiyet sınırları içinde olabilecek  en iyiyi yapabilmek. Burada da dikkat çekmek istediğim husus şuydu; meşruiyet. Yani bir sistemi beğenmeyebilirsiniz, yani bir anayasayı beğenmeyebilirsiniz ama o anayasa uygulanıyorsa ve tablo, siyasi tablo bunu değiştirme imkanı vermemişse bize düşen sorumluluk, bu sistemi en iyi şekilde işletip, bir krize yol açmamaktır. Kast ettiğim şey budur. Bugün için de dikkat ederseniz bu sistemi biz iyi işlettik.”

"Hükümet boşluğu hissedilmedi"

Seçimlerden sonra bir hükümet boşluğu da hissedilmediğine dikkati çeken Davutoğlu,”Düşünün başka bir konjonktürde olsa veya bir ay önce, 3 ay önce birisi deseydi ki ‘seçimlerde, hükümet, AK Parti tek başına iktidar olamayacak, ne şekilde koalisyon çıkacağı da belirsiz bir tablo ortaya çıkacak’ deseydi, herhalde hepimizin, herkesin ilk düşündüğü şey, ekonomide müthiş bir kriz yaşanır, dolar alır başını gider. Bu analizi yapardı ve muhtemelen herkes yatırımlarını ona göre yapardı. Peki şimdi samimiyetle soruyorum, sizlere de kamuoyumuz da takip ediyor, Türkiye’de 7 Haziran’dan buyana hükümet eksikliği hissedildi mi? Türkiye’de herhangi bir meşruiyet dışına çıkan bir tutum görüldü mü? Görülmedi.”

Koalisyon görüşmelerinde CHP ile ilk temasları sonrası doların en düşük seviyesine indiğini belirten Davutoğlu, bunun Türkiye'de her şeyin yolunda gittiği izleniminin hakim olmasından kaynaklandığını ifade etti.

"Şansımız da yaver gitti, Yunanistan krizi ve İran..." denilmesi üzerine Davutoğlu, "AK Parti Genel Başkanı olarak 7 Haziran'dan itibaren 'bu seçimler bitmemiştir, halk yanlış bir tercihte bulundu, imaen söyleyip, bitmemiştir, yeni bir seçime gidiyoruz, gidilmesi gerekir. AK Parti olarak da bize iktidar verilmemiştir, Sayın Bahçeli'nin dediği gibi biz muhalefette kalıyoruz, varın görün ne istiyorlarsa yapsın diğer partiler'demiş olsaydık, acaba İran ve Yunanistan'a rağmen Türkiye'de istikrar olur muydu? Mümkün değil" diye konuştu.

Kişilerin ilk olarak önlerindeki lider veya siyasi devlet adamının yüzünde ve sözlü ifadelerinde bir panik veya buhran havası olup olmadığına bakacağını anlatan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biz bunu hissettirmedik. Bunu eğer Sayın Kılıçdaroğlu blok dediğinde, 'siz bloksanız biz de karşı blokuz, biz de karşı şeyi temsil ediyoruz' deseydik acaba nasıl bir çalkalanma yaşanırdı? Biz bunu demedik. Çünkü ben daha 7 Haziran akşamı o ilk değerlendirmeyi yaparken, şu anda Türkiye'nin sükunete, suhulete, rasyonelliğe, diyaloğa uzlaşma diline ihtiyacı var. Ben ilk bunu çıkardım. Ama bunu benim çıkarmam yetmezdi. MYK'yı, MKYK'yı topladığımda arkadaşlarıma bunu anlattığımda herkes bunu benimsedi. İlk andaki tepkiler dışında, benimsedi. Şu anda Türkiye’de hiç kimsede, biraz önce AK Parti Ankara iftarından geldim, hiç kimsede moral bozukluğu yok, moraller çok yüksek, herkes 'ya hükümet olur, her şey düzene girer değilse de yine millete gidilir...' Ama her halükarda bir buhranın yaşanmayacağını gösterdik."

Sistemi işlettiklerine dikkati çeken Davutoğlu, Meclis Başkanlık Divanı oluşurken farklı görüşler bulunduğunu, krizlerin aşıldığını ve Meclis Başkanı'nın da seçildiğini söyledi.

Orada hesabı matematiksel değil psikolojik olarak yaptığını ve bu hesabın da tuttuğunu ifade eden Davutoğlu, "MHP ile HDP'nin bir araya gelemeyeceği bir konjonktürde, bizim adayımızın kazanma ihtimalinin yüksek olduğu kanaatini taşıdığım için farklı kanaatlerde vardı ama nihayetinde sistem işledi, Meclis Başkanlığı seçimi yapıldı ve herkes de buna saygı gösterdi" değerlendirmesini yaptı.

Tartışmaların yaşandığını ancak bunların doğal olduğunu dile getiren Davutoğlu, siyasi partilerin son bir hafta, on günde benimsediği dilin ve tutumun millete güven verdiğinin altını çizdi.

Tüm liderlere teşekkür eden Davutoğlu, "hayır" derken de "evet" derken de eleştirirken de nezaketle yapıldığını vurguladı.

Turların bir koalisyonla sonuçlanıp sonuçlanmayacağı sorulması ve koalisyona ilişkin farkı oranların telaffuz edildiğinin hatırlatılması üzerine Davutoğlu, bu değişkenliğin, tamamıyla değerlendirmelerin açıklamalara bağımlı olmasından kaynaklandığını belirtti.

Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Açıklamalara değil de açıklamaların bir silsile halinde takibine bakmış olsalar ve açıklamalardan çok psikoloji okumaya çalışsalar belki tablo farklı çıkar. Ben 3 lidere giderken bir kere 3 tane çalışma grubu kurdurdum. Hepsi de gayet profesyonelce çalıştılar. Sanki bir araştırma kurumu gibi. Arkadaşlar şu anda elimde her bir grubun yazdığı 3 tane çok güzel rapor var. Hepsine de teşekkür ediyorum. Her bir rapor şöyle başlıyor, muhatabımızın yani Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Sayın Bahçeli’nin, eş başkanlar Sayın Demirtaş'ın, Sayın Figen Yüksekdağ'ın bütün ilgili açıklamaları, bu açıklamalar içindeki iniş çıkışlar, değişkenlikler, bu açıklamaların gösterdiği siyasi tablo, varsa bu parti içindeki farklı tutumlar,  bizim açıklamalarımızla bu açıklamaların örtüştüğü yerler, sonra seçim beyannamelerin karşılaştırmaları, bir taraflı karşılaştırma değil 4 taraflı karşılaştırma, ekonomi, hukuk alanında, her birisinin maddesi çıkarıldı. Sonra bizim ne söylememiz gerektiğinde fayda olduğu...Bunları bize sundular. Bir simülasyon yaptık tabiri caizse."

"Bizi şaşırtan bir şey olmadı"

Araştırmacıların, bir CHP'li, MHP'li ve HDP'li  gibi düşünerek çalıştığını anlatan Davutoğlu, "Ben yanılmadım. Şu ana kadar hiç bir partide yaptığımız görüşmelerde gördüğümüz tavır sebebiyle yanılmadım. Bizi şaşırtan bir şey olmadı. Bu dediğiniz, iniş çıkışlar ise sadece bir günün açıklamasına bakıyor, saati durduruyor. Bugün Sayın Kılıçdaroğlu şunu söyledi, Davutoğlu, şunu söyledi dolayısıyla CHP AK Parti koalisyonu olmaz. Ertesi gün şunu söyledi olur" ifadelerini kullandı.

"İlkesel olarak eşit mesafedeyim"

Gelinen noktada halen 3 partiye eşit mesafede olup olmadığı şeklindeki soruya karşılık da  Davutoğlu, şu değerlendirmede bulundu:

"İlkelerle süreçleri ayırt etmek lazım. İlkesel olarak eşit mesafedeyim, çünkü seçim neticesi hepimizin birbirimize eşit mesafede, eşit yakınlıkta olmayı gerektiriyor. Taşı birlikte kaldıracağız. Millet bana, 'tek başına kaldır' demedi. Bu sorumluluk sadece bana verilmedi. Bana verildi çünkü benim elim daha güçlü görüldü, 258 ile. Herkes kendi nispetinde koyacak. Süreç yönetimi bağlamında tabii ki koalisyon ihtimallerinde, daha fazla gerçekleştirilebilir olan veya daha önce denenmesi gereken, daha önce odaklanılması gereken seçenekler, tebarüz ediyor. Yine giderken elimde böyle hazırlıklar vardı ama bir dosya açmaya gitmedim. Bunu da gitmeden dürüst bir şekilde söyledim. Oturduğumuz anda da söyledim, buraya müzakere etmeye değil bir niyet beyanı, psikolojik eşikleri aşmak ve bir yöntemde anlaşmak..."

Bir çok diplomatik müzakerede bulunduğunu anlatan Davutoğlu, müzakereleri doğru yönetmenin yüzde 60-70'inin psikolojiyi doğru yönetmekle, yüzde 20-30'unun muhtevayla geriye kalanların ise doğru zamanlamayla ilgili olduğunu aktardı.

"Yapmamız gerek önce psikolojiyi yönetmek"

Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:

"Burada zamanlama bizim elimizde değil. Anayasa vermiş zamanlamayı. Bizim yapmamız gereken önce psikolojiyi yönetmek. Ve bu açıdan ilk turu ben çok başarılı görüyorum. Tur öncesi Sayın Kılıçdaroğlu ile benim ya da ekiplerimizin arasındaki psikolojik açıklık, fark, uçurum, uçurum kötü bir tabir de o şimdi çok azalmış durumda. Sayın Bahçeli için de böyle. Onun pozisyonunda daha ilk günlerdeki şeyini sürdürmekle birlikte.... HDP için de böyle olduğu kanaatindeyim. Çünkü temasın kendisi bir psikolojik rehabilitasyon getiriyor. Yöntemde ise netleştik. Bir istikşafi dediğimiz tarzda bir öngörüşme. Bu ön görüşmenin esası şu iki lider daha selamlaşıp, oturduktan sonra, bir anda bir koalisyona karar verirlerse...Hatta ben dikkat ederseniz son günlerde koalisyon tabirinden daha çok hükümet ortaklığı diyorum. Koalisyonun zihinlerde oluşturduğu olumsuz çağrışımları...Ortaklık da daha olumlu bir algı. Hükümet ortaklığı diyorum sürekli. Ortaklığı beraber yapacağız. Koalisyon bir şey vermiyor. Koalisyonun bir araya gelme ama Türkiye'de karşılığı fazla olumlu değil. Hükümet ortaklığı, sürecinde yöntemi doğru tespit etmek."

Anahtar Kelimeler
YORUMLAR
 
 
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Henüz yorum yapılmamış ilk yorum yapan siz olun...
2
Sağ 300x250 Reklam
YAZARLAR