Üst Header Banner Reklam
TBMM’de Grup Toplantısında Konuştu
"Yüreğimizin bir yarısı İstanbul'da, bir yarısı Medine'de, bir yarısı Kudüs'te, mesaimizin büyük çoğunluğu Ankara'da ama bir bakarsınız ayaklarımızın biri Balkanlar'da, biri Ortadoğu'da, biri Kafkasya'da, biri Orta Asya'da. Ayaklarımızı o coğrafyalardan kimse kesemeyecek."
29.03.2016 17:35:46
Bu haber 552 kez okundu
TBMM’de Grup Toplantısında Konuştu

 Davutoğlu, TBMM’de Grup Toplantısında Konuştu

Davutoğlu, "Yüreğimizin bir yarısı İstanbul'da, bir yarısı Medine'de, bir yarısı Kudüs'te, mesaimizin büyük çoğunluğu Ankara'da ama bir bakarsınız ayaklarımızın biri Balkanlar'da, biri Ortadoğu'da, biri Kafkasya'da, biri Orta Asya'da. Ayaklarımızı o coğrafyalardan kimse kesemeyecek." diye konuştu.

Pazar günü gittiği Ürdün'de Hicaz Demiryolunun Amman'daki istasyonunun tamiratı için anlaşma yaptıklarını anımsatan Davutoğlu,  "Eğer birinci dünya savaşında Osmanlı Devletinin tasfiyesi üzerine planlar yapılmışsa, eğer kadim medeniyetimizin son direnç noktası tasfiye edilmeye çalışılmışsa emin olun bunun gerekçelerinden biri de İstanbul ile Medine'nin bu Hicaz yoluyla ebediyen birleştirme projesiydi. O zaman bunu engellediler. Bunu engellemek için birinci dünya savaşında bizi o gönül coğrafyamızdan koparmaya çalıştılar. Biz şimdi Amman'da bu istasyonun tamiratını gerçekleştiriyoruz." dedi.

Hicaz Demiryolunun tamiratının, bu inşa ve ihyanın aslında kardeş coğrafyalar arasında birliğin ve beraberliğin tamiratı olduğunu dile getiren Davutoğlu, "Bizi o coğrafyalardan koparmaya çalıştılar ama biz her şeye rağmen her oyuna, kumpasa rağmen İstanbul ile Medine arasındaki inanç, gönül, kader köprüsünü korumaya devam edeceğiz." diye konuştu.

"Onun için yüreğimizin bir yarısı İstanbul'da, bir yarısı Medine'de, bir yarısı Kudüs'te, mesaimizin büyük çoğunluğu Ankara'da ama bir bakarsınız ayaklarımızın biri Balkanlar'da, biri Ortadoğu'da, biri Kafkasya'da biri Orta Asya'da. Ayaklarımızı o coğrafyalardan kimse kesemeyecek" ifadesini kullanan Davutoğlu, "Tarihe mühür vururcasına ayağımızı bütün gönül coğrafyasında tam bir kararlılıkla sabit bir şekilde tutacağız." değerlendirmesinde bulundu.

BÜYÜYÜNCE TÜRK OLACAĞIM

"Bu tarihi eşikte hepimizin farkında olması gereken bir tarihi misyonu ifa ediyoruz" diyen Davutoğlu, "Mülteciler dönüp bize bakıyorlar. Dost ve kardeş ülkeler dönüp bize bakıyorlar. Eğer bizim başımız dikse, vakursa, yüzümüzde kararlılık ifadesi varsa onlar da ümitle doluyor. Ama bizi yeis, karamsarlık içinde görürlerse onlar da üzülüyorlar." dedi.

Kendisini çok etkileyen, hafta sonu gelen bir mesajı paylaşmak istediğini aktaran Davutoğlu, şunları söyledi:

"Bir Doktor hanımefendi Suriyeli mültecilerle, çocuklarıyla, eğitimleriyle ilgileniyor. Bize gönderdiği mesajda, 7-8 yaşlarında Suriyeli bir yetimin başını okşayıp, 'okula gidiyor musun?' diye soruyor. O da yeni başladığını, bir okulda eğitim gördüğünü söylüyor. 'Büyünce ne olacaksın?' diye sorduğunda, cevabı doktor, mühendis olmak değil, 'Büyüyünce Türk olacağım' diyor çocuk. Gözlerim yaşararak mesajı okudum. Onun kastettiği herhangi bir etnisite değil, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde vatandaşlık bilinciyle bir araya gelmiş insan topluluğu değil. Onun kafasındaki Türk, kudretli, şefkatli, ona elini uzatan, onu merhamet ve şefkatle okşayan bir milletin adı. Onun kastettiği, o tarihe mirasa sahip çıkan bir milletin adı. Demek istiyor ki 'ben büyüdüğümde bu millet gibi olacağım.' Eğer biz bir nesle böyle örnek olmuşsak, bugün bize hangi kumpası kurarlarsa kursunlar hangi araçlarla gelirlerse gelsinler bilsinler ki istikbal mutlaka bizimdir, istikbal o Suriyeli yetim çocuğun örnek aldığı bu milletindir. Biz her adımımızla bu aşkı, sevdayı, istikbali inşa etmeye çalışıyoruz. Ürdün ziyaretimde bütün bu tarihi mirası bir kez daha tefekkür ederek oraya enerjiyle gittim aşkla gittim ve daha büyük bir aşkla geri döndüm."

Ürdün'de BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun ile de bir görüşme yaptığını, hem bölgesel meseleleri hem de ilk defa Türkiye'nin ev sahipliğinde Mayıs ayında düzenlenecek Dünya İnsani Yardım Zirvesi'nin hazırlık aşamalarını ele aldıklarını bildiren Davutoğlu, "Gördüğünüz gibi hem yurt  içinde hem dışında sürekli yoğun bir trafik içindeyiz. Bize dur durak yok, uyku yok uyumak yok, bize gaflet yok tereddüt yok. Bize heyecan var, aşk var, yorulmamak var, kararlılık var, bize attığı adımı Hakkın ve halkın rızası için atmak var." diye konuştu.

Davutoğlu, dünya gündeminde geçen hafta terör saldırılarının eksik olmadığına işaret etti. Bu hafta içinde hain saldırılar sonucunda evlatların şehit düştüğünü anımsatan Davutoğlu, ölenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına ve millete sabır diledi.

Davutoğlu, bu milletle iftihar duyduklarını belirterek, kendi  şehit evladının cenaze namazını kıldıran imamların olduğu ülkede, bayrağın hiçbir zaman yere düşmeyeceğini bildirdi. Davutoğlu, "Sütçü İmamların ülkesinde, Allah'ın izniyle inancımız, bayrağımız, sancağımız ebediyete kadar temsil edilecek." dedi.

GÖNÜL COĞRAFYAMIZDA DÖKÜLEN GÖZYAŞI

Başbakan Davutoğlu, Irak ve Pakistan'da yaşanan terör olayları nedeniyle Iraklı ve Pakistanlı kardeşlerinin acılarını yürekten paylaştıklarını ifade ederek, başsağlığı diledi. Davutoğlu, Pakistan Başbakanı Navaz Şerif ve Lahor Valisi Şahbaz Şerif'i aradığını anımsatarak, bütün Türk milletinin, dost ve kardeş Pakistan ile olan birlikteliğini, kaderini, dayanışmasını aktardığını anlattı. Şerif'in de "Bütün kardeşlerimize selamlarımı iletin" dediğini ifade eden Davutoğlu, Türkiye ile Pakistan'ın, dünyada başka hiçbir iki ülkeye nasip olmayacak bir gönül bağıyla bağlı olduğuna işaret etti.

Davutoğlu, "Biz, İstiklal Harbi'nde ellerindeki son ziyneti gönderen bacılarımızın mirasını, unutmadık ve ne zaman herhangi bir şekilde sıkıntıyla karşılaştıklarında da bilinsin ki biz her zaman Pakistan'ın yanında olacağız. Aynı şekilde Irak'taki kardeşlerimizin de yanında olacağız. Her ne suretle olursa olsun Irak'taki her etnik grubun, Türkmen'in, Arap'ın, Kürt'ün, Sünni'nin, Şii'nin en yakın dostu Türkiye'dir. Nitekim alçak DEAŞ terör örgütü, geçtiğimiz günlerde Türkmen kardeşlerimize Tazehurmatu'da kimyasal silahla saldırdığında oradaki kardeşlerimizi de getirip, ülkemizde tedavi etme imkanı, şerefi bize nasip oldu. Bilinsin ki  gönül coğrafyamızda dökülen her gözyaşı damlasının, dökülen her damla kanın da takipçisi, oradaki kardeşlerimizin yaralarını ilk saran biz olacağız.  Biz her zaman kardeş coğrafyanın yanında olduğumuzu ifade ettik." diye konuştu.

HEPSİ İNSANLIK DÜŞMANI

Son bir ayda terörün kanlı yüzünün, coğrafya farkı gözetmeksizin kendini bir kez daha gösterdiğine dikkati çeken Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Ankara, İstanbul, Brüksel, Bağdat, şimdi de Lahor... Bu kanlı şebekeler kıta, bölge, ülke, halk ayırımı yapmıyor. Bu kanlı şebekeler etnik köken, din, kültür, coğrafya ayırımı yapmıyor. Bu kanlı şebekeler, otobüs durağı, cadde, havaalanı, stadyum, lunapark ayırımı yapmıyor. Ceylanpınar'da uyuyan polisleri katledenler, İstanbul'da cumhuriyet savcısını katledenler, Suruç'ta toplanan insanların arasına girip bomba patlatanlar, Ankara Kızılay'da servis aracının yanında, belediye otobüs durağında, İstanbul'da meydanda, caddede bomba patlatanlar, Brüksel'de şehir metrosunda ve havalimanında  bomba patlatanlar, Lahor'da lunaparkta masum çocukları öldürmek üzere bomba atanlar aynı alçaklardır. İsimleri, kimlikleri farklı olabilir ama hepsi insanlık düşmanıdırlar. Onları bu cinayetlere azmettirenler de aynı odaklardır. Örgüt adları, ideolojileri farklı görünse de bu cinayet odakları insanlık suçu işlemek üzere örgütlenen, bu organize cinayet şebekeleri birdir ve aynıdır.  Terör doğrudan insanlığı hedef alan, hayatı hedef alan bir alçaklıktır. Bütün insanlığın, daha fazla geç olmadan terör karşısında aynı kararlılıkla yekvücut olması lazım."

TERÖR ÖRGÜTLERİNİN MASKESİ DÜŞTÜ

Başbakan Davutoğlu, yaşadıkları zorluklara rağmen hem içeride hem dışarıda sorunları çözecek güce, birikime ve kudrete sahip olduklarını bildirdi.

 Türkiye'nin tökezlemesini bekleyenler, Türkiye'yi terörle, bazı hukuk tartışmalarıyla dize getirmek isteyenlerin kaos ve kriz bekleyenlerin  boşuna bekleyeceklerini belirten Davutoğlu, çünkü bunlara asla izin vermeyeceklerini vurguladı.

Davutoğlu, Türkiye'nin, hukuk ve demokrasi yolunda geri adım atmadan yoluna devam edeceğini dile getirerek, şiddet taraftarlarının sokağa çıkma çağrılarını boşa çıkaran Diyarbakır'daki vatandaşların basiret ve feraseti ile Ankara ve İstanbul'daki vatandaşların basiret ve ferasetinin bir olduğunu vurguladı.

Terör örgütlerinin maskesinin düştüğünü, herkesin esas meselenin ne olduğunu gördüğünü belirten Davutoğlu, şunları ifade etti:

"Esas meselesi ağaç, dershane, hak, hukuk olmayanlar, Cumhurbaşkanımıza, AK Parti'ye, hükümetimize ve ülkemizin istikrarına saldırarak Türkiye'nin omurgasına ateş ediyorlar. Omurgamıza ateş edebilirler ama kalbimizi asla işgal edemezler. Zihnimizi asla işgal edemezler. Hedeflerini vurabilirlerse Türkiye'nin diz çökeceğini, kapaklanacağını, teslim olacağını zannediyorlar. Allah'ın izniyle ve milletimizin basiretiyle hiçbir şekilde başarılı olamayacaklar. Zehirledikleri insanları ölüme gönderenler, mensuplarına ölümden başka bir şey vaat etmeyen bu odaklar, istikrarımızı, huzurumuzu, refahımızı bozamacayak, bizi 2023 hedefimizden asla geri alıkoyamayacaklar.

Vatandaşımızın can emniyetini, vatanımızın huzur ve refahını da namusumuz gibi koruyacağız. Sadece bunun için siyaset yapıyor, sadece bunun için çalışıyoruz. Umudumuzu, özgüvenimizi, kararlılığımızı kırmak, bizi karamsarlığa sevk etmek isteyenler muratlarına asla eremeyecekler. Şartlar ne olursa olsun demokrasiden, hukuk devletinden, üretimden, sosyal barıştan, toplumsal dayanışmadan ve kamu düzeninden gözümüzü ayırmayacağız. Herkes maneviyatını, moralini en yüksek düzeyde tutarak, hayata karışmalıdır. Onlar bizi hayattan koparmak istiyorlar, biz onlara rağmen hayata karışmalıyız. Herkes sokağa, caddeye, bulvara, meydana, büyük bir özgüvenle çıkmalı ve kucaklaşmalıdır. Karanlığı mum yakarak, şiddeti merhametle, nefreti daha fazla muhabbetle yeneceğiz inşallah. Acılarımız, matemimiz, şehitlerimiz var. Hepsini asaletimize uygun bir halde yaşayacağız ama maneviyatımızı kırmayacağız, kırdırtmayacağız. Bireysel ve toplumsal psikolojimizi kırmak isteyenlere rağmen moral ve motivasyonumuz tam olmalıdır. Birey, toplum, sivil toplum, siyasi partiler olarak yapmamız gereken tereddütsüz bir irade beyanıyla, terörün tam karşısında yer almak ve tam bir dayanışma içinde olmaktır."

KİRALADIKLARI TERÖR ÖRGÜTLERİYLE...

Başbakan Ahmet Davutoğlu, buradan geriye tek bir adım atmadan, adalet ve kalkınma, birlik, huzur, demokrasi için yürüttükleri mücadelelerini sürdüreceklerini bildirdi.

Kaosa, teröre, şiddete, nefrete geçit vermeyeceklerini vurgulayan Davutoğlu, bu mücadelenin 78 milyon vatandaşın mücadelesi olduğunu kaydetti.  Bunun sadece ekonomik, siyasi mücadele değil, milletin, devletin topyekün yeniden var oluş mücadelesi olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, şu görüşlere yer verdi:

"Biz burada sadece kendi vatandaşlarımızın can ve mal emniyeti savunmuyoruz bütün insanlığın değerlerini müdafaa ediyoruz. Milyonlarca mazluma kucak açarak, zalimlere meydan okuyoruz. Türkiye ile hesabı olanların kiraladıkları terör örgütleriyle, lejyonerlerle mücadele ederek, mazlum Asya'nın, mazlum Ortadoğu'nun bütün halklarının istiklal ve istikbal mücadelesini veriyoruz. Tarih bu noktasında gelin, yüreklerimizin, vicdanlarımızın sesini birleştirelim. Kaos ve kriz bekleyen felaket tellallarına prim vermeyelim. Mutlaka en geniş anlamda dayanışma içinde olalım. Bireysel ve toplumsal psikolojimiz için moral ve motivasyonumuz için hiç çıkmadığımız kadar sokaklarımıza çıkalım. Bu sokaklar bizim, bu diyar, bu şehirler, bu insanlar bizim. Hiç gitmediğimiz kadar esnafımızın yanına gidelim. Alışveriş yapmayacaksak bile yoldan geçerken gördüğümüz her esnafa bir selam verelim. Hiç sormadığımız kadar komşularımızın halini, hatırını soralım. Komşularımızın kimliklerini sormayalım, Türk müsün, Arap mısın, Kürt müsün, Sünni misin, Alevi misin diye sormayalım. Soracağımız tek şey hali hatırı olmalıdır. Bizim hatırlarını inşa edeceğimiz komşularımız olmadıkça milletimizin bekası olmaz. Hiç dayanışma yapmadığımız kadar dayanışma içine girelim. Kalbi kırık olan, gönlünde hüzün olan, acı olan kim varsa onun yanında olalım. Hayatın her safhasında omuz omuza olan, aynı safta birleşen bütün vatandaşlarımı bir kez daha selamlıyorum. "

DÜNYANIN DÖRT BİR YANINDA MESAİ HALİNDEYİZ

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD'ye gittiğini anımsatan Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın orada hem Nükleer Güvenlik Zirvesine katılacağını hem de Türk-Amerikan Kültür ve Medeniyet Merkezinin resmi açılışını gerçekleştireceğini hatırlattı.

Davutoğlu, "Bu merkezin hazırlık çalışmalarında bulunan bir kardeşiniz olarak ifade ediyorum; Cumhurbaşkanımızın inşallah hayırlı elleriyle açacağı, birçok Müslüman milletin temsilcisinin açılışta olacağı bu merkez, dünyanın bir başka kıtasında aziz milletimizin vurduğu bir mühür olacaktır." dedi.

Kıyamete kadar orada kültürleri, medeniyetleri, inançlarının temsil edileceğini, en iyi şekilde orada milletlerinin temsilinin gerçekleşeceğine değinen Davutoğlu, "Allah Sayın Cumhurbaşkanımızın ve onunla birlikte giden heyetin yolunu da açık eylesin, hayırla gitsinler, hayırla dönsünler." ifadesini kullandı.

Başbakan Davutoğlu, Türkiye'nin menfaatleri ve itibarı için dünyanın dört bir tarafında mesai halinde olduklarını kaydetti.

6-7 Ekim olaylarından sonra yine bir grup toplantısında selam seferberliği başlattığını anımsatan Davutoğlu, yeni bir selam seferberliği başlatma teklifinde bulundu.

Selamın barış, insanların bir arada, birlikte, hoşgörü içinde yaşama taahhütü demek olduğunu ifade eden Davutoğlu, "esselamu aleyküm"ün de sihirli bir kelime olduğunu vurguladı.

Davutoğlu, Arakan'a İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelerin temsilcileriyle yaptığı ziyarette, İngilizce anons ile susturulmak istenen kalabalığı "esselamu aleyküm" diyerek susturduğunu ve kalabalığın "ve aleyküm selam" diyerek kendisine cevap verdiğini ve sessizleştiğini hatırlatarak, şöyle devam etti:

"Aynen Myanmar'da hiç tanışmadığımız ama bir selam ile gönül beraberliği kurduğumuz kardeşlerimize verdiğim selam gibi Türkiye'nin her köşesindeki 78 milyona sizler adına 'essalamu aleyküm' diyorum. Bu bazılarının hangi geçmişte, milletten ve inançlarından kopanların 'günaydın'a alternatif olarak gördükleri için hafif tepeden baktıkları bu 'esselamun aleyküm' varya, Anadolu insanının, cahil köylünün selamı gibi gördükleri bu 'esselamu aleyküm' varya dünyanın, insanlık tarihinin gördüğü en güzel mesajdır ve demektir ki 'ben sana Allah'ın selamını veriyorum, bil ki benden sana zarar gelmez, benden sana sadece emniyet, barış, muhabbet gelir' ve karşı taraf 've aleyküm selam' derken o da 'aldım barış mesajını, benden de sana hiçbir zarar gelmez' der."

BİZ TERÖRÜ KUDRET GÜCÜMÜZLE ALLAH'IN İZNİYLE YENECEĞİZ

Başbakan Davutoğlu, terör olaylarına inat olarak vatandaşları selamlaşma seferberliğine davet ederek, "Doğuda olanlar Batı'ya gitsinler 'esselamu aleyküm' desinler. Batı'da olsanlar Doğu'ya, Kuzey'de olanlar Güney'e, Anadolu'nun kalbinde olanlar herkes birbirine selam versinler. Biz terörü kudret gücümüzle Allah'ın izniyle yeneceğiz. Güvenlik güçlerimiz bu selam için mücadele ediyor. Bu kudret elinin ötesinde teröre gerçek darbeyi selamlaşmak vuracak. Ülkemiz her zaman selam diyarı, sin diyarı, barış diyarı olsun." diye konuştu.

Doğu ve Güneydoğu'da terör örgütüne karşı yürütülen mücadelede güvenlik güçlerinin büyük bir başarı elde ettiğinin altını çizen Davutoğlu, terör odaklarının tek tek bulunup şehirlerden temizlendiğini söyledi.

Davutoğlu, "Bu teröristlerin şehirlerimize bıraktığı tahribat ortada. O teröristleri nasıl o şehirlerden söküp atıyorsak teröristlerin yakıp yıktığı şehirlerimizi de yeniden inşa edeceğiz. Bu kapsamda ilgili bakanlıklarımız büyük bir özveriyle çalışmalarını sürdürüyor. Altyapısıyla üstyapısıyla sosyal imkanlarıyla yepyeni Güneydoğu inşa edeceğiz, medeniyet düşmanlarına inat edeceğiz, modern Moğollara, barbarlara inat inşa edeceğiz." değerlendirmesini yaptı.

Yeniden inşa sürecinde bölgenin tüm tarihi ve kültürel dokusunun aynen korunacağına dikkati çeken Davutoğlu, "Sömürgecilere, geçmiş Haçlı zulmüne inat onları taklit eden bu piyonlara rağmen bunları yapacağız. Ancak biz teröristlerin yıktığı şehirlerimizi yeniden ihya gayreti içindeyken birileri binbir yalan ve iftirayla Güneydoğu'nun yeniden inşasına engel olma hesapları içerisinde." ifadesini kullandı.

Davutoğlu, dünkü Bakanlar Kurulu toplantısında Cizre, Silopi ve Sur ilçelerinin sokaklarını tek tek ekranda takip ederek, oralarda neler yapılacağını görüştüklerini dile getirerek, şöyle devam etti:

"Biz bu inşa faaliyetine girerken buraları yıkan o hain odaklar bu sefer halkın karşısına başka argümanla ortaya çıkıyor. Neymiş? 'Devlet halkın malına el koyuyormuş.' Bunların hiç utanması, sıkılması, ağarı, hayası yok. Terör örgütleri şehirleri yakarken, yıkarken, bir binadan diğerine geçmek için tüneller açarken, halka 'yatarken kapılarınızı açık bırakın' derken neredeydi bunlar? Ne demek yatarken kapılarınızı açık bırakın? 'Mahremiyetiniz bile yok' demek. Evlere giriyorlar, 'yatarken kapılarınız açık kalacak, biz istediğimiz anda girebileceğiz' diyorlar.

Allah aşkına ev mahremiyetine, aile mahremiyetine, aile namusuna bile saygısı olmayan bu hain odaklara biz o şehirleri, o aileleri, o insanları terk eder miyiz? İşte verdiğimiz mücadele bunun için. Şimdi o gün onlara ses çıkarmayanlar, orada imar ve inşa faaliyetine girdiğimiz için, bu çerçevede attığımız adımları 'devlet halkın malına el koyuyor' diye ifade ediyorlar. Biz, halkın gönlüne, muhabbetine kendimizi vermişiz, elimizi onların yüreklerine koymuşuz, yüreklerine dokunmuşuz."

BUNLARIN MİLLETİ DÜŞÜNDÜĞÜ YOK

Türkiye'nin demokratik, hukuk devleti olduğunu ve mülkiyet hakkının en temel hak olduğunu hatırlatan Başbakan Davutoğlu, mülkiyet hakkının korunacağını vurguladı.

"Halkın malına bu kadar değer veriyordunuz da neden bu halkın evlerinin önüne çukur kazmak için iş makinalarını teröristlerin emrine verdiniz?" diye soran Davutoğlu, "Bunların milleti düşündüğü yok, halkı düşündüğü yok. Aksine Kürt kardeşlerimizin, vatandaşlarımızın mağduriyetinin devam etmesinden medet umuyorlar. İnşallah tüm imkanlarımızla kısa bir sürede terör örgütünün tahribatının izlerini şehirlerimizden sileceğiz. Altyapısıyla üstyapısıyla sosyal imkanlarıyla eskisinden daha iyi, daha yaşanabilir şehirler inşa edeceğiz." dedi.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde ekonomik canlanmanın da en kısa sürede sağlanacağını ifade eden Davutoğlu, "Bakın göreceksiniz Demirtaş'ın 'vize serbestisi geldiğinde 'Kürtler Avrupa'ya gider' demesine inat, Avrupa'da yaşayan Kürt vatandaşlarımız tekrar doğdukları, büyüdükleri topraklara, bizim yeniden inşa edeceğimiz güzel şehirlere geri dönecekler." diye konuştu.

Başbakan Davutoğlu, AK Parti'nin kurulduğu ve iktidara geldiği ilk günden bu yana millet iradesini siyasetin merkezine almış, millet iradesinden başka irade tanımamış hareket olduğuna dikkati çekerek, "Bu çizgiden bir milim dahi sapmış değiliz. Allah bize milletimizin hilafına iş yapmayı nasip etmesin. Milletin ihtiyaçlarına sağır, taleplerini dilsiz kalanlar siyaseten tükenmeye ve tasfiye olmaya mahkumdur. Bu nedenle siyaseti otel lobilerinde gizli pazarlıklarla icra edilen bir mühendislik projesi olarak asla görmüyoruz. Böyle bir yola tevessül etmedik, etmeyeceğiz" dedi.

AK Parti'nin bu nedenle her zaman siyasetten, şeffaflıktan ve milletin huzuruna çıkmaktan yana olduğunu ifade eden Davutoğlu, siyaseti zayıflatacak, vesayetine alacak tüm girişimlerin, kararlı duruşları sayesinde bugüne kadar berhava olduğunu, seslerinin kısıldığını ve kısılacağını söyledi.

Başbakan Davutoğlu, siyasetin bir ülkenin en dinamik gücü olduğunun altını çizdi.

"Siyaset kurumu güçsüzse o ülke güçsüzdür, o ülkede başka güçler yönetimdedir, millet o ülkede sahipsizdir." diyen Davutoğlu, bir ülkenin güçlü olması, kalkınması ve refahının, siyasetin itici gücüyle mümkün olduğunu belirtti.

Başbakan Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Siyaset kurumu, dolayısıyla siyasal partiler ve siyasetçiler, toplumsal ihtiyaç ve talepleri dikkate alarak hareket etmelidir. Çok şükür 14 yıldır Türkiye'de böyle bir iktidar var. Türkiye'nin gücünün milletin gücü olduğuna inanan, gücünü oradan aldığına inanan bir iktidar var. Peki böyle bir iktidar varken, Türkiye'de milli ve yerli bir muhalefet var mı? Maalesef yok. Millete hizmet etmeyi kendine dert edinen bir muhalefet görüyor musunuz? Maalesef hayır. Ayak oyunlarını, çelme takmayı, engellemeyi, hatta hakaret ve iftirayı maharet sayan bir muhalefet var. Daha vahimi, bunu siyaset sanan bir muhalefet var. Türkiye 14 yılda bir çok alanda ileri gitti, gelişti, çıtası yükseldi ama bu çıta yükselmesi maalesef muhalefete bir türlü yansımadı. Biz her şeyde rekor kırdık, onlar sadece kurultay yapmada rekor kırdılar, başka hiç bir şeyde rekor kıramadılar. Ya kurultay yapıyorlar ya da kurultay tartışması yapıyorlar; iki gündemleri var. Muhalefet partilerine bakın, 'geçmiş kurultayda kim kime ayak oyunu yaptı, gelecek kurultayda ne olacak?'. Mahkemelere düşerler, tartışırlar. Bizim bunlarla kaybedecek vaktimiz yok. Bunlar siyaset yapmayı, bu millete hizmet etmeyi bir türlü öğrenemediler. Halen 14 yıl önce bıraktığımız yer neyse oradalar. O yüzden millet de onları orada bırakıyor, kendi kaderlerine terk ediyor."

Davutoğlu, siyasetlerinin hareket noktasının millet iradesi olduğuna dikkati çekerek, "Millet iradesinin tecelli ettiği yer olan bu yüce Meclis çatısıdır. Meclis çatısı dışındaki tüm siyasi arayışlar bir mühendislik projesi ya da vesayet girişimi olarak her seçimde mahkum olmuştur. Milletimiz her seferinde kendilerine gereken cevabı vermiştir." ifadesini kullandı.

ESKİ CHP'DEN BİLE GERİYE DÜŞTÜ

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun sürekli olarak topluma güvensizlik duygusunu aşılamaya çalıştığını belirten Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Aslında kendi psikolojisini yansıtıyor. Sürekli olarak Türkiye'yi zaaflar ülkesi olarak lanse ediyor. Türkiye'yi zaaflar ülkesi olarak yansıtıyor ya, aslında aynaya bakıyor. Kendisinin siyasi tarihi zaaflar ve yenilgiler tarihidir. Türkiye'nin 14 yıllık tarihi ise başarılar tarihidir. Kılıçdaroğlu'nun zihni bir türlü bunu alamıyor. Dayanışma göstereceğimiz, birlik içinde olacağımız yerde, hiç görünmediği gibi bir de terörle mücadelemize köstek oluyor. Terör örgütlerine esaslı tek bir laf söylemeden, sürekli olarak devleti ve hükümeti yıpratmaya çalışıyor. Bunun muhalefet yapmakla bir ilgisi yok. CHP paralel yapıyla, marjinal silahlı sol örgütlerle ittifak yaparak sadece AK Parti'ye muhalefet yapmış olmuyor, aynı zamanda Türkiye'ye muhalefet yapıyor. Türkiye hangi ülke ile milli bir mesele için karşı karşıya gelmişse, onun yanında saf tutmanın AK Parti'ye muhalefet etmek olduğunu zannediyorlar. Marazi zihinlerinin ürettiği senaryolarla bu ülkenin insanlarının zihinlerini bulandırmaya çalışan bir partidir artık CHP. Eminim ki CHP'ye oy vermiş vatandaşlarımız da partilerinin bu hale düşmesinden, giderek belli yapıların güdümünde siyaset yapmasından rahatsızdırlar. Eminim bir gün onlar da partilerine ve Sayın Kılıçdaroğlu'na dönüp, 'nereye gidiyoruz?' sorusunu soracaklardır. Sayın Kılıçdaroğlu, 'yeni CHP' diyerek geldiği parti başkanlığında eski CHP'den bile geriye düşmüştür; siyaset kurumunun önemini, değerini kavrayamamıştır.

Demirtaş da geçtiğimiz günlerde AB ile vize anlaşmamızla ilgili açıklama yapıyor; 'AB vizeyi kaldırırsa tüm Kürtler AB'ye gidermiş.' Bu argümanın neresinden tutalım Allah aşkına, bunun neresine cevap verelim, ne diyelim? Söylediklerinin yalan olması bir yana, aklınca AB ülkelerine mesaj veriyor. 'Türkiye'ye vizeyi kaldırmayın' diyor. Son dönemde ülke olarak elde ettiğimiz en önemli başarılardan birisine gölge düşürmeye çalışıyor. Bunların muhalefeti, AK Parti'ye karşı olmak için gerekirse Türkiye'ye karşı olmaktan çekinmeyen hastalıklı bir ruh haline dönüşmeye başlamıştır. Türkiye'nin bir muhalefet sorunu olduğu artık tüm kesimlerin ortak kanaati haline gelmiş durumdadır. Demirtaş, yanına yandaş aradığı için de Kılıçdaroğlu'na çağrılarda bulunuyor, Kılıçdaroğlu da sükut ediyor. Aslında bunlar baas ideolojisinin Türkiye temsilcileridir. Birisi Türk baası CHP, birisi Kürt baası HDP. İki baas kardeşliği yerli ve milli AK Parti'ye karşı. Onların koalisyonu hayırlı olsun. Millet bize 7 Hazirandan 1 Kasıma giderken şu mesajı verdi: 'Biz koalisyon falan istemiyoruz, bize AK Parti yeter' dedi. Biz de ona diyoruz ki; merak etme aziz milletim, bize de siz yetersiniz. Milletimiz yanımızdaysa yedi düvel karşımızda olsa ne yazar, CHP ve HDP bütün güçlerini birleştirseler ne yazar, Kandil'de bütün sol örgütler PKK ile işbirliği yapsa ne yazar. Milletimiz yanımızdaysa bunların orkestrasyon şefliğini yapan paralel çete dünyanın her yerinde fitne yapsa ne yazar. Bize sadece tarihin yazdığı önemlidir, onların yaptıkları ise bugün çok küçük esinti halinde geçer ama tarihe mührümüzü vururuz Allah'ın izniyle."

ŞER İTTİFAKININ DİLİYLE KONUŞMAKTA HİÇBİR BEİS GÖRMÜYORLAR

Başbakan Davutoğlu, Meclis çatısı altında atılan her adımın çok önemli olduğunu dile getirdi.

AK Parti'nin ülkedeki vesayet odaklarıyla olan mücadelesini bundan sonra da aynı şekilde sürdürmekte kararlı olduğunu vurgulayan Davutoğlu, bugüne kadar milletin iradesinin tecelli etmesine engel olanlarla nasıl mücadele sürdürmüşlerse bundan sonra da sürdüreceklerini söyledi.

Davutoğlu, AK Parti'nin siyaset kurumunu, milli iradeyi vesayetten, başka iradelerden kurtarmak için çabalarken, muhalefetin olanı ya seyrettiğini ya da vesayetçilerle işbirliği yaptığını aktararak, "Şer ittifakının diliyle konuşmakta hiçbir beis görmüyorlar. CHP'nin paralel yapının ipoteği altına girdiği artık netleşmiştir. Siyasi söylemlerini bile onlardan ödünç alarak, siyaset yapamaz hale geldiler, onların sözcüsü haline geldiler." dedi.

EN BAŞTA CHP İPE UN SERMEYE BAŞLADI

HDP'nin de kendisini teröre ipotek etmiş bir parti olduğunu vurgulayan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Millet iradesinin terör baronlarının iradesi altında ezilmesine asla müsaade etmeyeceğiz. Hiç kimse bu miletin Meclisi'nde belli sıfatları kullanarak, siyaset yapıyor görüntüsü altında, bu milletin çoluk çocuk demeden canına kasteden bir terör örgütünün sözcülüğünü yapamaz, yapamayacak. Akıllarını, iradelerini ve vicdanlarını bir örgütün kanlı hesaplarına teslim edenlerin adalete hesap vermesi için elimizden ne geliyorsa onu yapacağız. Dokunulmazlık ahlaksızlığın, vicdansızlığın, terör yandaşlığının kılıfı, mazereti olamaz. Ama onlar bir oyun oynadılar, buradan mağduriyet edebiyatı çıkarmaya çabaladılar. Sonrasında timsah gözyaşları dökeceklerdi. Biz ise dokunulmazlıkların bir defaya mahsus ve tek bir seferle kaldırılması için önerge getirdik. Çünkü kendimize, milletimize ve onun vicdanına güveniyoruz.

Bizim bu teklifimiz karşısında hemen ipe un serdiler. En başta CHP ipe un sermeye başladı. Onların amacı siyasetçiyi tamamen güçsüz bırakacak bir vesayet rejiminin temellerini atmak. Biz buna da müsaade etmeyiz. 'Türkiye'de herkesin dokunulmazlığı olacak ama siyaset tamamen korumasız olacak' anlayışını kabul etmeyiz. Böyle bir şey düşünülemez bile. Bu siyaseti vesayet altına almanın dolaylı adıdır. CHP ve HDP zaten vesayeti sevdiği için, vesayet altında oldukları için bundan rahatsız olmazlar, hatta hoşlanabilirler ama AK Parti milletvekilleri üzerinden milletin iradesine ipotek koyan bir düzenlemeye asla müsaade etmeyecektir. Bu AK Parti'nin değerlerine, kuruluş felsefesine de aykırıdır. Suça karışanların, bir caninin taziyesine gidenlerin, arabasıyla silah taşıyanların hukuk önünde hesap vermesi için elimizden geleni yapıyoruz, yapacağız ve mutlaka hesabını verecekler. Ama Türkiye'de özgürlükleri daraltacak hiçbir uygulamayı hayata geçirmeyeceğiz."

AK Parti iktidarı olarak insanın refahını artırmanın, vatandaşın ekmeğini büyütmenin ve yeni istihdam kapıları açmanın derdinde olduklarını belirten Davutoğlu, bu amaçla 14 yılda ekonomik büyümenin önündeki engelleri bir bir kaldırdıklarını anlattı.

Birinci nesil reformlarla Türkiye ekonomisini, kapasitesini en iyi şekilde kullanan performansa taşıdıklarını, kamu ve özel sektöre öz güven kazandırdıklarını kaydeden Davutoğlu, "Türkiye'nin kabuğunu kırdık, yüzünü ve yönünü tüm dünyaya çevirdik. Her açıdan dünyaya açıldık. Şimdi daha büyük hedeflere koşuyoruz. Kişi başı 10 bin dolar seviyelerindeki milli gelir yetmez, diyoruz. Ülkeyi yüksek gelir grubuna taşımanın vaktinin geldiğini düşünüyoruz. Artık ikinci nesil reformların vakti geldi diyoruz." ifadelerini kullandı.

Göreve gelir gelmez 2016 Yılı Eylem Planı'nı kamuoyuyla paylaştıklarını, vaat ve reformları bir takvime bağladıklarını, reformların takibi için "Reform Koordinasyon ve İzleme Kurulu"nu kurduklarını belirten Başbakan Davutoğlu, o günden beri düzenli olarak kamuoyunun önüne çıkarak vaat ve reformlardaki son durumu açıkladıklarını ayrıca her hafta grupta da paylaştığını bildirdi.

Eylem Planı'nda önceliklerinin yatırım ortamını iyileştirmek, çalışanların hayat standartlarını yükseltmek ve ekonominin rekabetçi karakterini yükseltmek olduğunu, iş adamlarına ve yatırımcılara uygun ortamı oluşturmak için gerekli adımları attıklarını vurgulayan Davutoğlu, "Küresel ekonominin güçsüz, etkisiz bir parçası değil, küresel ekonominin nabzını tutan ve yönetebilen bir ülke olacağız. Biz  takip eden değil, takip edilen ülke olacağız. Biz uydu bir ülke değil, kendi başına kalkınan ve kendi başına ayakta duran ülke olacağız. Biz, borç isteyen değil, borç veren bir ülke olduk. Biz, merhamet isteyen değil, merhamet eden bir ülke olduk. Bu anlayışla gece gündüz büyük öz veriyle çalışarak, milletimize verdiğimiz sözlerimizi zamana yaymadan, zamana oynamadan ilk 3 ay içerisinde tamamlamış bulunuyoruz. Biz milletimize verdiğimiz her sözün arkasındayız." diye konuştu.

Aralık ayındaki grup toplantısında Eylem Planı'nı, verdikleri sözleri ve tüm vaatleri 3 ay içinde yerine getireceklerini anlattığını anımsatan Başbakan Ahmet Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Meclis'e geçen hafta sevk ettiğimiz  son yasa tasarısıyla tekrar huzurunuzdayım ve diyorum ki 3 ay içinde milletimize 1 Kasım'da verdiğimiz sözlerin tamamını, bir eksiksiz, yüzde 100 tamamını gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Bu, eski Türkiye'de alışkın olunmayan bir tabloydu. Manisa'da, Kızılcahamam'da geçen hafta dolaşırken, halkımızın da bunu farketmiş olmasından büyük mutluluk duydum. Birçok vatandaşımız 'Allah razı olsun, verdiğiniz her sözü yerine getirdiniz' dedi. Biz söz verdik mi iyice düşünür, iyice tartışır, istişare eder öyle veririz ama verdik mi sözümüz yiğit sözüdür, sözümüz millet sözüdür, gereğini yaparız. Ayrıca reformlarla ilgile de dünkü Bakanlar Kurulu'na kadar yüzde 65'ini gerçekleştirmiştik. Dün Bakanlar Kurulu'nda, siyasi etik kanunu, siyasetin finansmanında şeffaflığı artırılması, darbe döneminden kalan mevzuatın antidemokratik hükümlerden arındırılması ve cemevlerine hukuki statünün tanınması gibi reformlarla ilgili de istişarelerde bulunduk."

Başbakan Davutoğlu, açıklamalarına şöyle devam etti:

"Dün siyasi etik çalışmamızı tamamladık. Milletvekillerimizin onurunu koruyan, daha güçlü, daha itibarlı kılan, millet ile milletvekilini buluşturan, ahlaki temellere kavuşturan bir siyasi etik kanununu da bu hafta Meclis'e sevk edeceğiz. Önümüzdeki günlerde de bu reformlar devam edecek. İnşallah son sevk ettiğimiz yasalarla reformlarımızın da yüzde 85'ini tamamlamış olacağız. Ayrıca, 6 aylık süre için verdiğimiz reformların bir kısmını da erkenden gerçekleştirmiş oluyoruz.  Böylece de reformlar bağlamında verdiğimiz sözlerin gereğini yaptık. Nasip olursa önümüzdeki hafta, geniş kapsamlı bir sunumla, hem Eylem Planımızın ilk 3 ayındaki karnemizi gösterecek hem de bir sonraki 3 ayda gerçekleştireceklerimizi yine söz vererek, şeffaf bir şekilde milletimize anlatacağız. Bunun için özel bir toplantı tertip edeceğiz ve 3 ayın karnesini hep beraber değerlendireceğiz."

EKONOMİMİZ DOĞRU YOLDA İLERLİYOR

Davutoğlu, bir taraftan terörle mücadele ederken, öte taraftan milletle buluştuklarını, bir taraftan dünyanın dört bir yanında milletin çıkarları için temaslarda bulunurken, öte yandan reformlar ve vaatleri yerine getirdiklerine işaret ederek, emeği geçen ve katkıda bulunanlara teşekkür etti.

Tüm reform ve vaatleri insanı rahatlatacak, demokrasiyi güçlendirecek ve kalkınmanın önünü açacak adımlar olduğuna vurgu yapan Davutoğlu, "Allah bizi milletimize mahcup etmesin. Allah bizi bu aziz millete hizmet etme bahtiyarlığından mahrum etmesin. Teröre karşı milletçe topyekün mücadelemiz sürerken, her zaman ifade ettiğimiz bir şey vardı: Bu mücadeleyi bir an olsun bile aksatmayacağız ama hiçbir zaman terörün gündemine de teslim olmayacağız. Hamdolsun ülke olarak zor günlerden geçerken teröre inat, istihdamımız artıyor. Geçtiğimiz sene 1 milyona yakın kişi yeni işine yerleşti. Bu yılın gelen ilk ekonomik verileri de hamdolsun yüzümüzü güldürüyor. Ekonomik veriler de yüzümüzü güldürüyor. Türkiye İş Kurumu aracılığıyla bu yılın ilk 3 ayında iş bulanların sayısı 230 bini geçmiş durumda. Bu aldığımız istihdam verileri, inşallah çok daha yüksek sayılara ulaşacak ve yıl sonuna kadar bir milyonu geçecek. Yeter ki birbirimize kenetlenelim, yeter ki terör karşısında bir olalım, yeter ki terörün gündemine esir olmayalım." değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye ekonomisinin 2016 yılında geçen yıldan daha iyi performans göstereceğini ifade eden Davutoğlu, ekonominin doğru yolda ilerlediğini, bu ilerlemeyi sabote etmek isteyenlerin asla amaçlarına ulaşamayacağını kaydetti.

Başbakan Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:

"Ekonomimiz geçen yılın ikinci çeyreğinde yüzde 3,8, üçüncü çeyreğinde yüzde 4 büyüyerek en hızlı büyüyen ülkeler arasındaki yerini aldı. İki gün sonra dördüncü çeyrek büyüme rakamları da açıklanacak. Böylece 2015 yılında Çin ve Hindistan hariç tüm gelişmekte olan ekonomilerden daha hızlı büyümüş olacağız. 2016 yılı da inşallah çok daha iyi, çok daha  bereketli bir yıl olacak. 2016 yılının ilk aylarında açıklanan veriler, bize umut veriyor. Mart ayı ekonomik güven endeksi hepimizin yüzünü güldürdü. Endeks 2016 yılı Mart ayında bir önceki  aya göre yüzde 9,5 arttı. Endeksin bileşenlerine göz attığımızda hizmet, perakende ticaret ve tüketici güven endekslerinde yükselme görüyoruz. Başka bir sevindirici haber daha geldi. 2015 yılı Kasım ayından beri sanayi üretim endeksi de yüzümüzü güldürüyor."

"Takvim etkisinden arındırılmış endeks, bir önceki yılın aynı ayına göre, Kasım ayında yüzde 3,6, Aralık ayında ise yüzde 4,6 artmıştır" diyen Başbakan Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:

"Ocak ayındaki artış oranı önceki iki aydan da yüksekti. Endeks Ocak ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 5,6 yükseldi. Sanayi gruplarının tamamında bu yükselişi görüyoruz. Bu gelişmeler Türkiye'de ekonomiye olan güvenin ve piyasadaki canlılığın arttığının göstergeleri. Dış ticarette de bir canlanma yaşanıyor. Geçici dış ticaret verilerine göre, 2016 yılı Şubat ayında ihracatımız, bir önceki yılın aynı ayına göre, yüzde 3'ün üzerinde yükseldi. Bir yandan vatandaşımızın güvenliğini sağlamaya çalışırken, Türkiye'nin gücünü, imkanlarını ve kaynaklarını genişletmeye ve büyütmeye de çalışmaya devam ediyoruz. Hiçbir alanı ihmal etmeden vatandaşlarımızın bütün ihtiyaç ve talepleriyle alakadar oluyoruz. İş dünyamızı, mali politikalarımızı, üretici kesimleri düşünürken, işçilerimizi ve çalışanlarımızı unutmuyoruz."  

MİLLETİMİZE VERDİĞİMİZ SÖZ BAKİDİR

Davutoğlu, en büyük reformlarının ve millete en büyük vaatlerinin yeni anayasa olduğuna işaret ederek, "Allah'ın izniyle verdiğimiz diğer sözleri nasıl yerine getirdiysek, milletimize verdiğimiz yeni anayasa sözümüzü de mutlaka yerine getireceğiz. Ekonomimizi ileriye taşıyacak, toplumsal barışımızı  tesis edecek,  tüm kesimlerin 'işte bu benim anayasam' diyebileceği  sivil bir  anayasa yapmak, öncelikli hedefimizdir. Milletimiz bu görevi bütün partilere yükledi. Belli kesimler 1 Kasım'da milletimizin açıkça ortaya koyduğu bu talebi, sümenaltı etmeye çalışsa da bizim öncelik sıralamamızda yerini değişmedi. Milletimize verdiğimiz söz bakidir. Biz yeni anayasanın geniş mutabakatla, Anayasa Uzlaşma Komisyonu üzerinden yazılmasın arzu ettik." diye konuştu.

"CHP'nin dayatmaları ve ayak diremesi dolayısıyla komisyon çalışmalarının sürdürülemediğini" ifade eden Başbakan Davutoğlu, "Diğer partiler millete verdikleri sözün hilafına hareket etse de biz 78 milyon vatandaşımızı dikkate alarak, onların taleplerini, ihtiyaçların gözeterek yolumuzda yürümeye devam edeceğiz." dedi.

Davutoğlu, şu görüşlerini paylaştı:

"İnsan onurunu koruyan, insan hak ve özgürlüklerini genişleten, milleti değil devleti tanımlayan, güçler ayrılığını tahkim eden, yetki ve sorumluluk dengesinin iyi kurgulandığı, siyasal sistem olarak başkanlığı benimseyen, demokratik ve özgürlükçü anayasa için gereken her türlü adımı kararlılıkla atacağız. Yetkili kurullarımızda, MYK ve MKYK'da çok verimli istişarelerde bulunduk. Milletimizin bu beklentisini karşılamaya dönük özel komisyonlar, çalışmalar planladık. AK Parti  bünyesinde oluşturduğumuz Anayasa Komisyonu, bir yandan yazım sürecini başlatırken, bir yandan da kamuoyuna yönelik faaliyetleri sürdürecek. İnşallah önümüzdeki 1-1,5 ay içinde, en geç 2 ay içinde yazım çalışmaları tamamlanıp, ortaya çıkan taslağı yetkili kurullarımızda tartışıp olgunlaştıktan sonra, nasip olursa en geç Haziran ayında Meclisimize sunmuş olacağız.

Türkiye'nin ihtiyaçlarına,  milletimizin taleplerine cevap veren özgürlükçü, demokratik ve sivil yeni anayasanın Yüce Meclisimizde gereken desteği bulacağına, milletvekillerimizin vicdanlarının sesini dinleyerek bugüne kadar darbe anayasalarına mecbur bırakılmış milletimizin ilk defa sivil anayasaya kavuşmasına destek vereceğine inanıyorum. Burada da hiçbir pazarlık söz konusu değildir. Biz milletin vicdanından gelen sesi dinleyip milletin taleplerine uygun bir şekilde bu anayasayı yüce Meclisimize sunacağız. Böylece Meclis'ten de vizeyi  alarak milletimizin huzuruna çıkacak, onayını almak üzere yine meydanlarda milletimizle bulaşacağız. İnşallah bu çalışmalar neticesinde milletimiz nihayet özgürlükçü, demokratik ve sivil bir anayasaya, halkın seçtiği milletvekillerinin yazdığı gerçek bir milli anayasaya kavuşmuş olacak."

Davutoğlu, millete verdikleri her sözün arkasında olduklarını, reformist karakterlerini koruyarak yollarına devam edeceklerini, Türkiye'ye aşkla, heyecanla hizmet edeceklerini belirterek,  ortaya koydukları tüm hedefleri aynı azim ve kararlıkla bir bir gerçekleştireceklerini bildirdi.

Başbakan Davutoğlu konuşmasını, "Yola çıktık mı biz yolumuzda engel tanımayız. Allah milletimizin yolunu açık etsin, bu millete düşmanlık besleyenlere meydan vermesin. Allah birliğimizi, beraberliğimizi daima muhafaza eylesin. Allah yar ve yardımcımız olsun. Selam, bereket, rahmet sizlerin ve milletimizin üzerine olsun" diyerek tamamladı.

Davutoğlu, CHP'den istifa ederek partisine katılan Niğde Merkez Yeşilgölcük Belediye Başkanı Hakkı Şengül ve Niğde Merkez Orhanlı Belediye Başkanı Erhan Polat ile MHP'den ayrılan Aksaray Merkez Bağlıkaya Belediye Başkanı Davut Çalışkan'a parti rozetini taktı, ayrıca Hakkari'den gelen bayan futbol takımıyla da hatıra fotoğrafı çektirdi.  

Anahtar Kelimeler
YORUMLAR
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Henüz yorum yapılmamış ilk yorum yapan siz olun...
2
Sağ 300x250 Reklam
YAZARLAR