Üst Header Banner Reklam
Türk Milleti Tek Yürek Olursa Zalimler Kazanamaz
Akmescit hüzünlüyken, Kaşgar mahzun düşmüşken, Musul, Kerkük, Halep karanlıktayken bizim umut ve sevinç içinde yaşamamız mümkün değildir.
25.10.2016 16:20:08
Bu haber 592 kez okundu
Türk Milleti Tek Yürek Olursa Zalimler Kazanamaz

 Türk Milleti Tek Yürek Olursa Zalimler Kazanamaz

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşma şöyle:

Muhterem Arkadaşlarım,

Türkiye’nin etrafını örmeye, önünü kapatmaya, ana damarlarını kesmeye çalışanların bitmeyen tarihi plan ve nefretleri vardır.

Bize göre, Balkanları düşünmemek küçülmek demektir.

Kafkaslara kulak tıkamak, Orta Asya’ya duyarsız kalmak tarihimize sırt dönmektir.

Vatan Turan’dır, vatan vicdanlarda çizilmiş ve teyit edilmiş fütuhat haritalarıdır.

Geldiğimiz yerleri hiç unutmadık, koptuğumuz coğrafyaları hiç bir zaman hafızalarımızdan çıkarmadık.

Atlarımızın nal sesleri, mehteranımızın zafer vaatleri hala tarihin derinliklerinden duyulmaktadır.

Akıncıların naraları, adalet ve hoşgörüyle yönettiğimiz kıtaların buruk seslenişi kulaklarımızda çınlamaktadır.

Gün geldi, maalesef yüzyıllar içinde kazandığımız ecdat yadigarı topraklar birer birer elimizden kayıp gitti.

Ve de keşke Yunan galip gelseydi diyen satılmışlara fırsat doğdu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, hafta sonu Bursa’da yapmış olduğu bir konuşmada dile getirdiği bazı düşünceleri bu kapsamda dikkat çekicidir.

Sayın Erdoğan şöyle demiştir: “Cumhuriyet bizim ilk değil, son devletimizdir. Bu devletin sınırlarını gönüllü olarak kabul etmiş değiliz.”

Tabii ki hiçbir kaybımız gönüllü olmadı.

Biz de hep bunu söyledik, buna vurgu yaptık.

Tüm çaba ve gayretimiz yeni dramlar yaşanmaması, hüsran ve hezimetlerin önünün kesilmesidir.

Kaldı ki bilerek vatan topraklarından vazgeçmek tarih ve milletin affetmeyeceği en ağır vebal ve ihanettir.

Türk milleti bu aziz vatan topraklarına çekile çekile sığınmış, felaketleri göğüsleyerek, acıları öğüterek kendisine bir hayat alanı çizmiştir.

Misak-ı Milli aslından bu hayat alanının resmiyete dökülmüş, milli vicdanlarda onaylanmış belgesidir.

Osmanlı İmparatorluğu en geniş sınırlarına ulaştığı 1699 yılında etki alanlarıyla birlikte 24 milyon kilometre karelik bir coğrafyada hüküm sürmekteydi. 

Bu dönemde Akdeniz’in dörtte üçü, Kızıldeniz ve Karadeniz’in tamamı, Basra Körfezinin büyük bir kısmı İmparatorluğumuza aitti.

1299 yılından Karlofça Antlaşmasının imzalandığı 1699 yılına kadar geçen 400 yıllık zamanda rahmetle andığımız ecdadımız her gün 164 kilometre kare toprak kazanmıştı.

Günümüzde Osmanlı İmparatorluğunun hükmettiği topraklar üzerinde 64 ülke ve özerk bölge bulunduğu dikkate alınırsa, nereden nereye geldiğimiz daha iyi anlaşılacaktır.

Gerilemeye başladığımız 1699 tarihli Karlofça Antlaşmasından 12 Ağustos 1914 tarihine kadar 215 yıllık süre içerisinde yaklaşık 20 milyon kilometre kare toprak kaybettik.

Yani her gün 215 kilometre kare vatan elimizden çıktı.

12 Ağustos 1914-30 Ekim 1918 tarihleri arasında geçen 4 yıllık süre zarfında ise, tam olarak 1461 günde toplam 3 milyon 214 bin 200 kilometre karelik toprağımız gitmiştir.

Günlük kayıp ise 2 bin 200 kilometre karedir.

1914-1918 yılları arasındaki toprak kayıplarımızı mevcut bazı ülkelerin yüz ölçümleriyle mukayese ettiğimizde;

Her beş ayda bir Almanya,

Her dört buçuk ayda bir İtalya,

Her üç buçuk ayda bir İngiltere,

Her iki ayda bir Yunanistan,

Her on dokuz günde bir Hollanda, İsviçre,

Her on dört günde bir Belçika,

Her beş günde bir Lübnan kaybedilmiştir.

Türk milleti tarihte varlığının bedelini en ağır ödemiş bir millettir.

Cepheden cepheye koştuk, yenilgi ve bozgunlarla kırılan milli onuru onarmak için kıtalar arası mekik dokuduk.

Biz geçmişimizin acı dolu sayfalarından ders aldık, sonuç çıkardık.

Ve de bozgunların bir daha tekerrür etmemesi için tarihe, ecdada namus sözü verdik.

Bu nedenle gidecek başka yurdumuz yok, göçecek başka yuvamız yok, çizecek sınırımız yok, yüz çevirecek insanımız yoktur.

Dünkü hakimiyet havzalarımızla ilgilenmezsek, 300 milyonluk Türk dünyasına, milyarlık İslam alemine yüz çevirirsek,  bunu ne tarihe ne de ecdadımıza anlatamayız.

Türkiye başkent Ankara’yı merkezine alıp 360 derecelik bir daire çizerek çevresindeki her gelişmeye bire bir kafa yormak zorundadır.

Musul’a sokulmazsak Ankara’yı tehlikeye atarız.

Bizim artık verecek, vazgeçecek toprağımız bulunmadığı gibi geri adım atacak atalet ve tavizkarlığımız da asla olmamalıdır.

Türkiye birilerinin peşinde koşan değil, ardından sürükleyen, örnek olan, sözü ve nazı geçen bir ülke olmalıdır.

Akmescit hüzünlüyken, Kaşgar mahzun düşmüşken, Musul, Kerkük, Halep karanlıktayken bizim umut ve sevinç içinde yaşamamız mümkün değildir.

Türk milleti tek yürek olursa zalimler kazanamaz.

Bin yıllık kardeşlik canlılığını korursa bize hiçbir hain ve husumet lobisi zarar veremez.

Bu itibarla herkesi Türkiye ve Türk milletinin ortak akıl ve menfaati için önyargısız, önşartsız sorumluluk almaya çağırıyorum.

Devletimize ve milletimize kast etmeyi aklından geçiren barbarlara tek ses olalım, birlikte ve beraberce Türk vatanını sonuna kadar müdafaa edelim.

Anahtar Kelimeler
YORUMLAR
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Henüz yorum yapılmamış ilk yorum yapan siz olun...
2
Sağ 300x250 Reklam
YAZARLAR