Üst Header Banner Reklam
TÜRKİYE’NİN ÖNÜNDEKİ TEK YOL, DEMOKRASİNİN YOLU
“Türkiye’nin önünde tek bir yol var. Bu yol ne darbelerin yolu, ne de diktatörlüklerin yolu, bu yol özgürlükçü demokrasinin yolu“
28.07.2016 16:32:38
Bu haber 576 kez okundu
TÜRKİYE’NİN ÖNÜNDEKİ TEK YOL, DEMOKRASİNİN YOLU

 TÜRKİYE’NİN ÖNÜNDEKİ TEK YOL, ÖZGÜRLÜKÇÜ DEMOKRASİNİN YOLU

CHP Genel Başkan Yardımcısı Böke’nin, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başkanlığında toplanan Merkez Yönetim Kurulu’nun gündemine ilişkin parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısındaki konuşması şöyle:

Değerli basın emekçileri, bizleri ekranları başında izleyen sevgili vatandaşlarımız her şeyden önce hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Her hafta olduğu gibi bu hafta da sizlerle, Cumhuriyet Halk Partisinin MYK toplantısında gündeme dair yaptığımız değerlendirmeleri paylaşmak için bir aradayız.

Bu hafta tarihçiler kutbu, benim de birlikte aynı üniversite çatısı altında çalışma onuruna eriştiğim Sayın Halil İnalcık Hocamızı anarak başlamak istiyorum. Kendisi tarihi sadece yazmamış ona tanıklık etmiş, yalnızca tarihçilik yapmamış tarihçi bir nesli yetiştirmiş Türkiye Cumhuriyeti’nin çok değerli bir evladı. İşte biz böyle bir evladı yitirdik. Kendisine bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum. Yakınlarına ve tüm memleketimize de başsağlığı diliyorum. Belki Halil Hoca’yı ve onun gibi bu toprağın yetiştirdiği büyük insanları, toplum olarak daha fazla okumuş, anlamış olsaydık bu günleri bu kadar ağır ve bu kadar zor yaşamıyor olurduk. Biz Türkiye’yi Halil İnalcık’ın yolunu takip eden ve nice Halil İnalcık’lar yetiştirecek; yönünü bilgiye, akla, bilimsel düşünmeye, tarihine ve geleceğine dair soru sormaya çevirmiş bir toplum haline getirmek istiyoruz. Bunu yapmak zorundayız.

AKP, DEVLETİ ELE GEÇİRME ANLAYIŞIYLA 14 YILDIR BÜTÜN KURUMLARI ÇÖKERTTİ

Türkiye darbecilerin kendi anlayışını, kendi yönetimini topluma kabul ettirmek için her türlü yola başvuranların değil; konuşan, paylaşan, beraber düşünen ama hepsinden önemlisi beraber var olmayı, hoşgörüyü kabullenmiş insanların ülkesi olmak zorunda. Bunun da yolu Türkiye’nin yargıdan, akademiye, askeri kurumlardan, sivil kurumlara bütün kurumlarını “Benim olsun” anlayışı ile değil bir Türkiye geleceği ve hayalini önceleyen anlayışla yeniden ayağa kaldırmaktan geçiyor. Demokrasimizi, hukuk devletini, bir daha hiç kimsenin milletin hukukuna tecavüz etmeye yeltenmeyeceği bir seviyeye taşımaktan geçiyor. Ne yazık ki Türkiye’de çok uzun zamandır bunun tam tersi yapıldı. Kendi siyasi çıkarlarını Türkiye’nin çıkarlarının önüne koyan AKP iktidarı, Türkiye’yi bugün yaşadığımız bu zor duruma teslim etmiş oldu. İşte o AKP iktidarı, devleti ne pahasına olursa olsun ele geçirme anlayışıyla on dört yıldır Türkiye’nin bütün kurumlarını maalesef çökertti. Kurumsal alt yapımız ortadan kaldırıldı, hafızası silindi, geleneğimiz çökertildi.

DEMOKRASİMİZ RAYINDAN ÇIKARILDI

Kendisinden olmayanı yok sayan, onların temel haklarına dahi tahammül etmeyen bir anlayışla demokrasimiz rayından çıkartıldı. Hukuk, toplumsal düzenin çimentosu olmak yerine siyasi iktidarın koruyucusu haline getirildi. Hukuk bir baskı aracına ve kendisinden olmayanı sindirmek, susturmak için kullanılan bir araca dönüştürüldü. Devlet içindeki bu çöküşün sorumlusu da, on dört yıldır iktidarda olanların kendisi esasında.

Hükümet elbette yaşanmış olan bu darbe girişiminin mağdurlarındandır. Ancak Türkiye’nin yaşadığı bu mağduriyette hükümetin de on dört yıllık yönetiminin sorumluluğu mutlaka değerlendirilmelidir.

BU BİR ÇIKAR ORTAKLIĞIDIR

Şunu gördük; devlet on dört yıllık AKP iktidarı tarafından FETÖ’ye teslim edilmiş. 2002 yılında millet seçimle devleti AKP’ye teslim etti, öyle gözüküyor ki AKP seçimsiz bir şekilde devleti cemaate teslim etmiş. Unutmayalım, bu cemaatin devlete sızması değildir, bu bir kandırılma da değildir. Bu açıkça cemaatin devlete yerleştirilmiş olmasıdır. Bu bir çıkar ortaklığıdır.

Devletin içine yerleşen bu çete, AKP’nin gözünden kaçmamıştır, bizzat AKP tarafından Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün geleneği ve liyakat sistemi çökertilerek bu düzen oluşturulmuştur ve bu süreç zarfı içerisinde haysiyetli, namuslu bir çok insan, özellikle TSK mensupları, AKP cemaat ortaklığı tarafından tasfiye edilmiş, Türkiye Cumhuriyeti ordusu demokrasi karşıtı bir hücrenin içerde örgütlenebileceği bir yapıya dönüşmüştür. Bu işbirliğinin ürünü olan Ergenekon’dan Balyoz’a uzanan kumpaslar da maalesef 15 Temmuz gecesine giden yolun taşları olmuştur. Unutmayalım ki, devlet cemaate teslim edilmiştir.

15 Temmuz gecesi cumhuriyetimizi ve demokrasimizi hedef alan darbe girişimi, devletin yönetilememesi sonucunda ortaya çıkan bir zafiyetle kendine alan bulmuştur. Nitekim liyakattan uzaklaşılan, partizan kadrolaşmayla siyasileşen devlet bu işte bir sorun haline gelmiştir ve öyle ki Cumhurbaşkanı darbeyi ancak darbe başladıktan sonra, Türkiye’nin istihbarat kurumundan değil, eniştesinden öğrenmiştir.

ADIMLARIN ŞEKLEN DEĞİL SAMİMİYETLE ATILDIĞINI DÜŞÜNMEK İSTİYORUZ

Bütün bu tabloyu göz önünde bulundurduğumuzda siyasi kurumlara ve özellikle iktidara bir öz eleştiri yapma yükümlülüğü doğmaktadır.

Türkiye’nin eğitimi, bürokrasisi, kurumları; Türkiye’nin önceliklerine göre değil; cemaatlerin hakimiyetine göre biçimlendirilmiştir. Öyle ki hala bazı bakanlıklara gittiğimizde, bakanlıkların yaptığı işler veya Türkiye için öncelikli konular değil, bakanlıkların hangi tarikatlar tarafından yönetildiği kulağımıza geliyor.

Darbe girişimi sonrası, on dört yıl sonra AKP’nin genel merkezine Atatürk posteri asmasını önemsemek istiyoruz. Sadece bu koşulların gerektirdiği şeklen yapılan bir hareket olmadığını diliyoruz. Türkiye’nin çimentosunun laiklik olduğunun, Türkiye’nin çimentosunun Atatürk İlke ve Devrimleri olduğu gerçeğinin herkes tarafından artık görüldüğüne inanmak istiyoruz ve bu yönde adımların şeklen değil samimiyetle atıldığını düşünmek istiyoruz.

DİLERİZ AKP BU MAĞDURİYETTEN DERS ÇIKARMIŞ OLSUN

Dileriz ki AKP rejimi hem Türkiye’nin yaşadığı bu mağduriyetten, hem de kendi yaşadığı mağduriyetten bir ders çıkarmış olsun. Ve bunun, bu ders çıkarımının uzantılarının somut politikalarla bizlere dokunmasını istiyoruz. Somut politikalar, eğitimde laikliği ortadan kaldırmayı hedefleyen 4+4+4 düzenlemesi yerine bilimsel, laik, rasyonel bir eğitim sisteminin kurulmasıyla gerçekleşebilir.

Somut politikalar, atamaların liyakata göre değil ideolojik ve cemaat bağlılıklarına göre yapılmasından vazgeçildiğinin çok somut ve kurumsal bir şekilde ortaya konmasıyla olur. Bu adımların atılmasını heyecanla ve umutla bekliyoruz.

Türkiye bu durumu ancak sağduyuyla, akılla ve vicdanla aşabilir. Bu darbe girişimi sürecinde yaşananlar ve 15 Temmuz gecesi yaşadığımız travma nedeni ile toplum olarak hepimizin yeni bir umuda, yeni bir başlangıca ihtiyacı var ve bu yeni başlangıç eskiden olduğu gibi kin üzerine, kutuplaşma üzerine, intikam üzerine, ayrıştırma üzerine inşa edilmemeli. Bu yeni başlangıç demokrasi üzerine, hukukun üstünlüğü üzerine, özgürlükler üzerine ve beraber yaşama kültürümüz üzerine inşa edilmeli.

HİÇBİR SİYASETÇİNİN ŞOV YAPMAYA HAKKI YOK

Siyasete ve biz siyasetçilere düşen görev de Türkiye’nin bu badireyi, hukuk ve akılla aşmasını sağlamaktır. Devlet asla bir intikam aracı olamaz, devlet hukukun aracı olmak zorunda. Devletin bir hukuk aracı olmaktan çıkartılıp, intikam aracı haline getirilmesinin demokrasiyi nasıl aşındırdığını çok acı tecrübeyle hep beraber yaşadık. Aynı hataya yeniden düşmemeliyiz. Bu bağlamda darbe girişimi sonrası sürecin toplumda yeni ayrıştırmalara, yeni kin ve düşmanlık tohumlarının ekildiği bir zemine dönüşmesine engel olmak zorundayız. Hepimize, bütün siyaset kurumuna, insan haklarını ve hukuku temel alan bir sorumlulukla hareket etmek düşüyor. Hiçbir siyasetçinin şov yapmaya hakkı yok ve hiçbir siyasetçinin şov yaparak bu derinleşmiş olan çöküşü daha da hızlandırmaya hakkı yok.

CADI AVINA GİRİŞİLMEMELİ

Darbecilerin, darbenin arkasındakilerin, darbeyi destekleyenlerin tüm açıklığıyla ortaya çıkartılması gerekiyor ve ortaya çıkarılanların da adalete teslim edilmesi gerekiyor. Devlet mutlaka FETÖ yapılanmasından arındırılmalı ancak bu yapılırken darbeyle mücadele adı altında hiçbir hukuki gerekçesi olmaksızın, tüm hukuki prensipler askıya alınarak cadı avına girişilmemelidir.

TÜRKİYE’NİN ADININ KÖTÜ MUAMELE VE İŞKENCEYLE ANILMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ

Darbe soruşturulurken, darbeciler yargılanırken işkence ve kötü muamele Türkiye gerçeği haline gelmemelidir. Gözaltında bulunanlara ya da tutuklulara insanlık dışı muamele asla yapılmamalıdır. Bu, unutmayalım ki Türkiye’yi hızla özgür dünyadan uzaklaştıracak ve itibarını zedeleyecek büyük bir hata olur. Devlet için öncelik hukuk olmalı, devlet için öncelik akıl olmalı, devlet için asla öncelik kin veya intikam olmamalı.

Biz Türkiye’de kurunun yanında yaşın yanmasına veya Türkiye’nin adının kötü muamele ve işkenceyle anılmasına asla izin vermeyeceğiz. Bu kapsamda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak OHAL uygulamalarını izlemek üzere kurduğumuz komisyonumuz bütün gelişmeleri yakından takip etmeye devam edecek. Biz CHP olarak tüm hak ihlallerinin karşısında olmaya ve bu yönde hak ihlaline uğradığını düşünen bütün vatandaşlarımızın ortak çaresi olmaya çalışmaya devam edeceğiz. Hak ihlali yaşadığını düşünen bütün vatandaşlarımızın da bu komisyonumuzun çalışmalarında haber vermesini de bekliyoruz.

ULUDERE İÇİN HUKUK YOLUNUN AÇILMASINI ÖNEMSİYORUZ

Hukuk bir aç kapa meselesi olamaz. Bir musluk gibi bugün açılan, keyfe göre yarın kapanan bir olgu asla olamaz. Bugün yaşanan bu hain darbe girişimi ile mücadele ederken de hukuka asla aç kapa yöntemi ile yaklaşmamalıyız.

Bakın şimdi bu kapsamda zamanında AKP’nin keyfiyle kapatılmış olan hukuk yolu nihayet Uludere için keyfi bir şekilde açılmış gözüküyor. Keyfi de olsa sürecin açılmış olmasını değerli buluyoruz. Biz, Uludere katliamı olduktan hemen sonra bölgeye bir heyet göndermiştik. Heyetimiz bir rapor oluşturmuştu ve bu raporu takiben de sürecin yakın takipçisi olmaya devam ettik. Şimdi Uludere dosyasının tekrar açılacağını duymaktan memnuniyet duyuyoruz. Bu ve benzeri keyfi şekilde üzeri hukuken kapatılmış bütün dosyaların da, şimdi keyfi olmayarak Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu beraber yaşama kültürünü yeşertecek biçimde yeniden açılmasını bekliyor, istiyoruz ve diliyoruz ki Türkiye’de hukuk ihtiyaç duyulduğunda değil her gün, hepimiz için var olsun. Türkiye’de hukuk siyasilerin keyfiyle değil, siyasetin omurgasıyla işleyen bir süreç olsun.

DEVLET YÖNETMEK AKIL, SAMİMİYET VE DÜRÜSTLÜK GEREKTİRİR

Dün ak denilene bugün kara denilen siyaset, açıkçası bu dönemde toplumsal barışı inşa etme konusunda da zorluklar ortaya çıkartıyor. Dün düşürülen uçak akabinde “Emri ben verdim” yarışına girmiş olanlar bugün öyle gözüküyor ki, “Emri ben vermedim” deme yarışına girmiş durumdalar.

Devlet yönetmek ciddi bir iştir. Devlet yönetmek akıl gerektirir, samimiyet gerektirir ve dürüstlük gerektirir. Bir Türkiye kaygısı gerektirir, memleketin çıkarını kendi çıkarının önüne koyabilme alçak gönüllülüğünü gerektirir.

Söz konusu Rusya krizi, Türkiye Cumhuriyeti’ne on milyarlarca dolarlık ekonomik zarara yol açtı. Bu konu ciddiyetle değerlendirilmelidir. Bu darbe girişimi ülkemizin tarihine en karanlık günlerden biri olarak kazındı. Darbe girişimi karşısında Türkiye birlik oldu. Bir bütün olarak durdu. Buradan doğan uzlaşı atmosferini, birlik beraberlik ruhunu Türkiye için fırsata dönüştürmek zorundayız. Kendi siyasetimiz için değil Türkiye için bir fırsat olduğunu asla unutmamalıyız. Huzur var etmeliyiz. Ulusal birliğimizi bu fırsatla güçlendirmeliyiz. Hukuku egemen kılmalıyız ve ülkemizde gerçek ve herkes için tam demokrasiyi ve özgürlükleri hep birlikte var etmeliyiz. Türkiye’nin önünde tek bir yol var. Bu yol ne darbelerin yolu, ne de diktatörlüklerin yolu, bu yol özgürlükçü demokrasinin yolu.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Anahtar Kelimeler
YORUMLAR
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Henüz yorum yapılmamış ilk yorum yapan siz olun...
2
Sağ 300x250 Reklam
YAZARLAR